Hedef, Kürdün İslami Kimliğiydi

Mehmet GÖKTAŞ

Zannedilmesin ki 6-8 Ekim olayları sadece Diyarbakır’da Yasin, Hasan, Cumali, Turan gibi Müslümanların şehid edilmesinden ibaretti.

Saldırılar başta Güneydoğu olmak üzere Dindar Kürtlerin yaşadığı her yerde gerçekleştirilmişti.

Başta bölge olmak üzere o gün İslami STK’ların hepsiyle iletişim halindeydik, dernek binalarındaki kardeşlerle telefon bağlantımız vardı, çok yerde kuşatıldıkları haberini alıyorduk.

Daha sonraki günlerde ziyaret ettiğimiz merkezlerde arkadaşlara ilk sorduğumuz şey; “o gün burada neler oldu?” sorusuydu. Aynı anda her noktada saldırıya geçilmiş olduğunu gördük. Her ne kadar şehadet olmasa da ciddi yaralanmalar, yağmalar ve tahribatlar vardı.

Kardeşlerimizin az da olsa önceden haberdar olmaları ve tedbir almaları sebebiyle bu büyük kalkışma daha az zayiatla atlatılmış, PKK hedefine ulaşamamıştır.

Saldırıya uğrayan kardeşlerimizden dinlediğimiz bir başka ürpertici gerçek ise, o gün resmi kolluk kuvvetlerinin kılını kıpırdatmaması, hiç bir yardım çağrısına cevap vermemesidir. Hatta Tarsus gibi bazı noktalarda saldırganlarla beraber kendilerini koruyanlara saldırdıklarını o günü yaşayanlardan bizzat dinleyebilirsiniz.

Şu gerçeği hiç unutmayalım; PKK’nin Kobani bahaneli 6-8 kalkışmasında hedefte İslami Kimliğe sahip Kürtler vardı.

Aslında baştan beri hep öyleydi, Marksist örgüt bölgede kendisinin önündeki yegâne engel İslami kimliğe sahip, Müslümanca bir hayat yaşamak isteyen Kürtlerdi.

Dindar Kürtler aslında sadece PKK’nin değil ondan önce de son yüz yılda Kemalizm’in hedef tahtasında olmuştur.

Ülkenin tamamına kozmopolit bir hayat tarzını dayatan Kemalizm bütün zorbalıklarına rağmen Dindar Kürtlere bir türlü dişini geçirememişti. Başta medreseler sayesinde İslami hayat her şeye rağmen devam ediyor ve en belirleyici durumdaydı.

Hem sadece bölgede değil, Türkiye’nin tamamında alimleriyle, seydalarıyla, mollalarıyla, meşayihi ile hatta diyanetteki müftüleriyle İslami hayatın damarlarına kan veriyordu. Ve büyük ölçüde aynı şey devam etmektedir.

Dikkat edin, yeryüzünün her hangi bir noktasında İslam ve Müslümanlar bir saldırıya uğradığında ilk ve en güçlü yiğit ses Diyarbakır’dan, Batman’dan, Van’dan yükselmektedir.

Yani mesele sadece Yasin Börü ve arkadaşlarının şehadeti meselesi değildir.