CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Genelkurmay Başkanlığı'nın Savunma Bakanlığı'na bağlanmasından yana olduklarını söylediğinde, AK Partililer pek oralı olmamıştılar.
Oralı olan AK Partililer de 'CHP'nin ne dediği belli değil, boş verin gitsin' gibi tepkiler vermiştiler.
Ben de saçımı-başımı yolmuştum 'Bu fırsatı nasıl kaçırırlar?' diye.
Kılıçdaroğlu, Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu'nun askerî darbelere gerekçe teşkil eden 35. maddesini değiştirmeyi önerince gene aynı şey olacak diye çok koktum.
Neyse ki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 'Referandumdan sonra Meclis'te ilk iş olarak onu yapalım' diyerek yüreğime ve milli iradenin yüreğine- su serpti.
CHP şimdi 'Teklifi biz getirmeyiz, AKP getirsin destekleyelim' diyor.
Öyle olsun, fark etmez.
Nitekim Başbakan da CHP'nin minik tornistanına kafayı takmadı, 'Hallederiz' dedi.
Halletsinler artık.
Hallederken tam halletsinler.
TSK İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesini değiştirmekle yetinmeyip, Genelkurmay Başkanlığı'nın Savunma Bakanlığı'na bağlanmasını da aradan çıkarsınlar.
Bana kalırsa zırhlı birliklerin başkentten çekilmesi ve Meclis etrafındaki askeri kuşatma manzarasının değiştirilmesi de bu süreçte gündeme gelmeli.
Askerin siyasete müdahalesinin teorik ve pratik zemini ortadan kalktığında siyaset de güçlenecek, askeriye de.
Evet, askeriye de!
Çünkü siyasete ve toplumsal hayata müdahale çabalarına harcanman muazzam efor o zaman daha iyi asker yetiştirmeye, daha sağlam karakollar kurmaya, yerli silah sanayiini daha ileri seviyelere taşımaya vs, vs, vs, harcanacak.
Mesele sadece siyasetin üzerindeki askeri vesayete son verip demokrasiyi ihya etmekten ibaret değil.
Mesele, aynı zamanda, ordunun sırtındaki siyasi misyon yükünü kaldırıp askerlik mesleğini ihya etme meselesidir.
yenişafak