Hifzullah Kutum’a özgürlük

Hakan Albayrak

Sene 1958. Irak’ta monarşiye karşı askerî darbe. Krallık yıkılıyor, cumhuriyet ilan ediliyor. Yeni cumhuriyetin ilk başbakanı Abdulkerim Kasım, Kürtlere özerklik sözü veriyor. Mustafa Barzani liderliğindeki Kürdistan Demokratik Partisi ve diğer Kürt grupları Kasım’a güveniyor ve onu devirmek isteyenlere karşı silahlarıyla ve canlarıyla Kasım’ın yanında yer alıyor. Ne var ki Kasım sözünde durmuyor ve Kürtler 11 Eylül 1961’de Bağdat yönetimine karşı ayaklanıyor. “Eylül Devrimi” diye anılan ayaklanmanın başında Mustafa Barzani var, Kürdistan Demokratik Partisi var.

(Elazığ) Fırat Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Araştırma Görevlisi Hifzullah Kutum, bu tarihî hadisenin 50’nci yıldönümü münasebetiyle sosyal medya hesabından paylaştığı “Şoreşa Îlonê hemû Kurdan pîroz be, Bijî Kurdistan” (Eylül Devrimi tüm Kürtlere kutlu olsun. Yaşasın Kürdistan)” mesajı nedeniyle rektörlük tarafından açığa alındı. Bununla yetinmeyen rektörlük, Kutum hakkında suç duyurusunda da bulundu. Evinde gözaltına alınan Kutum mahkemeye sevk edildi ve tutuklandı. Üzerine atılı suç, “terör örgütü propagandası”.

Tekrar: Konu, Irak Kürtlerinin Eylül 1961’de Bağdat yönetimine karşı Kürdistan Demokratik Partisi’nin öncülüğünde ayaklanması. Savcılık “terör örgütü” derken Kürdistan Demokratik Partisi’ni mi kast ediyor? Halihazırda Irak Kürdistan Bölge Yönetimi’ne vaziyet eden ve Türkiye Cumhuriyeti’nin muhatap aldığı Kürdistan Demokratik Partisi’nin “propaganda”sını yaptığı için mi tutuklandı Kutum? Olamaz. Olursa, Kürdistan Demokratik Partisi lideri Mesut Barzani ile görüşen Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri de yargılanmalı; hem de “propaganda”dan değil “yardım ve yataklık”tan!

Bu olamayacağıma göre nedir mesele? Herhalde “Biji Kurdistan”dır. Savcılık “Biji Kurdistan”ın PKK’ya / PKK’lılara mahsus bir slogan olduğunu düşünüyor herhalde. Kürdistan ismini telaffuz etmenin başlı başına terör suçu olduğunu ve bu suçu ancak PKK’lıların işleyebileceğini düşünüyor da olabilir. Ama yok yok, o da olamaz. Olursa, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakanken PKK'lı olduğu ileri sürülmüş olur.

Malum, AK Parti’nin 19 Kasım 2013 tarihli TBMM Grup Toplantısında şöyle konuşmuştu -dönemin başbakanı- Erdoğan:

“Bu millet köksüz değildir. Bu millet reddi miras yapacak, ecdadını unutacak, ecdadına sırt çevirecek bir millet değildir. Çok uzağa gitmeye gerek yok. Şurada 90 yıl 100 yıl öncesine gidin. MHP’nin, CHP’nin yöneticileri Meclis kütüphanesine gitsinler; ilk Meclis zabıtlarını, gizli celse zabıtlarını okusunlar. Milletvekilidirler, okumaya hakları var. Bugün MHP ve CHP neye karşı çıkıyorsa, orada ilk Meclis zabıtlarında o karşı çıktıkları şeyi görecekler. Hem de en başta Gazi Mustafa Kemal’in nutuklarında görecekler. Kürt kelimesini o Meclis’te görecekler. Gürcü, Laz, Arap, Boşnak kelimelerini o zabıtlarda görecekler. Kürdistan kelimesini o Meclis zabıtlarında görecekler. Anasır-ı İslam kavramını o zabıtlarda görecekler. Kendi tarihini bilmeyen, okumayan, cehalet ve karanlıktan başka hiçbir şey söylemez. Şöyle biraz daha geçmişe, Osmanlı’ya gittikleri zaman Doğu-Güneydoğu’nun Kürdistan eyaleti olduğunu görecekler. Doğu Karadeniz’in Lazistan eyaleti olduğunu görecekler. Bunlar bizim tarihimizin bize devrettiği mirastır. Bunları görmemezlikten gelemezsiniz.”

***

Hifzullah Kutum o sosyal medya mesajının neresinde ve nasıl “terör örgütü propagandası” yapmış, savcılık o kanaate nereden ve nasıl varmış, ben şahsen anlamadım. Ama yaygın kanaate göre, evet, bütün mesele o mesajda Kürdistan kelimesinin geçmesinden ibaret.

Mazlum-Der, Hifzullah Kutum’un tutuklanması üzerine “Kürdistan İfadesinin Kullanımı Suç Konusu Yapılamaz” başlık bir bildiri yayımladı. Şöyle:

“Sosyal medya paylaşımında ‘Kürdistan’ ifadesi kullandığı için açığa alınan, sonra da tutuklanan Araştırma Görevlisi Hifzullah Kutum'un durumu medyaya yansımıştır. Yakın dönemlere kadar en üst seviyede siyasilerin bile kullandığı ve hatta kullanılmasının meşruiyetine dair izahlar getirdiği bu ifade, bir bölgenin tarihi, kültürel, coğrafi ve sosyolojik gerçekliğini yansıtmaktadır. İfade özgürlüğüne açıkça tehdit oluşturan ve bir akademisyenin kullanımında hiçbir sakınca olmaması gereken bu paylaşım nedeniyle yaşadıkları, maruz kaldığı tehdit ve hakaretler kabul edilemez.”

Katılıyorum ve ekliyorum: Sadece akademisyenler değil, tabii ki hiç kimse “Kürdistan” dedi diye tehdit edilmemeli, hakarete uğramamalı, zindana tıkılmamalı. Bunu söylemek durumunda kalmak bile yeterince hazin. Sene olmuş 2021; onca “demokratikleşme paketi”nden ve Kürt Açılımı’ndan sonra yine oraya mı döndük?

Hifzullah Kutum’a özgürlük diliyorum vesselam.