Her derdin devası LAİKLİK

Bu “lâikçi tâife”, din düşmanı olmadıklarını söylese de, bal gibi “din düşmanlığı” yaparak ve modası geçmiş ideolojik dikta rejimlerinin “din ve vicdan hürriyeti”ni ayaklar altına alan sadistçe uygulamalarıyla lâikliği

F.Burak Karen/Vakit
Her derdin devası LAİKLİK

Önemli mevkileri iştigal eden bazı şahıslar çeşitli vesilelerle yaptıkları konuşmalarda, “aklın ve bilimin ışığında yürümekten”, “dogmalardan uzak kalmaktan” söz ediyorlar.


Rönesans ve reform hareketiyle, “uhrevî hayat” yerine, “dünyevî, maddî” hayatı ön plâna çıkaran, kilisenin akıl almaz baskısından, engizisyonun tasallut ve zulmünden ortaya çıkan “Laisizm”i 19. asrın karanlığında kalan “pozitivizm” ile “ateizm”in kolaycılığıyla karıştırarak ayrı bir din hâline getirip “Anti-İslâmist” bir baskı kurmaya çalışıyorlar.
Yabancı bir dilden tanımsız olarak ithal edilen laikliği “dine karşı bir ideoloji, adeta bir beşeri din” olarak tanımlamaya çalışıyorlar.
Meseleye ideolojik bakış açısıyla dar bir pencereden bakan bu çevrelere göre Türkiye'de laiklik ciddi bir tehdit altında. Laiklik Türkiye'nin hep yumuşak karnını oluşturmakta.
Ülkemizin ana sorunu sanki laiklikmiş gibi laiklik tartışmaları gündemden hiç düşürülmüyor! Basmakalıp düşünceler, peşin yargılarla din hayatın dışına itilmeye, katı laiklik uygulamalarıyla sosyal hayat zapt-u rapt altına alınmaya çalışılıyor.
Bu “lâikçi tâife”, din düşmanı olmadıklarını söylese de, bal gibi “din düşmanlığı” yaparak ve modası geçmiş ideolojik dikta rejimlerinin “din ve vicdan hürriyeti”ni ayaklar altına alan sadistçe uygulamalarıyla lâikliği savunduklarını sanıyorlar.
Aslında olay laiklik anlayışındaki farklılıktan kaynaklanıyor ve benim ülkemde baskı dinden değil, devletten geliyor. Türkiye'nin geleceğini, güvenliğini ve varlığını tehdit edecek kadar vahim olan laik elitlerinin ürettikleri korkularıdır.
Engellerin olduğu bir toplumda egemenler daha rahat oluyor. Kavramlar ardında din düşmanlığı önemli bir sosyal hastalık oldu bu ülkede.
Oysa din ve siyasî otoritenin ayrılığını esas alan laisizmle, dünya işlerini devlet, uhrevî meseleleri de din halledecekti. Kimse, kimsenin işine, inancına karışmayacak, baskı yapmayacaktı.
Laikçi egemenlerin tutumu, laiklikten çok kendi, gelecekleriyle, koltuklarıyla ilgili endişelerden kaynaklanıyor. Laiklik merkezli çıkışlarının özünde “sınıfsal kaygıları” yatmakta.
Türkiye'de laiklik elden gitmiyor. Laikliği, tanımı ve kuralları gökten inmiş, üzerinde değişim yapılamaz bir “kutsal” haline getirerek, hem anlaşılması zor, hem de üzerinde anlaşılması mümkün olmayan bir kavram yaratılmaya çalışılıyor.
Asıl gerçek ise Türkiye'de laikliğin olmamasıdır. Biz, dinin devlet tarafından kontrol edildiği ve kullanıldığı bir ülkeyiz. Bizdeki sistem “devlet dini” sistemidir.
Türkiye'de din görevlilerinin tamamı laik devlet memurudur. Diyanet işleri başkanını laik devlet tayin eder. Din görevlilerinin okuyacağı hutbeyi laik devlet belirler. Hatta nasıl dua edeceğini de laik devlet tayin eder. Dini bir vecibe olan zekat ve fitrelerin kime verileceğini hatta dini bir vecibe olan kurban derilerinin kimler tarafından bağış(!) olarak toplanabileceğini bile laik devlet belirler.
