CNN Türk ekranlarında “saz” çalıp, “barış türküleri”(!) söyleyen ve“güvercin” pozuna bürünüp “yüzde 13” oy alarak, artık bir “Türkiye partisi” olduklarını iddia eden Selahattin Demirtaş’ın yüzündeki “maske”inmeye, “makyaj”ı akmaya, “gerçek çehre”si ortaya çıkmaya başladı!..
7 Haziran’dan önce; “Nişantaşı’nın Beyaz Türkler’i” tarafından “Selocan!.. Cici çocuk!.. Parlakoğlan... Barış güvercini” olarak pompalanan Selahattin Demirtaş’ın; “kuzu postuna bürünmüş bir sırtlan” olduğu ayan beyan görüldü!..
Demirtaş, “Suruç’taki katliam”ın ardından ortaya çıktı ve dedi ki:
“Halkımız ve örgütlerimiz kendi güvenlik tedbirlerini kendileri alsın!”
Yani, “silahlanın!”
AZMETTİRİCİ BELLİ!
İşte bu “çağrı”dan hemen sonra;
l HDP’nin diğer Eş Başkanı Figen Yüksekdağ’ın; “Sırtımızı yaslıyoruz”dediği PYD ve PKK, harekete geçip; Adıyaman’da Müsellim Ünal adlı uzman onbaşıyı şehit etti!..
l “Kandil’den ve HDP’den işareti alan PKK’lı teröristler”, aynı günün akşamında; “yüzlerine maske” takıp, ellerine “uzun namlulu silâhlar”aldılar ve çeşitli şehirlerde yürüyüş yapıp, “terör” estirmeye başladılar!..
Bununla da yetinmeyip;
l Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde, “üzerinde traktörler bulunan TIR’ı” ateşe verdiler!..
l Iğdır’da “güvenlik tedbiri” alan askerlere “taciz ateşi” açtılar!..
l Tunceli’de “Jandarma Karakolu’na giden yola 120 kilo patlayıcı”yerleştirdiler!..
l Çat ilçesi Belediye Meclis Üyesi İsmail Yıldıztaş’ı kaçırdılar!
l Şırnak’ta yolu trafiğe kapatıp, bir “uzman çavuşun otomobili”ni ateşe verdiler!..
l Kars Kağızman’da, AK Parti İl Genel Meclis Üyesi Mehmet Demir’in evine“molotofkokteyli” atıp, yaktılar!..
Ve dün...
l “32 kişinin öldüğü, 100 civarında kişinin yaralandığı Suruç’un intikamı”nı almak isteyen PKK’lı teröristler, Ceylanpınar’da, polislerin bulunduğu eve girip, Okan Acar ve Feyyaz Yumuşak adlı 2 polisi, hem de“uykularında” katlettiler!..
Öncelikle, 2 polisimize Allah’tan rahmet, ailesine ve Emniyet camiasına sabırlar diliyorum...
Açık ve net söylüyorum;
O polisler, “PKK ile çatışma” esnasında ölselerdi, yüreğim bu kadar yanmazdı!.. Ama, gecenin bir vaktinde, “evlerinde uyurlarken”katledildiler ya; “lânet olsun PKK’ya” demekten kendimi alamadım!..
Lânet olsun PKK’ya!..
Lânet olsun, onları “azmettiren” ve “masum 2 polis”in katledilmesine yol açan Demirtaş ve Yüksekdağ’a!..
Bunlar mı Türkiye Partisi?!?..
Bunlar mı barış güvercini?!?..
Bunlar mı demokrat?!?..
Ve, bunlar mı insan?!?..
Ne dersin Aydın Doğan?..
Ne dersin, teröriste “terörist” diyemeyen CNN Türk?.. Ne dersin; Demirtaş’ı programına çıkarıp, “saz” çaldıran Ahmet Hakan?.. Ne dersin “PKK güzellemeleri” yapan Hürriyet?.. Ne dersin; “eli kanlı terörist”leri“Kandil’in cici çocukları” diye pazarlamaya çalışan Cumhuriyet ve Can Dündar?..
Zaten bir “Canavar!.. Vampir!.. Sırtlan” olan PKK’yı daha da“şımarttığınızın”, daha da “azdırdığınızın” ve daha da“terminatörleştirdiğinizin” bilmem farkında mısınız?..
