Herkesin kendi dinini yüceltme idealinin olması tabiîdir de
bu, başkalarını yok ederek mi olacak?
22 Temmuz günü, Norveç"te sahneye konulan büyük katliâm, hangi tarafından bakılsa..
Hepimizi derinden derine düşündürmesi gereken bir din sapkınlığıdır..
Herşeyde sapkınlık olur da, dinlerin bağlılarında olmaz mı?
Ama, Avrupa medyası, başka zamanlarda, hele de failleri arasında müslüman ismi taşıyan bir eylemle karşılaştıklarında, o eylemi hemen, İslam"a da nisbet ederek "İs... terör.." nitelemesi yapmaktan asla çekinmezken..
Norveç"deki korkunç eylem karşısında, konuyu çarpıtmak için ellerinden geleni yaptılar.. önce bu korkunç katliâmı da İslam"a ve müslümanlara nisbet etmeye çalışmışlarken.. Daha sonra, karşılarına, Avrupa"daki İslam istilâsı"nı durdurmayı kendisine hedef edindiğini iddia eden canavar ruhlu bir ırkçı ve de kendisini hristiyanlığa nisbet eden, üstelik yüksek tahsilli, Anders B. Breivik isimli ve 32 yaşında bir kişi Norveç vatandaşı çıkmaz mı..
Bu tablo karşısında şaşkına döndüler, ve konuyu sadece cinnetle geçişitirmeye çalıştılar;
"çılgınlık, cinnet, dehşet, felaket.." gibi mânâsına gelen kelimeleri sıraladılar, arka arkaya.. Ama, terör kelimesini kullanmaktan dikkatle kaçındılar.. Çünkü o menhus terimi, ancak İslam"la birlikte kullanmaya alışmışlardı ve şuûraltlarında, böyle bir peşin hükmün izdüşünmü devamlı durmaktaydı.. Gerçekte ise, "hristiyan terörü" denilebicekmiş gibi bir korkuyu yansıtıyordu, bu temkinleri..
Halbuki, birileri onu kullansaydı bile, biz müslümanlar öyle bir isimlendirmeye de karşı çıkardık.. Çünkü, bağlılarının yanlış anlayışları ve uygulamalarıyla ortaya yığınla çarpık tablolar çıksa bile, ilahî dinlerin özünde, "terör"e yer bulunması veya bunun olabileceğine ihtimal verilmesi, bu dinlerin ilahî kaynaklı oluşuyla kesin bir tezad, zıddiyet teşkil eder..
Doğrudur ki, bir inancın, bir ideolojinin, bir dünya görüşünün veya bir siyasî yapılanmanın doğruluğunu isbat veya hâkimiyetini ve üstünlüğünü tesis etmek için sergilenen nice cinnet tabloları vardır.. Ve tekrar edelim, her terör eylemi, aynı zamanda bir çılgınlıktır, bir cinnet geçirme halidir.. İtirazımız, bu terör değerlendirmesi yapılırken, bunun kendilerini hedef aldığı zaman böyle ifade edilip, kendi aralarından birilerince yapıldığı zaman ise, durumun hafifletilmesi için sadece cinnet veya çılgınlık olarak anlatılmaya kalkışılmasıdır..
Nitekim, geçtiğimiz Haziran ortasında Pakistan"da 16 polisi pusuya düşürüp, ellerini bağlıyarak karşılarında dizdikten sonra, onlara, "Siz din düşmanı bir rejime uşaklık yaptığınızdan, siz de din düşmanısınız.." diye nutuk çeken ve Tâlibân üyesi olduğu söylenen birkaç kişinin, daha sonra, kendilerini çaresizlik içinde dinleyen kişilerin üzerine, mermilerini bir anda boşaltıverildiği ve can çekişen, hırıltılı sesler çıkaranların da -her halde acı çekmemeleri gibi bir merhamet (!) düşüncesiyle olmalı- beyinlerine tekrar kurşun sıkılarak öldürüldüğünü yansıtan video görüntülerini internetlere verip bütün dünyaya gururla yayan cinayetkârlırın tavrı da bir cinnetten başka nedir ki?
Bu cinayetin o kadar acımasızca işlenip, teknolojinin bütün imkanlarından da istifade ederek, internetlere verilmesi ve bütün dünyaya gösterilmesi de, Breivick"in dini adına sergilediği korkunç canavarlıktan çok mu farklıdır, sanki?
