Gezi notlarımı paylaşmaya niye devam etmediğimi soran okurlar var.
Başım gözüm üstüne.
2012’de ABD’nin New York şehrine gitmiştim; o seyahatten birkaç hatıra paylaşayım.
***
Günlerden Cuma.
Harlem semtinde Malcolm X’in kurduğu Tevhid Mescidi varmış; New York Türk eşrafından bir ahbabımla beraber Cuma namazını orada kılalım dedik.
Harlem’in ortasında, ana yolun kenarına park etmiş bir kamyonun kasasında kocaman “Türkiye Türklerindir” yazdığını görünce şaşırdım, gözlerime inanamadım.
Arabayla gidiyorduk, direksiyonda ahbabım vardı, şu kamyonun arkasında duralım dedim, durduk.
Arabadan inip kamyon kasasına iyice yaklaştım, hakikaten de “Türkiye Türklerindir” yazıyordu.
MHP de yazıyordu.
Kamyonun içinde de etrafında da kimse yoktu.
Olsaydı, “Burada ‘Harlem Afro-Amerikalılarındır’ sloganını tercih etseniz, parti ismi olarak da Nefsi Müdafaa İçin Kara Panter Partisi yazsanız daha münasip olmaz mı?” diye soracaktım.
Tekrar arabaya binip mescide gittik.
Cemaatte bizden başka 8-10 mü’min vardı.
Bizden başka beyaz tenli yoktu.
Hepsi Afro-Amerikalıydı.
Gene de kimse “Bu acayip adamlar kim ola?” demedi, dönüp bakmadı bize.
Hutbenin mevzuu, New York Polisi’nin beşikten mezara bütün Müslümanları casuslar vasıtasıyla takip etmesi, ilkokullara ve dahî mektebe gidemeyecek kadar minik bebelerin kaldığı yuvalara bile casus yerleştirmesi, casusluğu maalesef İslam cemiyetinden seçilen kimselerin yapmasıydı.
Gayri ihtiyarı sağıma soluma baktım, herhalde bu mescitte de bir casus vardır diye.
Namazdan sonra cemaat arasında mukavvadan bir kutu gezdirdiler para toplamak için.
Kutu en son bize geldi.
Hepi topu 5 dolar filan toplanmıştı ve banknotlar çamur gibi öyle kirli ve buruşuktu ki temas etmeyi insanın midesi kaldırmazdı.
Ahbabım zengin olduğu için “Çok koy” dedim, gıcır gıcır bir 100’lük banknot koydu kutuya; Allah bereket versin.
***
Ertesi gün Tevhid Mescidi’ne gene gittim.
Bu sefer tek başımaydım.
Akşam namazını orada kılmaya niyetlenmiştim, lakin kapısı kilitliydi.
Sonradan öğrendim ki sadece Cuma günleri açılırmış.
Caddenin karşısında başka bir mescit gördüm.
Oraya gittim.
Senegallilerin mescidiymiş.
Kalabalık -en az 50 kişilik- bir cemaat, lisanını bilmediğim halde pek hoş sohbet olduğunu hemen anladığım bir hocaefendinin etrafında toplanmış, onu pür dikkat dinliyor ve kimi zaman neşeyle gülüyor kimi zaman da birbirine bakarak “Vay canına” manasına geldiğini zannettiğim kısa şeyler söylüyorlardı.
Ortalıkta şen şakrak oynayıp koşuşturan bir sürü çocuk vardı, onlardan birine yaklaşıp “Vudu?” (abdest) dedim.
Önüme düşüp beni alt kattaki abdesthaneye götürdü.
Bu hizmetinin karşılığında cebimden çıkarıp uzattığım 50 sente bir müddet şaşkın şaşkın baktıktan sonra da parayı almadan gitti.
Gıyabında gözlerinden öptüm.