Önce şunun altını çizelim.. Kimyasal silah kullanılsın ya da kullanılmasın, Esad savaş suçlusudur.. Onun sonu Miloseviç gibi Lahey olacak. Oraya gittiğinde Hariri cinayeti de sorulacak ona..
Guta’da kimyasal silah kullanıldı mı?
Evet. Guta’ya kimyasal silah atıldı.. Halid Hoca, “BM Heyeti Guta’da kimyasal saldırı delillerini topluyor, bu saldırıdan kimin sorumlu olduğunu araştırıyor” diyor.. Baas’ın BM temsilcisi Caferi, kimyasal silahın “yabancı teröristlerce” kullanıldığını savunuyor. Bu açıklamalardan çıkan tek bir sonuç var: “Kimyasal silah kullanıldığına kuşku yok”
Peki bu silahları kim kullandı? Esad kullanmış olabilir. Hatta bu konudan sorumlu tutulan bir generalin Esad rejimleri tarafından susturulmak maksadı ile infaz edildiği de söyleniyor..
Bölgede bir kuşatma vardı. Kuşatma yarıldı ve 150 civarında İran destekli Hizbullah birliğinin imha edildiği ve bu saldırının bundan sonra geldiği söyleniyor. Anlayacağınız koyun can derdinde, kasap et derdinde.. Birileri bu kandan nasıl servet ve siyaset damıtılır, onun peşindeler.. Suriye halkını, Suriye’nin geleceğini düşünmüyorlar. İsrail’in geleceğini ve İsrail vatandaşlarının hayatını düşünüyorlar sadece.. “Bir damla kan, bir damla petrol” hesabı anlayacağınız! CHP ise bu krizden medet umarak krizi Türkiye’ye taşıma çabası içindeki çevrelerle birlikte hareket ediyor. Bu krizden kendisi için bir siyasi gelecek umuyor sanki!
O zaman Esad’la işbirliği yapan İran ya da Hizbullah intikam için bu füzeleri fırlatmış olabilir mi? Bu da sadece bir iddia.. Başka bir iddia ise, batılı güçlerin temas kurduğu, Esad’a bağlı kuvvetlerin içinden birileri, Esad’a yönelik operasyonun gerekçesini oluşturmak üzere bu füzeleri fırlatmış olabilir.. Başka iddialar da var. Suriye birliklerinden ele geçirilen silah depolarında bulunan kimyasal silahlar, muhalefet içindeki batılılarla işbirliği içindeki paramiliter grublar tarafından da, müdahaleye zemin oluşturmak için kullanılmış olabilir..
Buradan çıkan sonuç şu: Kimyasal silah kullanıldı ve bu silahlar Suriye ordusuna ait..
Hatta Guta olayından sonra Halep’te fosfor bombası kullandığı iddiası da gündeme gelmişti.
Paramiliter grublar bu roketleri fırlatmış olabilir mi? Aslında Suriye ordusunun da, özgür suriye ordusunun da bu süreçte her şeye hakim olduğunu söylemek pek kolay değil.. Suriye resmi ordusu her ne kadar belli bir emir-komuta içinde hareket ediyorsa da, Şebbihası, Muhaberatı, Nuseyri paramiliter grubları, İran’dan gelen grublar, Hizbullah, hepsi kendi başına buyruk!
Özgür Suriye Ordusu’na gelince, aslında böyle bir ordu yok! Bu basının muhalefete ait paramiliter grublardan oluşan silahlı grubların hepsine verilen bir isim. Kendi aralarında hiyerarşik bir ilişki yok.. Hatta bu grublar arasında ortak bir istişare zemini de yok. Görüş birliği de yok. İhvan da var, Milliyetçi gurublar da, Selefiler de, Vehhabiler de.. Rejime karşı olan herkes var..