Norveç"li canavar, üstelik zihninde canlandırdığı ve bir "paranoia" haline dönüştürdüğü anlaşılan İslam istilâsı"na dikkati çekmek adına, -birkaçı müstesna- hemen tamamı gayrimuslim ailelerin, ve henüz rüşd yaşı altında oldukları için bir de mâsûm sayılmaları gereken çocuklarını katlederken; Pakistan"dakiler de, üstelik kendilerini İslam şeriatinin yılmaz bekçileri ve uygulayıcıları zanneden softa canavarlar, en azından onlar kadar kendilerini müslüman bilen ve onca yoksulluklar içinde bir maişet kapısı bulmak için polislik yapan gencecik insanları en küçük insanî kaygu taşımadan, kurşuna dizivermekteydiler.. Birisi hristiyanlık adına, bu berikiler İslam adına.. Aynı korkunç cinayet, Eylûl 2004"de de, Rusya"nın Kuzey Osetya özerk bölgesinin başkenti Beslan"da da işlenmemiş miydi ve Çeçenistan müslümanlarının haklarını savunmak adına girişilen bir rehine alma eyleminin sonunda, 320"den fazla küçücük yavrucuk, kızgın güneş altında, günlerce aç-susuz kaldıktan sonra, bir kurtarma eylemi üzerine patlayan bombalar altında can vermemiş miydi?
O zaman da bu korkunç cinayetin İslam adına savunulabilecek bir tarafının olmadığını yazdığımızda, niceleri, samimî, ama safdilce yorumlarla itirazlarını dile getirmişlerdi..
Ma"zeret de, zâlimlerin, çoluk-çocuk demeden herkesi öldürdüğü, yıldırdığı, başeğdirdiği ve aynı acıyı onlara da taddırmak isteği idi..
Ama, bu öfkeli tepkiler sonunda neye mal oluyordu ve de, bir yaratığın bizi ısırması halinde, bizim de onu ısırmak hakkını kendimizde görmemiz halinde, ondan bir farkımızın kalıp kalmıyacağı pek düşünülmüyordu..
Bu gibi örnekler, bir inancın çarpık anlayışlara fedâ edilmesi ve bir din adına, dine bağlılık iddiası taşıyanlarca sergilenen bir sapkınlık ve bir cinnet halini göstermiyor mu?
Evet, bütün bunlar birer terör eylemidir..
Terör.. Fransızca "terreur" kelimesinden gelir ve bir hedefe ulaşmak için yapılan ve bir çatışmanın direkt tarafı olmayanlar üzerinde de dehşet uyandırıcı, ürkütücü, yıldırıcı etkiler oluşturarak, toplumları psikolojik olarak esir almayı hedefleyen eylemler için, özellikle de 1789- Fransız İhtilali"nden beri kullanılır..
Toplumu terörize ederek, sindirerek, yıldırarak, esir almaya kalkışanlardan niceleri gelip geçti ki; yeller esmektedir, şimdi yerlerinde..
Fransiz İhtilali günlerinde insanlara eziyet vermesi ümidiyle, yani insan sevgisi iddiasıyla Dr. Guillotin (Giyotin) tarafından icad edilen ve aşağıda yere yatırılan kişinin kellesinin yukarıdan inen bir balta ile bir anda kesilivermesiyle işletilen korkunç mekanizmadan yüzbinler geçti.. O cihazı sadece muhaliflerine değil, daha sonra birbirlerine karşı da işleten Robespierre"ler, Danton"lar, Mirabo"lar ve Napolyon"lardan bu zamana kadar, bütün siyasî sistemlerde, iktidarlarını yitirmemek veya pekiştirmek adına, adı giyotin olmasa bile, ne korkunç ölüm tmekanizmaları işletildi.. Sadece şu son 100 yıla bakacak olursak, komünizm, faşizm, kemalizm ve hattâ İslam adına diye ne korkunç, seller gibi kanlar akıtıldı.. Lenin ve Stalin"ler, Hitler"ler, M. K."ler, Truman"lar, Churchill"ler, Çan Kai Şek ve Mao"lar, Şah"lar, Nâsır"lar, Batista"lar, Pol Pot"lar, Saddam"lar; daha nice sultanlar, sulta sahibleri, zorbalar, evet, kimler geldi, kimler geçti..
Nerede onların yıkılmaz sanılan iktidarları?
Nerede kendileri?
