Şunu bir daha tekrar edelim ki, sadece içerisinde bulunduğumuz günlerde değil, kıyamet gününe kadar yeryüzünün en önemli gündem maddesi örtünme olacaktır. Hem de sadece Türkiye'nin değil, dünyanın çok önemli bir bölümünün.
Tesettür her ne kadar yerini bazen başka olaylara ve gelişmelere bırakarak gündemin ikinci veya üçüncü sıralarına düşecek olsa da, bu geçici olacaktır ve tekrar birinci sıradaki asıl yerini alacaktır.
Çünkü İslam'ın karşısına dikilecek olan cepheyi ne Hıristiyanlık oluşturacak, ne Yahudilik ve ne de bir başka din ve ideoloji.
Bugünden sonra İslam'ın karşısına dikilecek olan, çıplakların cephesi olacak, tek sermayeleri kadın cinselliğini ön plana çıkaranların cephesi olacak, temiz aile yuvasıyla, nikahla savaşanların cephesi olacaktır.
Bir başka deyişle, bugünden sonra yeryüzünde Hak ve bâtıl mücadelesi, örtünme ve çıplaklık üzerinden olacak, hayâ ve terbiyesizlik üzerinden olacak ve bu mücadele asla bitmeyecek, taraflardan hiç birsi pes etmeyecektir.
Durum böyledir. O halde Müslümanlar olarak çok uzun soluklu bir mücadeleye hazırlanalım. Öncelikle Meclisin veya YÖK'ün alacağı bir kararla bu işin bitivereceği düşüncesini kafamızdan silelim.
Karşı cephenin şu günlerde kapıldığı paniğe baktığımızda da görebiliriz bu gerçeği.
"Efendim, başörtüsünü serbest bıraktığımızda bunun ölçüsü ne olmalıdır, herkes istediği biçimde kapanırsa durum ne olacak?
"Orta öğrenimdekiler, hatta ergenlik çağına gelen ilköğrenimdekiler de kapanmak istediğinde ne olacak?"
"Sadece okullarda değil, bütün kamusal alanlarda kapanmak isterlerse durum ne olacak?
"Öğretmenler, öğretim görevlileri, hakimler, savcılar, avukatlar, kısacası bütün devlet memuru olan bayanlar kapanmak isterlerse ne yapacağız?"
"Hepsinden de önemlisi; ya bir de başkalarını, birlikte oldukları diğer bayanları da örtünmeye çağırırlarsa ve böyle bir gün örtüsüzlük yasak olursa..."
"Örtünmekle kalmayıp, dinin diğer emirlerini ve yasaklarını da okullara, üniversitelere ve kamusal alanlara taşırlarsa durum ne olacak?"
"Daha sonra da medyaya, ekranlara ve hayatın bütün alanlarına İslam dayatılırsa ne olacak halimiz?" demektedirler.
Görüldüğü üzere mesele gerçekten de hem bizim için, hem karşı cephe için sadece bir başörtüsü veya türbandan ibaret değildir.
Tam bu hengâmede liberal cenahtan veya Müslümanlar adına birileri çıkıp onların bu tereddütlerini gidermek için teminat vermeye, sözleşme imzalamaya yeltenebilecekler.
"İnanın ki biz aynen sizin istediğiniz gibi ve modern bir şekilde örtüneceğiz..."
"Sadece üniversite ve yüksek okullarda başörtüsünün serbest olmasını istiyoruz, onun ötesine bir tek adım atmayacağız, hiçbir talebimiz yok..."
Evet, sözleşme yerine geçecek ve Müslümanları bağlayacak bir şekilde yazacaklar, konuşacaklar, Müslümanları bağlayacaklar.
Onlara bu şekilde söz verdikten sonra bu defa Müslümanlara dönecek ve diyecekler ki:
"Aman ha dikkatli olun, sakın aşırı gitmeyin, bize müsaade edildiği şekilde örtünün, bize müsaade edilen yerlerin dışında sakının ha örtünmeye kalkışmayın, sonra bütün kazanımlarımızı kaybederiz. Kim bundan ötesine geçmek istiyorsa, bilin ki o provokatördür, ajandır, casustur!"
İşte bu noktada Müslümanlar çok dikkatli olmalıdır. Kendilerine dayatılan hiçbir metnin altına imza atmamalıdırlar, özellikle de birilerine attırmamalıdırlar.
Kimse bizim adımıza böyle bir söz vermesin, kimse Müslümanlar adına böyle bir sözleşmeye imza atmasın, onların yüzünü kara çıkarırız, onları yalancı durumuna düşürürüz, bizden söylemesi.
Çünkü bizler Müslümanlar olarak kararlıyız ve yola çıkmışız:
Müslümanca hayatın önündeki bütün engellerin tamamının kaldırılması için mücadelede kararlıyız.
doğruhaber