Laiklik kisvesi altında halkın kültür, tarih ve medeniyet şuuru yok edilerek İslâm'la ilişkileri sarsılmakta; halk kimliksizleştirilerek, idealsizleştirilerek, iddialarından vazgeçilerek, batı kültürü, hayat tarzı, sembolleri, idolleri benimsetilmekte ve Türkiye'nin elden gitmesine yol açacak kaygan zemin hazırlanmaktadır.
Şeffaf ve anlaşılır iletişim dilinden ve kavram tanımlamalarından fersah fersah kaçarken bilirler ki şeffaf ve açık anlamlar egemenliklerini zorlaştırır. Sorumsuzluklarını bertaraf eder. Yetkilerinin sınırını çizer. Onların yetkilerini belirli sınıra çeker, keyfi uygulamalarını bitirir.
Tanımsız bir kelime olan laiklik bir korunma kalkanıdır onlar için. Tarifi yapılmamış bir laiklik kavramını kendilerine göre yorumlayıp, laikliği batıdakinin tam aksine dini özgürlükleri sağlamak yerine hep dini özgürlükleri çeşitli bahanelerle sınırlamak için kullanmayı yeğlerler.
Laiklik tartışılamaz mı? Laiklik tanımlanamaz mı? Evet tanımlanamaz. Çünkü tanımı yapıldığı anda devletin dini siyasetine alet etme uygulaması son bulacak, bu da devletin işleyiş biçimini değiştirmeyi zorunlu kılacaktır.
Çünkü laiklik, bir yandan devletin bütün dinlere karşı anayasal tarafsızlığını, diğer yandan ise dinî kurumların yasama, yürütme ve yargı süreçlerine etki etmemelerini sağlayan siyasi bir rejimdir.
Laiklik, din ve vicdan özgürlüğünün güvencesi olmalıdır. Laiklik, dinsel ve dünyevi otoritelerin ayrılması, din işlerinin kişisel ve özel sayılarak kişinin vicdanına terk edilmesi; diğer taraftan devletin de dinler karşısında tarafsız kalarak din hürriyetini sağlamasıdır.
Batı ülkeleri hukukunda laiklik, din ile devletin ayrılması ve devletin din; dinin de devlet işlerine karışmaması ve ülkede var olan ve bilinen din ve mezheplere karşı devletin tarafsız kalması ve bunlardan hiç birini diğerleri aleyhine olarak, özel şekilde ayrıcalıklı kılmaması; buna karşılık, dinin de devlete karşı az da olsa, bir özerklik içinde etik vs. manevi hayatın düzenleyicisi olarak hüküm sürmesidir.
“Laikliği koruma iç güdüsü” ile hareket edip laikliği korumaya kendilerini memur eden, batıyı her türlü hak ve özgürlüklerin merkezi olarak algılayan batı hayranı yasakçı zihniyet sahibi batıcılar laikliğin ne olduğunu bilmiyorlar, onu gerçekten tanımıyorlar.
Laiklik, kişilerle alâkalı değil, kurumlarla alâkalı bir kavramdır. Laiklik bir yaşam biçimi değildir. Laiklik, dinin yerine konulmaz, dinler karşısında devletin politikasıdır. Laiklik, şahısların din ve vicdan özgürlüğünü kısıtlayacak ve dinin her türlü tezahürünü kamu hayatı dışına çıkaracak bir baskı unsuru haline de dönüştürülemez.
İnsanların üniversitelerden bağını kesmek, başörtülü diye hayata küstürmek, düşünceye ket vurmak laiklik değildir. Laikliğin işi yasak getirmek değil toplumu, bireyi özgürleştirmektir.

Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak :Biyolojik bir savaşın içindeyiz
Abdurrahman Dilipak: Emekli olmanın dayanılmazlığı üzerine
Ali Bulaç yazdı: Davutoğlu'nun İslami camia ile toplantısı, Suriye'de Esad'ın devrilişi...
Abdurrahman Dilipak: Yeni salgınlar kapıda!
Ahmet Turgut: Filistin’i hem Siyonistlerden hem Allah’tan korkanlar değil, sadece Allah’tan korkanlar kurtaracak