Ki, onlardan bugün bile en mâsum gözükeni, Amerikan emperyalizminin o zamanki şefi Truman, İkinci Dünya Savaşı"nın son günlerinde, Almanya"nın kayıtsız-şartsız teslim olmasından sonra, zâten tükenmiş olan ve teslim olmanın yollarını arayan Japonya"ya karşı ellerindeki müthiş Atom Bombası"nı ilk kez kullanıyordu.. Üstelik, hiç bir askerî birlik, üs vs bulunmayan, tamamen sivil olan Hiroşima ve Nagazaki isimli şehirler hedef alınıyor ve bir anda 300 binden fazla sivil insan nükleer bombanın kavurucu ateşinde eriyor ve o şehirler yerle bir oluyordu.. Atom bombasının Hiroşima"ya başarılı şekilde atıldığı haberi bir savaş gemisinin güvertesinde güneşlemekte olan Truman"a verildiğinde ise, Truman"ın sevinçle havaya zıpladığı, onunla ilgili biografi eserlerinde anlatılır.. Dahası, o anda, yüzbinlerce insan can verir veya çekişirken, Truman, o kadar insanî bir sevecenlikle hareket eder ki, etrafındakiler onu öve öve bitiremezler.. Çünkü, o sabahki merasimde ince parmağı kırılmış olan bir bando astsubayının sağlığıyla ilgilenir, revir"e kadar gider ve geçmiş olsun der; -gûyâ- alçakgönüllülük sergiler..
"İnsan sevgisi denilince de, işte böyle olmalı; bir Başkan, bir astsubay"ın acısını unutmamalı.." diye örnek gösterilir..
Ama, o Başkan"ın emriyle atılan ilk atom bombası o anda, binlerce km. uzakta yüzbinleri eritiyormuş, kime ne?
Evet, hedef, aslında sadece Hiroşima ve Nagazaki değildi, bütün bir insanlıktı..
Ve bugün kendi halkı bile, o güç ile terörize edilmiş ve dünya düzeni o zorbalık üzerine kurulmuş bulunuyor..
*
Tayyîb Erdoğan, Davos"da, İsr. rejimi c. Başkanı Şimon Perez"e eldeki mevcud Tevrat"tan bazı âyetleri okuyarak, "Öldürmeyeceksin.." dediğinde, hepimiz sevindik.. Çünkü, evet, öyle hükümler Tevrat"ta da vardı.. Ve ona rağmen, kendilerini Tevrat"a bağlı ve onun hükümlerine göre hareket eden kimseler olarak niteleyen yahudiler, Filistin"de 60 küsur yıldır ne korkunç kanlar akıttılar ve hâlen de akıtmaktalar..
Evet, buna duruma, onların kendi itibar ettikleri hükümlere göre de karşı çıkmak mâkul idi..
Aynı şekilde, hristiyanlara da; -sanıyorum büyük bir haksızlık yapılarak- Hz. İsâ Mesîh aleyhisselam"a nisbet edilen, "Bir yüzüne vururlarsa, sen öteki yüzünü de uzat!" şeklindeki teslimiyetçi sözle karşı çıkıp, bu saldırılar sizin inancınıza da aykırı diyebiliriz.. Ama, emperyalist dünyanın en zorba güçlerinin hemen tamamı, bugün Hz. Îsâ"nın dinine bağlılık iddiası taşıyan kimseler değil mi ve böyleyken, hattâ 11 Eylûl 2001 Saldırıları gibi, mahiyetini hâlâ da kesin belge ve delillerle açıklayamadıkları saldırıları bahane ederek, Afganistan, Irak vs. müslüman coğrafyalarını, bütünüyle virâneye çevirmeye kalkışmıyorlar mı?
Burada elbette bir tutarsızlıkları vardır..
Ama, onların tutarsızlıkları var da, biz müslümanlar daha mı tutarlıyız?
Bizim içimizden niceleri de, müslüman veya gayrimuslim nicelerini, korkunç usûllerle öldürmüyorlar mı?
Bu durumda, karşıtlarımız da bizim içimizdeki saldırganları bahane ederek, bize Kur"an-ı Mubîn"den, "Bir insanı, haksız yere öldürenin bütün bir insanlığı öldürdüğü" meâlindeki âyetleri gösterse ve hatırlatsalar, ne diyebileceğiz?
İslam adına, Kur"an adına da, ne korkunç zulümler işlenmiyor mu? Hattâ, müslüman kitlelerin bulundukları mekanlara ve mescidlere bile, bombalarla saldıran ve kendilerini "müslüman" olarak niteleyen ve eylemlerini de İslam adına yaptıklarını söyleyenler yok mu?
Halbuki, İslam, insanları öldürmeyi değil, yaşatmayı ve kalbleri fethetmeyi emretmektedir ve ancak bir saldırı durumunda savaşa cevaz vermektedir..
Evet, iğneyi sadece başkalarına değil, herkes kendisine de batırmalı..
Ve unutmamalıyız ki, giderek yaygınlaşan ve insanlığın geleceğini tehdid eden "ateizm / tanrıtanımazlık" tehlikesi, işte bu gibi tutarsızlıklardan ve din adına kan dökmeyi caiz gösteren anlayışlardan da beslenmektedir..
haksöz