Sahi, birçok kandil kutluyoruz da, neden “Selam kandili”miz yok. Hem de bu kandili yılda üç kez kutlayabiliriz. En azından kutlama mesajları gönderebiliriz birbirimize, hutbelere konu olabilir. Aslında bunu bir şekilde yapıyoruz ama bu işi “Üç aylar” şeklinde geçiştiriyoruz. Oysa Recep, Ramazanı karşılamanın dışında “Haram aylar’ın başlangıcıdır da. Esasen, daha fazla rağbet” anlamına gelen” Regaip” kelimesi ile ifade edilen kandil de bu günlere denk gelmektedir. Aynı şekilde Kadir ve İsra geceleri de bu günlerin içindedir. Recep, 3 ayların başlangıcıdır. 3 Recep Regaip, 26 Recep İsra’dır. Zilkade Ramazanın sonudur. Zilhicce Hac ve Kurban Bayramına denk gelir. Muharrem ayında Hicri takvimin başlangıcı ve Aşure vardır.
Biliyorsunuz, dini anlamda 2 kandil var; İsra ve Kadir geceleri. Diğerleri, bizi Allah’a yaklaştıran ibadetlere vesile olan güzel bir gelenek olarak icra edilmesi gerekir.
Haram aylar konusu vahiy temelli bir konudur: “Doğrusu Allah’a göre ayların sayısı, Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısına uygun olarak on ikidir; bunlardan dördü “Eşhur-u Hurum” / haram aylar”dır. Bunlar Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep aylarıdır. (“Hürmete lâyık aylar” olarak bu aylarda savaş yapmak yasak olduğu için bu ad verilmiştir.) İşte doğru olan hesap budur. O aylarda kendinize zulmetmeyin, müşrikler sizinle topyekûn savaştıkları gibi siz de onlarla topyekûn savaşın. Bilin ki Allah, buyruklarına karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir.” (Tevbe Suresi - 36)
Ayrıca Bakara 217’de haram ayda savaşmanın büyük günah olduğu, El Maide 2’de bu aylara karşı saygısızlık edilmemesi gerektiği, El Maide 97’de saygıya lâyık bir mâbed olan Kâbe ile birlikte haram ayın da insanların iyiliği için bir sebep kılındığı belirtilmiştir. Haram ayların Hac ibadeti ile birlikte Hz. İbrahim zamanından beri mer’i olduğu ifade edilmektedir. Dolayısı ile bu düsturlar aynı zamanda İbrahimî bir gelenektir.
Haram ay olan Muharremle başlayan yıl yine bir diğer haram ay olan Zilhicce ile tamamlanır.
Eğer haram aylar ihlal edilerek savaş başlatılırsa bu savaşa “Ficar savaşı” denir. Araplar daha önce Nesî yıllar icat ederek haram ayların yerini değiştiriyorlardı. Ancak bir vahiy ile Nesî uygulamasına son verildi.
Resulullah Veda Hutbesi`nde haram aylar konusuna değinerek şöyle buyurdu: “Ey insanlar, harbedebilmek için haram ayların yerlerini değiştirmek, şüphesiz ki küfürde çok ileri gitmektir. Bu, kâfirlerin kendisiyle dalalete düşürüldükleri bir şeydir. Bir sene helâl olarak kabul ettikleri bir ayı öbür sene haram olarak kabul ederler. Cenâb-ı Hakk`ın helâl ve haram kıldıklarının sayısına uydurmak için bunu yapıyorlar. Onlar Allah`ın haram kıldığına helâl, helâl kıldığına da haram derler. Hiç şüphe yok ki zaman, Allah-u Teâlâ`nın yarattığı gündeki şekil ve nizamına dönmüştür. Sene 12 aydır; dördü haram aylardır; üçü peş peşe gelir: Zilkâde, Zilhicce, Muharrem ve Şaban`la Cemâzilevvel arasındaki Mudar kabilesinin Receb`i.”
