Herkes, kendi kavmine ait yanlışları düzeltmeye var mı?

Selâhaddin Çakırgil

İlahî kitapların öğrettiği insana bakış açısı, çok nettir: Bütün insanlar, Hz. Âdem’le Havva’dan gelir. Son zamanlarda bazılarınca gündeme getirilmeye çalışılan, ‘Âdem Safiyullahdan önce de birileri vardı- yoktu..’ gibi varsayımlar faydasız bilgiçlik taslamalar olsa gerek.. Yaratılışta, tedricîlik de vardır; geçelim.

Geçen gün, Meclis Başkanı İsmail Kahraman‘Hanginiz 5 göbek, 7 göbek, 10 göbek gerideki ecdadını biliyor?’ diye sorduktan sonra, ‘Ben herkesten daha fazla, binlerce göbek gerideki ecdadımı biliyorum. Benimle kimse yarışamaz.. Ben Âdem ve Havva’dan geliyorum’ dedi.

Mes’elenin özü budur.

***

Ne arap yücedir veya alçaktır; ne türk, ne kürd, ne rus, ingiliz ne şu, veya bu kavim.. Ya da siyah, beyaz, sarı veya kızılderili.. Hepsi de, maddî cevher açısından aynı çamurdandır. Asıl mes’ele, o çamurdan çıkabilmekte.. Kimsenin maddî kalıntısı diğerinden farklı olmayıp, öldükten bir-kaç saat sonra, en sevenleri bile burunlarını tutmaya başlar.

Böyle bir maddî varlık üzerine nasıl, bir üstünlük veya düşüklük teorisi geliştirilebilir? Belki, beslenme, iklim veya eğitim şartlarına göre biraz geliştirilmiş fıtrî özellikler olabilir, o kadar..

Kur’an-ı Mubîn‘Sizin en hayırlınız, Allah’ın hükümlerine en uygun davrananızdır..’ meâlindeki, ‘İnne ekremekum indellahe etqakum..’ (Hucûrat-13) âyetiyle aslî ölçüyü vermektedir.

***

Bu bilinenler niçin mi tekrarlanıyor?

100 yıldır tahakkümünü sürdüren türkçü-kemalist-laik resmî ideoloji anlayışıyla, türk kavminin yüceliği iddiaları devamlı vurgulandıkça, bundan, ülkede yaşayan başka etnik unsurların olumsuz yönde etkilenmesi de kaçınılmazdı. Nitekim, kürdçülük şeklinde korkunç bir ‘karşı kavmiyetçilik’ sapkınlığı da gelişti. Bir sapıklık, başka bir sapıklık halinde karşımıza çıkınca, hepimiz şoke olduk.. Halbuki, Osmanlı’nın 6 asrı aşan hükûmranlığı boyunca, en güçlü tarafı, hiçbir etnik unsura üstünlük veya düşkünlük tanımamasıydı. Çünkü, ‘kelime-i tevhîd’ etrafında bir İslam Milleti olan müslümanlar arasında, etnisiteye dayalı hiçbir ayırım sözkonusu değildi..

***

Ama, şimdi..

Bir asırlık türkçülük belâsının kaçınılmaz neticesine olarak, kürdçülük belâsı da yükseldi..

Bu resmî ideoloji söylemi reddedilmeden, bu belânın def’i, neredeyse imkansız..

Siz türk vurgusu yaptıkça, birileri de kürd vs. vurgusu yapacaktır.. Etki-tepki mes’elesi..

Kemalist türkçüler devleti korumak adına, her şeyi caiz görürken; kürdçüler de, kürd halkı adına bir kutsal etnik devlet kurmak ve bir kutsal ulusal bayrak fikrine saplanmış bulunuyorlar. Siz, fetişizme varacak noktalarda bayrakçılık yaparsanız, başkaları da yeni kutsal bayraklar icat etmeye kalkışır.. Siz, ikide bir, ‘Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır..’ diye şairâne söylemlerde bulunursanız; başkaları da kendi kanlarıyla yeni bayraklardan ve kendi kanlarından söz ederler.

Gerçek şu ki, 100 yıl öncelerde türk halkı adına bir ulusal devlet kurmak fikriyle, türk etnisitesine de zulmedilerek kurulmuştu, yeni rejim.. ‘Siz türk dedikçe, biz de kürd diyeceğiz..’ diyorlar ve haksız sayılmazlar; bir yanlışı, bir başka yanlışla karşılasalar da..

***

Halbuki, 100 yıllık etnik sapkınlıkların harabeleri restore edilmeye çalışılıyor şimdi..

Böyleyken, dünün müslüman kimlikli, bugünün nice yeni türkçü ve kürdçüleri ise yapılan ıslahçı düzenlemeleri göremiyorlar bile.. Ve en üst sorumlunun kanun gereği söylediği bazı sözlerini bile, suçlamalarına delil olarak gösteriyorlar, kin ve nefretle..

Bu gibilere öneri: Geliniz, diğer etnik grubun yanlışlarını sayarak düşmanlıkları tahrik etmek ve yarayı daha bir kaşımak yerine, yeniden müslümanca düşünüp; herkes kendi etnik kesiminin İslam açısından yanlışlarını düzeltmeye çalışsın. Şeytanî oyunlar böyle bozulur.

Unutmayalım; biz müslümanlar hangi ırk ve kavimden olursak olalım, tek milletiz; Millet-i İbrahîm..

stargazete