Hiç kıvırmayın, hiç kıvranmayın;
“PKK sabotajları”nın, “PKK cinayetleri”nin ve “PKK katliamları”nın sorumlusu, biraz da sizsiniz!..
“Eser”lerinizle övünebilirsiniz!..
UYKUDA İKEN KATLETTİLER!
“2 polisin uykularında, enselerinden vurularak katledilmesi”nden sonra,“başsağlığı” dilemek için Şanlıurfa Valisi İzzettin Küçük ve Şanlıurfa Emniyet Müdürü Eyüp Pınarbaşı’nı aradım...
Ve tabiî, sordum;
“Olay nasıl cereyan etmiş.”
Gerek İzzettin Küçük, gerek Eyüp Pınarbaşı dediler ki; “2 polis arkadaşımız, sabahleyin mesaiye gelmeyince, meslektaşları önce telefon etmiş, cevap alamayınca evlerine gitmişler ve acı tabloyla karşılaşmışlar!..
Her iki polisimizi de, yataklarında ölü yatarken bulmuşlar... PKK’lılar, geceleyin girmişler eve!..
Kapı, hiç zorlanmamış!..
Üç ihtimal var:
Ya, evin anahtarını önceden ayarlamışlar!.. Ya, çilingir vasıtasıyla açmışlar kapıyı!.. Ya da, binanın 3. katından aşağı sarkıp, girmişler!.. Bu ihtimaller üzerinde araştırma yapıyoruz!”
Nihayetinde, olan oldu!..
Öyle ya da böyle; PKK iki polisimizi “uykuda” iken katletti!..
Cenab-ı Allah rahmet eylesin...
Ama, şurası bir gerçek:
“PKK, bunlarla yetinmeyecek ve saldırılarını daha da tırmandıracak!
PKK bir piyon!.. PKK bir taşeron!
Üst Akıl, DAEŞ’e ne yaptırıyorsa, PKK’ya da aynısını yaptırıyor... Her ikisi de terörist, her ikisi de kullanılıyor!.. Üst Akıl, Saldır Co dediğinde saldırıyor, patla dediğinde patlıyorlar!..
Amaçları, Türkiye’yi Suriyeleştirmek ve bir iç savaş çıkartmaktır!..”
Bunu herkes böyle bilsin!..
Hedef “Türkiye”dir!..
Hedef, “Türkiye’nin bütünlüğü”dür!..
VALİ BEY NİYE HEDEFTE?
Bu tür “saldırı”lar, “cinayet”ler ve “katliam”lar için Şanlıurfa’nın seçilmesi ve özellikle Vali İzzettin Küçük’ün hedef alınıp, “itibarsızlaştırılmaya”çalışılması da, üzerinde önemle durulması gereken bir “boyut”tur!..
Bilmem hatırlar mısınız;
15-17 Haziran tarihlerinde, “PKK’nın Suriye kolu PYD” tarafından Tel Abyad’dan kovulan “Türkmen ve Araplar” Türkiye’ye sığınmışlardı...
“Kürtlerin yaşamadığı, Türkmen ve Arapların yoğunlukta olduğu” Tel Abyad’ı, tıpkı Rojava ve Kobani gibi “PKK kantonu” haline getirmek isteyen PYD, “onbinlerce Türkmen ve Arap’ı” adeta Türkiye’ye sürmüştü!..
16 Haziran günü de, Vali İzzettin Küçük bu “muhacir”leri karşılamak üzere sınıra gitmişti...
O esnada; “gazeteci kılığına girmiş provokatörler”den bazıları, Vali Bey’e“anlamsız” ve son derece “kışkırtıcı” sorular sormaya başlamışlar!..
Vali Bey’in “kısa açıklama” yapması onları tatmin etmemiş olmalı ki,“homurdanmalar” ve hatta “tacizler” başlamış!..
Vali Bey; kendisine bir “tezgâh” kurulduğunu anlayınca açıklamayı kısa kesmiş, arkasına dönüp, “Basın Müşaviri”ne çıkışmış;
“Beni zor durumda bıraktığının farkında mısın?.. Sen, bunların gazeteci olup-olmadığına niye bakmadın?”
Sonra da, ayrılmış!..
Vali Bey’den “fırça”yı yiyen görevliler, “gazeteci” kılıklı kişilere “kimlik sormaya” başlamışlar!..
Olay aynen böyle cereyan etmiş!..
