‘Heval’lar! ‘Siz-biz’ yok; aynı inancı paylaşan bir ‘İslâm Milleti’ var!

Selâhaddin Çakırgil

Kürd kavmine mensup olanlar, yakın dostlarına, birbirlerine, ‘arkadaş- dost- kardeş- yoldaş’ mânâsında, ‘heval’ dediklerinden, aynı inancı paylaştığım o kardeşlerime, ‘heval’ diyorum.

***

‘Heval’lar! Aynı bölgenin insanları değil, aynı kabile ve kavmin çocukları arasında bile, asırlarca, çoğu da diğerlerini kendi itaati altına almak gibi hırs ve arzularla çetin ve uzuuun savaşlar oldu. 

Bu hususta, sadece türk kavimleri arasında asırlarca süren büyük savaşları; kezâ,  Selçuklular’ın ortaya çıkısında, diğer Oğuz beyleri ve Karahanlılar, Gazneliler, Harezmîler ve hattâ, Selçuklu şehzadeleri arasında meydana gelen iktidar savaşlarını hatırlamak bile yeter.. Ve  Moğol İstilâsı’yla dağılan Selçuklular’dan geriye, özellikle Anadolu’da ortaya çıkan onlarca Beylikler arasındaki savaşlar.. Ki, onların içinde en küçüğü ve Söğüt’teki uçbeyi durumundaki bulunan Osman Gazi’nin etrafında oluşan güç odağının, diğer beylikleri itaati altına alış.. Ki, Akkoyunlular ve Karamanoğulları ancak 150 sene sonralarda bertaraf edilebildi. 

Arap beylik ve sultanlıkları arasında süren aşiret savaşlarının sürdüğü ise, hâlen de var olan yapıdan da anlaşılabilir. 

Kürd beyleri arasındaki mücadelelerin en yenisi ise, Irak Kürdistanı’nda Talebânî ve Barzanî güçlerinin 1993-95’lerde üç yıla yakın süren ve tarafların onbinlerce insanını yitirdiği kanlı mücadelelerdir.

***

İktidar savaşları, insanlık tarihiyle yaşıttır; her zaman ve mekânda daima olur. Bu noktada toplumların coşturulması için başvurulan en sürekli söylemler kavmiyetçi ve coğrafyayı kutsayıcı, vatancı söylemlerdir. Halbuki, bütün insanlar da Allah’ın halkettiğidir ve bütün semavât ve dünya da Allah’ındır.

***

Heval’lar!. Biz Müslümanlar nazarında, herhangi bir insan veya kavmin, soy ve ırk’ın insan olarak yaratılışları itibariyle diğerlerinden üstün veyadüşük seviyede olduğu gibi düşünceler kesinlikle merduttur, reddedilmiştir. Kur’ân-ı Mubîninsanlar arasındaki üstünlük veya düşüklüğün, ancak sahip olunan iman değerleri, fazîletlere göre belirleneceğini açıkça beyan eder. 

Buna rağmen, insanları ırk, soy veya doğdukları mekân veya ailelerine göre veya dillerine, renklerine göre ayırıp farklı sınıflar oluşturma hastalığı hep vardı ve bundan sonra da olacaktır. Bu durum, başka dünya görüşleri ve inançlarında da varsa da; bu konuda Müslümanlar asla mâzur görülemez. Ama bu bulaşıcı sosyal hastalık, İslam’ın ilk asrından beri Müslümanlara da ne yazık ki ârız olmuştur. Hele de sosyal gerilimin yükseldiği dönemlerde, aslî inanç ölçülerine göre hareket etmek daha bir zordur. 

Ama, yine de, bütün bu hastalık hecmelerine rağmen, inançlarının sorumluluğunu taşımak idrakinde olan Müslümanlar da hep olagelmiştir. İnanç ölçülerini asıl böyle gerilimli , hassas zamanlarda korumaktır, mes’ele.. 

Biz, Müslümanlar olarak, hakikat ve adâlet ölçülerini inancımızdan aldığımıza göre, günün şartlarına göre akıntıya kapılmamak ve hele de Müslümanlar arasındaki düşmanlık duyguları oluşturmak isteyenleri frenlemeye çalışmakla mükellefiz.

***

‘Heval’lar! Her topluluğun içinde iyiler de vardır, kötüler de;  faziletli insanlar da vardır, şeytana askerlik yapmayı kendilerine hedef edinenler de. Ama, ölçümüz, ‘İnnemel mu’minûne ihve../ Mu’minler ancak kardeştirler’ ölçüsüdür. Bu kutlu ölçüyü hayata hâkim kılanlar, kavmiyetçiler, coğrafyalara tapanlar değil, bizler olacağız.

***

Heval’lar! Osmanlı Devleti,  Birinci Dünya Savaşına  sürüklendiği zaman.. Yüzbinlerce arap Müslüman da Osmanlı Ordusu’nda ‘gönüllü’ olarak cephelerde yer almalarına rağmen, laik resmî ideoloji, bir asra yakın zamandır,  ‘Arapların Osmanlı’yı arkadan hançerledikleri’ zehirli yalanıyla çarpıttı zihinlerimizi; emperial-şeytanî odakların istediği şekilde.. Ama, yine de kardeş kaldık.. Bugün de bu kardeşliğimizi katletmek isteyenlere karşı yine kardeş kalmak çabası, ‘Ben İslâm Milleti’ndenim!’ diyen herkesin sorumluluğundadır.