BASIN AÇIKLAMASI METNİ:
Kıymetli Basın Mensupları, Değerli Arkadaşlar,
Bugün günlerden Aşura.
Bugün Muharrem ayının 10. Günü.
Bu günün manevi gücü ve berraklığı üzerinde Kerbela karanlığının kesafetini görmekteyiz.
Bugün insanlığın yüreğinin Kerbela'da yandığı gündür.
Bugün Hz. Muhammed'in sevgili torunu Hz. Hüseyin ve beraberindekilerin günlerce aç ve susuz bırakıldıktan sonra Yezid tarafından şehid edildiği gündür.
Evet bugün matem günümüzdür. Ama bu matem bu acıların bir daha yaşanmaması içindir. Aksi taktirde bugün kimsenin kalbini kırmak veya kimseyi incitmek niyetinde değiliz.
Ancak Hüseyin'i anacak ve unutturmayacağımızı ifade edeceğiz.
Neyin peşindeydi Hüseyin, nereye gidiyordu ve ne istiyordu. Neden çölün ortasında şehit edileceğini bile bile bu yolculuğa çıkıyordu. Yanında az sayıda insan ile neyi göstermeye çalışıyordu.
Medine'den ayrılmadan önce kendisine gitme diyenlere "ben gitmesem, korkarım ki yarın zalimlere karşı başkaldıran kimse olmaz" diye cevap vermiş, zalimin zülmüne isyan için yola çıkmıştı.
Peki neden 14 asırdır Hüseyin ve Kerbela denilince bu kadar feryat ve figan, hüzün ve keder yükselmektedir. Çünkü Hüseyin sözüm ona Müslüman olduğunu iddia edenler tarafından şehit edilmişti. Demek ki zalimin Müslüman olup olmadığı önemli olmadığı gibi kimin ne kadar Müslüman olduğunun ölçüsü de kimliğine değil zülum ve zalimle kurduğu ilişkiye bağlıdır.
Hüseyin, iktidarı bir tahakküm ve zenginleşme aracı olarak kullananlara karşı adaletin ve hakkın davacısıydı. Yezit ve Mervan'ların Emevi Sarayı'ında dizayn etmeye çalıştıkları ırkçı, despotik, kimlikçi, sömürücü iktidara karşı Hüseyin Kerbela'da islamın adaletçi, özgürlükçü ve mazlumdan yana tavrını gösteriyordu. Habil ve Kabil'le başlayıp, Musa ve Firavun, İbrahim ve Nemrut ile devam eden geleneği Hüseyin ile Yezit temsil ediyordu.
Hz. Hüseyin, "Peygamber vergi toplamak için gönderilmedi" derken, dinin iktidara ve sömürüye alet edilmesine yani belamlaşmaya isyan ediyordu.
Hz. Hüseyin'in Kerbela'da verdiği mücadele hak ile batılın, adalet ile zülmun, emek ile sömürünün, alın teri ile rantın, hukuk ile hukuksuzluğun mücadelesiydi. İşte bizler bu gün bu geleneğin temsilcileri olarak Hüseyin'in takipçileri olarak 14 asır önce Yezit ve Mervan'lara karşı verilmiş olan mücadelede taraf olduğumuzu yani Yezit siyasetini değil, Hüseyin siyasetini takip ettiğimizi ve edeceğimizi belirtmek için buradayız.
Hüseyin siyaseti bedeli ne olursa olsun mazlumdan, mağdurdan ve fakir-fukaradan yana olmadır.
Hüseyin siyaseti sonu aleyhimize de olsa da zalimlere karşı hakkı ve adaleti haykırmadır. Velev ki bu zülmu ve adaletsizliği işleyenler kendilerine Müslüman desinler velev ki Müslüman olduğunu iddia etsinler. Çünkü bu kavga bir insanlık meselesidir. Hüseyin Kerbela'da insanlık onuru için kendini feda etmişti.
Onun için Hüseyin'i unutmadan modern Yezit ve Mervan'lara karşı "her yer kerbela her gün aşura" diye haykırıyoruz.
Aşura nedir?
Kıymetli basın mensupları değerli arkadaşlar!
Aşura;
Sırrı Süreyya Önder'in aktarımıyla "İslam'ın yoksul elinden alınıp zenginlerin olmayan insafına rehin edilmesi için kurban edilen 72 canın adıdır."
Saltanat, hanedan, zulüm, soygun, işkence ve kibrin yani Emevi adetlerinin hakim olduğu gündür.
Hz. Hüseyin'e kılıç kaldıranların "Sen peygamber torunusun ama öbür tarafta Basra Valiliği var" dediği gündür.
Makam ve mevkinin tercih edildiği, mazlumun yalnız bırakıldığı, zalimin kendini haklı ilan ettiği gündür.
Zalimlerin rızaları için Allah rızasının hiçe sayıldığı gündür.
Kalbi Hüseyin'den kılıcı Yezid'den yana olan zavallıların gözlerindeki korkulardan inşa edilen zulüm saltanatının kurulduğu ve devam ettiği gündür.
Peki Yezidlik nedir?
Yezid bir şahıs değil tıpkı Firavun gibi bir prototiptir.