Ama ertesi gün, gazeteci arkadaşımız Mehmet Ocaktan’ın ifadesiyle“Mahremiyetlere Tecavüz Örgütü” olan “Fetullah Locaefendi”nin gazeteleri Zaman ve Bugün’de, bu olay, manşetten şöyle verildi:
“Sorana hapis, eleştirene gözaltı!”
“Vali soruyu beğenmeyince, gazetecileri gözaltına aldırdı!”
Oysa, ortada;
Ne “gözaltı” var, ne de “hapis!”
Ne “soruları beğenmeme” var,
Ne de “gazetecilere fırça!”
Fırçayı yiyen, basın müşaviri!..
Ama, “Mahremiyetlere Tecavüz Örgütü”nün gazeteleri, olayı işte böyle çarpıtarak verdiler!..
“Yalan” yazdılar!..
“İftira” attılar!..
Ama, işleri bu:
“İtibar cellatlığı!”
POSTA’DAN KÜSTAHLIK!
Olay bu kadarla kalsa, yine iyi!..
“Mahremiyetlere Tecavüz Örgütü”nün yerini; bu defa, onlarla “aynı Paralel’de” yayınlar yapan “Frikikçi Aydın Doğan’ın Posta Gazetesi” aldı!..
Zaman’ı, Bugün’ü ve Posta’sı ağız birliği edip, 21 Temmuz Salı günkü haberlerinde dediler ki:
“Vali’ye tepki yağdı!”
“Alın bu Vali’yi görevden!”
“Basın Kartlı ve gazeteci kılıklı provokatörler”den Vali Bey aleyhinde demeç alıp, tam bir “onur ve haysiyet cellatlığı”na soyundular!..
Akılları sıra, Vali’yi yıpratacaklar!..
Vali yıpranmalı, susmalı ve bunlara boyun eğmeli ki, “PKK’nın emelleri”daha çabuk gerçekleşsin!..
Sizin anlayacağınız;
Vali üzerinden Şanlıurfa’yı, Şanlıurfa üzerinden Türkiye’yi hedef alan bu gazete ve gazetecilere “Üst Akıl’ın piyonları” dersek; herhalde çok ileri gitmiş olmayız!
PARALELCİ POLİSLER NEREDEYDİ?
Dedim ya; bütün bu “provokatif eylemler” için Şanlıurfa’nın seçilmesi, son derece anlamlı.
İşte;
Suruç’ta 32 ölü, 100 yaralı.
Ceylanpınar’da 2 polis şehit!..
Bunlar, “tesadüf”(!) mü, yoksa “özellikle seçilmiş hedefler” mi?..
“Fetullah Locaefendi”ye bağlı “Mahremiyetlere Tecavüz Örgütü”nün gazete ve televizyonlarında, “ağızlar dolusu kusmuk boşaltan” adamlar diyor ki;
“AK Parti Hükümeti, eğer uzman polisleri görevden almasaydı, Suruç’taki katliam yaşanmazdı!”
Oha ve de çüşş!!..
l Ulan, “Hatay Reyhanlı’da 52 vatandaşın öldüğü bombalı saldırı”esnasında, senin “Paralelci polisler”in görevde değil miydi?.. “MİT’in uyarmasına” rağmen, niye engelleyemediler o katliamı?..
l 27 Temmuz 2008’de İstanbul Güngören’de meydana gelen ve “5’i çocuk, 18 kişinin öldüğü” patlama esnasında, “Paralelci polisler” neredeydi?..
Niye engelleyemediler o katliamı?..
Yoksa, onlar da; terör örgütlerine “yardım ve yataklık” mı etmişlerdi?.. Ki, kafamdaki bu şüphe giderek artıyor, “galiba onlar da işin içinde”demekten kendimi alamıyorum!..
Öyle ya;
“PKK da Türkiye’ye düşman,
Paralel İhanet Örgütü de!”
Ortak noktaları “Türkiye’ye düşmanlık” olan örgütlerden, her şey beklenir!.. DAEŞ’miş, PKK veya PYD imiş, DHKP-C ya da Paralel’miş!.. Hiç farketmez!.. Hepsi de terörist!..
ÖLÜME Mİ ÇAĞIRDILAR?
İşte bu teröristler, şimdi kalkmış “Suruç’a ağıt” yakıyorlar!..
Tıpkı;
“Kurt’la birlik olup Kuzu’yu yiyenlerin, daha sonra Çoban’la oturup, ağıt yakması” gibi!..
