Ekonomik kriz, küresel ölçekte güç kaymalarına yol açacak. Bir çok ülke, bugünkü tartışılmaz ölçekteki gücünü kaybedecek, gücüne erişilemez görünenler kendi içlerine gömülecek. Jeopolitik çözülme ve değişim yeni aktörleri/ülkeleri öne çıkaracak, bölgesel entegrasyonlar ya da dağılmalar yaşanacak, dostlar düşmana-düşmanlar dosta dönüşebilecek.
Kaynaklara yönelik müthiş bir güç mücadelesi başlayacak. İttifaklar ve çatışmalar kaynak eksenli olacak. Teknoloji değil doğal kaynaklar öne çıkacak, tarım ve gıda ürünleri üzerinde şiddetli gerilimlere tanık olunacak. Benzer sebeplerden ülke ve bölge haritaları değişecek. Askeri teknoloji, kitlesel tepkiyi dizginlemeye yetmeyecek. Fakirlerin, refah kaybı yaşayanların öfkesi yönetimleri devirecek, yeni yönetim şekilleri gelişecek.
Bugün Ortadoğu'da baskıcı rejimlere yönelik öfke, kimlik ve refah kaybı üzerinden Avrupa'yı vuracak. Avrupa Barışı, Birleşik Avrupa düşüncesi ve gelecek perspektifi yerini ayrışmaya, belki çatışmaya terk edecek. Atlantik İttifakı, kendi iç hesaplaşmalarına yoğunlaşacak. Ülkelerin emperyal hırsları, kendini kurtarma telaşı ortak gelecek hayallerini vuracak. Okyanusun iki yakası ırkçı dalgalarla yüzleşecek, çok kültürlülük ve ortak yaşam düşüncesinin yerini ulusların kaynaklar üzerindeki mücadelesi alacak.
Krizin vurduğu ülkeler hızla kendi zaaflarına teslim olacak. Dünyanın bir çok bölgesinde yaşanan, projelendirilip uygulanan ayrıştırma projeleri, bugünün refah ülkelerinde görülecek. Etnik çatışmalar, mezhep eksenli saflaşmalar kendini gösterecek. Küresel düzen inşa etmeye kalkışanlar, hayallerinden önemli ölçüde vazgeçecek, geçmek zorunda kalacak.
Karşı konulmaz askeri güç, trilyonlarca dolarlık harcamalar çöküşü daha da hızlandıracak. Birkaç yıl içinde ABD, yeryüzüne saçılmış yüzlerce askeri üssünü boşaltmaya başlayacak, askeri harcamalarını kısıtlayacak, güvenlik perspektifini değiştirmek zorunda kalacak. Ülkelerin çöküşü, derin dalgalar, sarsıntılar şeklinde bölgelere yayılacak. Dünya tarihinde; esaslı, yapısal dönüşümler sonrası yeni bir aşama başlayacak...
Kabus senaryosu gibi değil mi? Şu an bunlara kimse inanmıyor çünkü inanılacak gibi değil. İnansak bile dile getirilecek şeyler değil. Ama geriye dönüp bakınca, bu gezegeni yöneten biz insan ırkının tarihine bakınca ne çok olmaz görünenler oldu, ne çok inanılmazlar gerçekleşti. Son yüz yılda bile, Avrupa tarihine, Batı tarihine, kendi tarihimize bakınca neler görüyoruz... İki büyük savaş, Avrupa'yı ne hallere soktu, ne büyük düşmanlıklar yaşandı. Sonra, o büyük düşmanlar, dünyaya örnek olacak dostluklar inşa etti.
Krizin İtalya'yı vurduğuna dair haberleri okurken bunlar geldi aklıma. Portekiz, İrlanda, Yunanistan, İspanya derken, Avrupa'nın dördüncü büyük ekonomik gücü İtalya'nın da artık borçlarını ödeyemeyecek duruma geldiği, yakında iflasların yaşanabileceği, AB'nin bu ülkeyi kurtarmak için yaklaşık bir trilyon euro hazırlaması gerektiği söyleniyor. AB maliye bakanları bu yüzden olağanüstü toplandı!
Aslında bu ülkeler, çok önceden bu duruma düştü. Sadece Güney Avrupa ülkeleri değil, Kuzey ülkeleri de benzer durumda. Şirket çöküşleri değil devlet çöküşleri var önümüzde. İtalya'nın borcu, gayri safi milli hasılasının yüzde yüz yirmisine ulaştı. Bir çok Avrupa ülkesi aynı durumda. ABD, borçlanma sınırına dayandı, yasa değişikliği ile sınırı yükseltmezse bir dolar borçlanacak durumu kalmadı. Bu ülkelerin hepsinde borç krizi yönetilebilir olmaktan çıktı. Hasta ekonomilere artık kimse para yatırmak istemiyor çünkü güven vermiyor. Avrupa, "hasta adamlar" kıtası haline geliyor.
Bu halde krizden kurtulamayacaklar. Varolan ekonomik sistemi, ona bağlı siyasal yapılanmaları değiştirmedikleri sürece kurtulamayacaklar. Sistemi değiştirdikleri anda ise dünya değişecek, güç dengesi bozulacak, küresel ölçekte hakim konumları yerle bir olacak. Bunu bildikleri için de yapısal değişiklikleri göze alamıyorlar.
İşte bu noktada tam bir çıkmaz var: Ya bu değişikliği yapacaklar, ekonomik ve siyasal iktidarın küresel ölçekte değişimine razı olacaklar ya da yapmayıp hırslarının kendilerini batırmasına razı olacaklar. Her iki halde de çıkış yolu, bugünkü düzeni koruma ihtimali görünmüyor.
2006'dan beri, yaşananların, yaşanacakların bize sunulduğu gibi finans krizi, emlak krizi olmadığını tartışıyoruz burada. Varolan düzen, doğal sınırına dayandı, ömrünü tamamladı, bir adım öteye gidecek durumda değil. İnsanoğlu ya bu düzeni ortaklaşa değiştirecek ya da harslarına yenilip her şeyi batıracak. İkinci ihtimalde trajediler var, kaos var.
Aylardır Ortadoğu'daki ayaklanmaları izleyenlerin, krizin Avrupa'da yol açacağı kitlesel reaksiyonu, sosyal huzursuzlukları izlememesini anlamak mümkün değil. Oysa bu ülkelerin bir çoğu, olağanüstü dönemler için olağanüstü yasaları sessizce kabul etti. Sadece bu yasaların niteliğine bakanlar, nasıl bir felakete hazırlık yapıldığını anlayacaktır.
Ama biz, ellerimizle, hırslarımızla inşa ettiğimiz bütün kötülüklere rağmen, bir "el"in hepimizi bu tür felaketlerin trajedisinden mucizevi bir şekilde kurtardığına da çok tanık olduk tarihte. İnsan ırkının hırslarını, kötülüklerini, zararlarını düzelten bir "el" her zaman vardır.
yenişafak