Bugün de etrafımızda Emevi saraylarına özenerek mazlumları ezen, haklıyı değil güçlüyü hâkim kılmak isteyen modern yezidler görmekteyiz.
Hüseyin ve beraberindekiler aç bırakılmıştı, susuz bırakılmıştı.
Yezidlik aç bırakmaktır. Yezidlik susuz bırakmaktır. Açlık ve susuzlukla terbiye etmek, hür iradeyi esir almak, çaresizlikten sadakat devşirmektir.
Kula kulluğu hakim kılmak, aynı inancı paylaşanları efendiler ve hizmetkarlar diye bölmektir.
Şimdi de biraz yaşadığımız döneme bakacak olursak;
Bugün de Allah'ın suyunu çok uluslu sermaye tezgahlarına peşkeş çekmeye çalışıyorlar. 1 liraya mal ettikleri suyu bize 5 liraya satıyorlar.
Modern kölelik olarak kamuda 300 bin taşeron işçi çalıştırıyorlar.
Asgari ücretten % 30 oranında vergi ve kesinti yapılırken; her türlü faiz geliri ne kadar olursa olsun bir avuç mutlu azınlıktan en fazla % 10 oranında vergi alıyorlar.
Açlık sınırı 816 Türk Lirası iken insanlara asgari ücret olarak 544 Türk Lirası veriyorlar.
Peki tüm bunlar zulüm değil mi?
Biz şartlara teslim olmayı değil, şartları değiştirmeyi Hz. Hüseyin'den öğrendik.
Siyasetin Kerbela'sında Halkın Sesi Partisi olarak bugünün önemine binaen diyoruz ki;
Güçlü olanın zayıf olanı sömürmesine-ezmesine karşıyız,
Emek vermeden, risk üstlenmeden paradan para kazanmaya karşıyız,
Rekabet adı altında yabancı kurtların yerli kuzuları parçalamasına karşıyız,
Siyasetin ve toplumun piyasa tarafından kuşatılmasına ve yok edilmesine karşıyız,
İnsanların aç ve açıkta bırakılmasına, önce yoksul bırakılıp sonra yardıma muhtaç hale getirilmesine, bir elle yardım verilirken öbür elin öpülmek için uzatılmasına, kulla kulluğa karşıyız,
Kayıt dışılığa, vergi alınması gerekenlerden borç alınmasına, vergilerin % 70'inin namerd vergisi diye bilinen zenginden daha az fakirden daha çok alınan dolaylı vergilerden oluşmasına karşıyız,
Kamu ihaleleri ile imar rantları ile yandaş zenginleştirilmesine karşıyız.
Kardeşlerimizin alçakça bir saldırıda Akdeniz'de dökülen kanlarının hesabının sorulmamasına karşıyız.
Halkımızın geleceğinin ve güvenliğinin emperyalizmin kalkanına feda edilmesine karşıyız.
Biz topluma yalan söyleyip milleti kandırmayacak, Allah'tan başka hiçbir gücün önünde eğilmeyeceğiz.
Çalmayıp çaldırmayacak, milletin iradesine, toplumun tercihlerine, devletin malına ihanet etmeyeceğiz.
Bugün sevinerek görüyoruz ki; bu topraklarda hiçbir evde Yezit ve Mervan adı hiç yok. Ama heryerde Hüseyin var, Hüseyinler var. Yezit siyaseti köksüz ve ebter kalmaya mahkumdur. Ama Hüseyin'in mirası kıyamete kadar baki kalacaktır.
Kıymetli basın mensupları, değerli kardeşlerim,
Biz gençler de Zeynel Abidin gibi Kerbela'da kuruduğu zannedilen o damara su verecek, Hakkın ve adaletin soluğu olmaya gayret edeceğiz.
Ülke nüfusumuzun % 60'ı gençtir. Gençlerin siyasetin ve toplumun asıl unsurları olması için çalışacağız.
Şimdi genç kardeşlerime sesleniyor ve buradan davet ediyorum;
Eski siyaset tarzına mahkum olmuşlar gibi zihninizi kimseye kiraya vermeyin, özgür olun, kendinize güvenin.
Bu ülkenin geleceği biziz.
Gençlerin sesi, köhnemiş eski siyasetin dar kalıplarını kırıp bu ülkenin ufkunu açacaktır.
Bu ülkenin insanları eşit olmadığı için, bu ülkede tam anlamıyla özgürlükler olmadığı için, adaletli bir ekonomik yapı olmadığı için işsizsiniz, mutsuzsunuz, geleceğe güvenle bakamıyorsunuz.
Gelin Halkın Sesi Partisi'nde birleşip, özgürlükçü, eşitlikçi ve adaletçi olan bu çağrı etrafında toplanalım.
Son olarak; egemenlerin tasallutundan kurtuluşumuzu simgelemek üzere heybemizde kalan erzakla yaptığımız aşureyi dağıtıyoruz.
Halkın Gençliği olarak başta basın mensupları olmak üzere hepinize katılımınızdan dolayı teşekkür ediyor, saygı ve sevgilerimizi sunuyoruz.
Av. Abdulkadir ÖZEL
Halkın Sesi Partisi Genel Merkez
Gençlik Kolları Başkanı