Esasen haram aylar, bir saldırı karşısında nefsi müdafaaya mani değildir.
İslam barış dinidir. İnsanın aklı ile vicdanını barıştırmak için gelmiş. Daha doğrusu, İslam insanın yaratılış gayesini ve hikmetini açıklayan, yaratanın yaratılana vahyettiği yaşama biçimini anlatan bir dindir. Allah’ın rızasına ulaşmak için ise, aklı ile vicdanını barıştıran insanın insanlarla ve tabiatla, hava, su toprak, bitkiler ve hayvanlarla barışması gerekir ki, bu 3 barış bizi Allah’la barışa götürecektir. Değilse insan Allah’la savaştadır. Yani İslam barışa giden yoldur. Varacağımız yer barış ülkesidir. Allah’ın bir diğer adı da Selam’dır. O’na kavuşacağız yolun sonunda.
İslam bu anlamda zamanı ve mekânı savaştan arındıran tek dindir. İnsanın aklı ile vicdanı arasındaki savaşı bitirmeyi hedeflediği gibi, insanın insanla savaşını ve tabiatla savaşını bitirmek ister. Haram aylar zamanı savaştan arındırır. Kutsal mekânlar, mabetler, masum insanların sığındıkları yerler de savaştan masum hale getirilmeye çalışılır. Savaşta kendi askerini sınırlandıran tek din İslam’dır.
İslâm yeryüzünde her türlü haksızlık, bozgunculuk ve tahakkümü yasaklamıştır (el-Bakara 205; el-Kasas 83). Eş zamanlı olarak nefsi müdafaa ve bozgunculuk yapanlara karşı da savaşı meşru kılar (el-Bakara 30, 251) Her hâlükârda masum insanların, ya da bitki, hayvan ve şehirlerin zarar görmemesi için dikkatli olunması, haddi aşmayı yasaklar. Esirlere kötü muameleyi de!
Aslında bugünleri barış şenlikleri ile yâd edebiliriz. Bu konuda ülke içinde, İslam dünyasında, milletlerarası barış etkinlikleri düzenlenebilir. Filmler, oyunlar, yarışmalar, sergiler, barışa adanmış şiirler, kamuoyu oluşturmak için birçok etkinlikler yapılabilir. Düşünsenize yılın üçte birini barış ayı ilan ediyorsunuz. Tek gün, tek gece değil ortalama 120 gün. Dünyada bu kadar uzun soluklu başka bir barış etkinliği yok. Dua ile savaş istenmez. Savaş karşıtı düşüncelerle barışın yüceltilmesi adına yeryüzünde barıştan yana bir tavır için bu günler bir vesile olarak kabul edilebilir.
Haram aylar bize çok şey anlatır. Önce aklımızla vicdanımızı barıştıralım ki insan insanla barışabilsin. İnsan ilişkilerinde adalet yoksa barış hayaldir. Adalet yokken varolan bir savaşsızlık hali sadece teslimiyettir. Adalet ve barışın olmadığı bir yerde özgürlüklerden söz edilemez. Eğer bir barış nizamından söz edecekseniz, herkesin inandığı gibi yaşadığı, düşündüğünü özgürce ifade edebildiği, insanların malları, canları ve sevdikleri ile kendilerini güvende hissedebildikleri, katılımcı, çoğulcu, şeffaf, insan haklarına saygılı bir hukuk devleti inşa etmemiz gerek. Adaletin sahip olunan her şeyin temeli olması gerek.
Kendi içinde, ailesi ile akraba, komşu ve ortakları ile rakipleri ile barışık olmayan toplulukların milletlerarası bir barıştan söz etmesinin bir kıymet-i harbiyesi olamaz. Eşhur-u Hurum’umuz bizim mübarek olmamızın vesilesi olsun ve bizi “Barış”a eriştirsin.. Selam ve dua ile.