“HDP’liler”in yaptığı budur!
“Paralel”in yaptığı budur!..
“Suruç’ta 32 gencin ölmesine” yol açıp, şimdi de “ağıt” yakanlara sormak lâzım;
l 200-300 civarındaki genç, Kobani’ye gitmek üzere yola çıkmıştı... Peki,“Kobani sınırı”na geldiklerinde, aralarından 5’ini alıp, gerisine izin vermeyen PYD değil mi?..
PYD, o gençleri niye geri çevirdi;
“Suruç’ta katledilsinler diye mi?”
l “Katliam”dan sağ kurtulan Yusuf Polat diyor ki: “Amara Kültür Merkezi’ne gittiğimizde, hiçbir HDP’li bizi karşılamadı!.. Hal-hatır sorup, hoş geldiniz bile demediler!.. Anladık ki bizi sevmiyorlar, istemiyorlardı!”
Peki, o gençleri oraya “davet” eden HDP’liler değil miydi?.. Niye yalnız bıraktılar onları, niye sahip çıkmadılar?..
lTekrar soruyorum; Amara Kültür Merkezi’nin önünü gösteren “HDP’li Belediye’nin kameraları” ne zaman bozuldu ve niye tamir edilmedi?..“Danıştay Saldırısı”nda olduğu gibi, “delil bırakmamak” için mi?
lHDP’li milletvekilleri Figen Yüksekdağ ve Pervin Buldan, olay günüSuruç’taydı!.. “Programlarında var olduğu” halde, “Kobani’yi inşa”toplantısına niye katılmadılar?..
Sorular çok ama yerim yok!..
Soruları sormaya ve bu acı olayı aydınlatmaya devam edeceğiz!..
“HDP’liler sırtlarını terör örgütlerine yaslamış” ve bugün “ölü seviciliği”yapıyor olsalar da; biz sırtımızı hiç kimseye yaslamıyor ve açıkça soruyoruz:
“Amaç, Türkiye’yi Suriyeleştirmek mi?”
Değilse bu “taşeronluk” niye?..
Bunlar mı Türkiye partisi?..
Bırakın “timsah gözyaşı” dökmeyi!..
Çıkın Ahmet Hakan’ın programına,
“Saz” çalın, “türkü” söyleyin!..
Çünkü, acınız sahte!..
**********************************************************************
DAEŞ ne kadar şeytan ise, PKK da o kadar şeytandır!
Herhalde dikkatinizi çekiyor olmalıdır... Özellikle “7 Haziran seçimleri”öncesinde; “Paralel Yapı”nın gazeteleri bir yandan, Aydın Doğan’ın Hürriyet’i ve Can Dündar’ın Cumhuriyet’i bir yandan, bir “kampanya”başlatıp, “PKK’yı şirin göstermeye” çalışmışlardı!..
“Kandil’deki PKK’lılar; sigara izmaritlerini bile yere atmıyorlardı!.. Top oynuyorlardı!.. Köylülerin ağaç kesmesine izin vermeyecek kadar çevrecilerdi!”
Anlayacağınız; “Eli kanlı PKK’lı teröristler”, aslında “cici çocuklar”dı!..“Sevecen”diler, “hümanist”tiler!..
Öyle bir kampanyaydı ki;
PKK’lılar, hâşâ bir “melek”ti, son derece “masum”lardı!..
DAEŞ ise “şeytan”dı, “katil”di, kan dökmekten zevk alan bir “cani” idi!..
Özetleyecek olursak;
“DAEŞ’i şeytanlaştırdılar,
PKK’yı melekleştirdiler!”
Ama, işte ortaya çıktı: DAEŞ nasıl bir “terörist”, nasıl bir “cani” ise, PKK da en az onun kadar “terörist”, onun kadar “cani” ve onun kadar “katil”dir!..
Açık söylüyorum; “Suruç katliamı”nın faili olduğu söylenen Abdurrahman Alagöz’ün bir “DAEŞ teröristi” olduğu açıklansa da, ben onun “PKK tarafından kiralanan bir canlı bomba” olduğunu düşünüyorum!..
Ne yani; “terör örgütleri arasında dayanışma” olamaz mı..
Öyle ya;
DAEŞ de şeytan, PKK da şeytan!..
PKK’yı, boşuna “masum”laştırmayın!..
“Şeytanlarla işbirliği”den vazgeçin!..
yeniakit