Bir anayasa değişikliği referandumu öncesinde, Türkiye’nin özellikle Batı Avrupa ülkelerinde yüzbinler halinde yaşayan kendi seçmen vatandaşlarını bilgilendirmek-aydınlatmak için teşebbüslerine, önce Almanya’nın ve sonra diğerlerinin kurduğu tuzaklar ve sadece, referanduma ‘Hayır..' diyenlere yol verip, ‘Evet' diyenlere, daha önce her türlü toplantılara açık olan salonların belediyeler eliyle ve komik iddialarla kapatılması; hattâ TC. vatandaşlarının Türkiye temsilcilik binalarında toplanmasına bile engeller çıkarılması ve sonra Hollanda’da da Dışişleri ve Aile Bakanları’nın yollarının kesilmesi, hiçbir uluslararası diplomasi kuralıyla bağdaşmıyan şekilde tezgahlanan barbarlıklar gösterdi ki, o ülkeler Türkiye‘yi dışardan idare etmek gibi bir hevese kapılmışlar.. Nitekim, hattâ gazeteleri, birinci sahifelerini türkçe olarak hazırlayıp, ‘Hayır!' kampanyalarına katılmışlardır.
Kezâ, Türkiye’de 15 Temmuz Darbe Hıyaneti’ne karışan yığınla firarî asker, diplomat, bürokrat ve diğer kişilere bu ülkelerin kucak açıp sığınma hakkı verilmesi; Alman İstihbarat Teşkilatı (Bundesnachrichtendienst)BND Başkanı Bruno Kahl’ın, FETÖ’nün başı F.G'yi temize çıkarmaya çalışması, darbeci olmadığını ileri sürmesi.. Aynı şekilde, PKK terör örgütünün elemanlarından binlercesini bünyesinde azâmî faaliyet serbestisiyle barındırması, her türlü propaganda faaliyetlerine ek olarak kendi yerli medya organlarında da aylardır- yıllardır, Tayyip Erdoğan düşmanlığını en çirkin yalanlarla donatarak sürdürmeleri..
***
Buraya kadar tamam..
Bütün bunlar gösteriyor ki, karşımızda bize düşmanlığını gizlemeyen birileri var.. Siz güçlendikçe, karşısına daha güçlenerek çıkma ihtimali olan bir devlet gücünün oluşmaması için yığınla entrikalar, ayak oyunları tezgahlıyorlar.. Hem, hangi devlet, kendisine ileride tehdit veya tehlike oluşturabilecek bir takım odakları, grup veya devletleri engellemek için çalışmaz ki?
***
‘Savaş, politikanın değişik vasıtalarla devamından ibarettir..'şeklindeki klişe cümlenin, ‘Politika, savaşın değişik vasıtalarla devamından ibarettir..' şeklinde söylenebileceği reddedilebilir mi?
***
Almanya’nın ve diğerlerinin sâbıkaları bilinmiyor değilken, o bilinen malûm konuların, bu gerilim üzerine beyan edilmesi.. Evet onları kızdırdı ama bize bir şey kazandırdı mı?
Yarınlarda İngiltere ile de bir gerilim yaşandığında, söyleyeceğimiz öylesine laflar vardır ki.. Ama şu andaki diplomatik münasebetler açısından bu noktalar bilinmiyormuş gibi davranılıyor. Aynı durum, B. Amerika ve Rusya için de söz konusu? USA emperyalizmi, NATO üyeliği dolayısıyla müttefik olduğu Türkiye’ye hem Ortadoğu‘da ve diğer yerlerde, hem de F.G.'nin iade edilmemesi konusunda onca problemleri çıkarmıyor mu?
Bir Rus savaş uçağının düşürülmesinden sonra Putin’in Türkiye için ne düşmanca laflar ettiğini de unutmadık.. O müşkül, dikleşmeden ve amma dik durarak atlatıldı..
***
Şimdi de, Almanya’nın yeni cumhurbaşkanı F-W. Steinmeier, bu konuya değinen bir açıklama yaptı. O da, kendi halkı karşısında vereceği hesabı ve kendi gücünü de göstermek istiyor gibiydi, elbette.. Ama, ‘Kimsenin Türkiye'ye ‘kibirli' davranıp ‘akıl hocalığı'yapma hevesinde olmadığını‘ söylemek ihtiyacını da duydu ve ‘Erdoğan’dan da‘suçlamalarının tonunun azaltılması ricası'nda bulundu.. Elbette onun doğru olmayan pek çok cümleleri de vardı..Bu beyanlarına aynı uslûbla ve yanlışları sıralanarak karşılık verileceği açıktır.
***
Kur’an’da, Hz. Mûsâ’ya, Firavun‘la görüşmeye gittiğinde mülâyemetle konuşmasının tavsiye edildiği bildiriliyor.. Keza, karşıtlarımızla hikmetle, güzel bir öğütle karşılık verilmesi ve güzel bir şekilde mücadele edilmesi gereği de hatırlatılmakta..
Düşman veya rakip, her ne dersek diyelim, bize çiçek gönderdiğinde bile, bu durumu ihtiyatla karşılamamız gerekir. Bize saldıranların kışkırtmalarına kendimizi kaptırırsak, inisiyatifi hasmımıza sunmuş oluruz.
Bu incelikler de herhalde unutulmayacaktır.
stargazete