Irak üzerinden gelen ağırlığını, Irak işgalinden sonra ABD’ye götürülen ve ABD vatandaşlığına geçen silahlı Arap, Türkmen, Kürt grublar da var. ABD’nin desteklediği paralı askerlerden oluşan Sniper görevi verilen paralı askerler de var.. İngilizlerin desteklediği grublar var, Rusya ile işbirliği yapan grublar var, Ürdün’ün desteklediği Çerkez grublar var mesela, Fransa’nın desteklediği grublar var. Türkiye’ye gidip gelen grublar var, Suriye ordusundan kaçarak, muhalefete katılan dini, ideolojik, etnik, politik grublar var.. Hristiyan grublar var, İsrail’in desteklediği Lübnan üzerinden Suriye’ye giren paramiliter grublar var. Yani yok yok! Suudilerin desteklediği grublar var, Nusra var, El Kaide var! Bunların de kendi içlerinde ciddi hiyerarşi, iletişim sorunu var.. 1 milyon dolar paranız olsun 100 kişi bulun ve bunları silahlandırın, sizin de bir cepheniz olsun.. 1 Milyon doları 500.000 dolarla da satın alabilirsiniz. Çünki bölgede çok sayıda sahte para ve silah tüccarı aktif.. Bu silahları baskınlarla da ele geçirebilirsiniz.. Yüzlerce paramiliter gruptan sözetmek mümkün.. Bu karmaşık ortamda birileri de bu işle görevlendirilmiş de olabilir..
Tekrar başa dönecek olursak, ilk akla gelen suçlu Esad.. Esad bu güne kadar işlediği cinayetlere bakarak böyle bir vahşeti gerçekleştirme konusunda bütün şüpheler üzerlerinde toplanıyor. Kimyasal silah kullanıldı ve bu silahlar Suriye ordusunun envanterinden.
PYD mesela rejimin paralelinde ama kendine özel bir yapı. Ama bunların da dış bağlantıları var..
Sonuçta bu durumun doğmasına sebeb olan asıl suçlu Esad ve Baas rejimidir.. Ve de Suriye üzerinde İran’la Suud’un örtülü bir hesaplaşması da sözkonusu!
Burada yağmurdan kaçarken doluya tutulma tehlikesini de not etmek gerek.
“Avucundaki bir serçe, daldaki 10 serçeden daha iyidir” diye bir söz vardır.. Bunu tersine çevirelim, bu gün yaşanılan sıcak tehdit, yarın oluşması muhtemel potansiyel tehditten daha büyüktür. Şöyle de söylenebilir, Esad’ın cinayetlerinden daha fazla ne olabilir ki?
Hem zaten Esad bu uluslararası sistemin tetikçisi değil mi? Onlar bunlar üzerinden ne yapacaklarsa yapmadılar mı? O zaman değişen ne olabilir ki? “Gelenin gideni aratma” ihtimaline karşı böyle bir cevap da verilebilir.
Ama şöyle düşünmekte mümkün, Suriye’deki cellat, Suriye halkını Esad’ın elinden kurtarmak için gelen adamlardan daha mı tehlikeli.
Hemen söyleyeyim, bu onların eline su bile dökemez.. Onların elinin altında Esad gibi bir kaç düzine adam vardır.. Esad yarın asırlık bir bela, onlar 300 yıllık!
Belki batılılar Esad’a yol verdikten ve krizi tırmandırdıktan sonra, hatta kimyasal silah kullanılmasına kadar bekleyerek, ölümü gösterip hastalığa razı etmek istemiş olabilirler mi?
Batılılar, yaralı ya da yarışı kaybedecek ata oynamazlar. Esad rejiminin kullanım süresi bitti. Onu tarihin çöp sepetine atıp, kendilerine tabi olacak yeni bir kukla arayışına gireceklerdir. Onu bulana kadar da belirsizliğin sürmesini isteyeceklerdir..
Mısır ve Suriye krizinin bu şekilde devam etmesi, batılıları ve onların yerli işbirlikçilerini rahatsız etmektedir.. Durum budur.
Selam ve dua ile..
yeniakit