Sayın Cumhurbaşkanının Evet ve Hayır çadırlarını ziyareti sonrası haberlere düşen görüntüler beni yıllar öncesine götürdü. Görmeyenler için hatırlatalım. Halkla buluşmak üzere Samsun’a gitmek üzere evinden çıkan Erdoğan, Sarıyer’deki referandum kampanyası yapan partililere selam vermek için uğradı, önce Evet için çalışan AK Parti standına sonra da Hayır’cı CHP standına selam verdi. Cumhurbaşkanını ansızın karşılarında gören halk Hayır’cı da olsa ağızları kulaklarına varır derece memnun gözüküyordu. Sonra Cumhurbaşkanı’nın etrafını sararak ayaküstü sohbet etmeye başlıyorlar. Sorularını bir bir soruyorlar. Hiçbir yorum yapmadan kafanızda sadece ve sadece bu manzaranın fotoğrafını çekiniz. Bir cumhurbaşkanı, bir reis-i cumhur, ülke lideri, etrafında milleti onların sorularını cevaplıyor. Aynı, onlardan, eşit ve erişilebilir bir Cumhurbaşkanı. Bir halk adamı. Mevzubahis şahsın adı soyadı önemli değil burada. Cumhurun başkanı olması ve milletinin içinde olması konu. Bu tespitler şekil ve şemal ile ilgili hiç şüphesiz. Ama bu şekil muhtevanın da habercisi aynı zamanda. Yoksa şekilde şöyle olmuş böyle gitmiş bir şeyin özüne inmedikten sonra bir kıymeti olmaz, bunun da idrakinde olarak yapılan bir değerlendirme bu. Hayır’cı çadırında Evet diyen bir Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin nereden nereye geldiğinin güzel bir göstergesi. Ama asıl gösterge Hayır’cılarla yaptığı sohbetin konusunda. Sorular gözünün üstünde neden kaşın var cinsinden, öldüğü kadar yorumlar Türkiye insanının keyif sürmenin lüksünü yaşamasının yansıması niteliğinde. Efendim neden Yavuz Sultan Selim köprüsü olmuş… Daha özgür bir Türkiye isterlermiş. El insaf! Benim güzel Alevi kardeşim sen git de bunu genel başkanın olan kendi de Alevi ve fakat Dersim’i tanımaktan aciz Kemal Kılıçdaroğlu’na söyle… diyesi gelmez mi insanın…
Hayır’cılar arasında Evet’li bir Tayyip Erdoğan Türkiye’nin son onbeş yılda nasıl değiştiğinin bir resmini çiziyor. Size köprü ismi soran mı vardı bu zamana kadar diyeceğim olmayacak, olmayacak çünkü köprü yapan da yoktu, asıl onu söylemek lazım. Bu kadar hak bu kadar insandan yana bir yönetim, bu kadar değişim, bu denli gelişen bir Türkiye, Eski’den rüyada bile görülmeyecek kadar ötedeyken şimdi burada. İçimizde. Aramızda. Yani başımızda. İnsandan yana, insanı önceleyen, insan için var olan bir devlet anlayışı bugün burada. Ya geçmişte?
Sadece poz vardı geçmişte… Nurlu Süleyman’ın sattığı poz, şair Ecevit’in attığı poz. Nurlu ama 28 Şubat’ta halkın karşısında silahtan yana kafamızı ezen Süleyman kadar şair ama FETO gibi bir şerri başımıza bela eden Ecevit. Pozlu adamlardı bunlar. Pozlarıyla göçtüler gittiler.
Sadece poz vardı geçmişte… Bir de hantal devlet makinası. Dişlileri paslı, motoru tekleyen obez olmuş bir devlet canavarı. Elinde Dersim’in kanı, kurdun kanı, Müslümanın kanı ve ahi. Ya şimdi öyle mi… Elinizi vicdanınıza koyun da söyleyin…. Bugünü eleştirirken dün neredeydik hatırlayın. Sonra da bir Ya Allah! çekin. Tabi o da imanınız varsa…
yeniakit