“Hırsız İmam”

Merve Kavakçı

Bir televizyon dizisindeki imam tiplemesi Diyanet işleri teşkilatını harekete geçirmiş, dizinin çekiminin camide yapılmasına müsaade etmemeye başlamışlar. Malum, Türkiye’de bütün camiler kamusal bir alandır ve devlete ait ve bağlı bir kurumun kontrolü altındadır. Öyle olunca da cami çekimlerinin olması gereken dizi filmde camiye girişi yasaklamak, bu sahnelerin de olmayacağı anlamına geliyor. Çünkü Diyanet diziden rahatsız.

Bence Diyanet, dindar kimlikte ve kurumsal anlamda İslam dinini temsil etmesi gereken bir kişinin hırsızmışçasına lanse edilmesine tepki vermekte haklı. Tabii, bir taraftan bunu söylüyorum, bir taraftan da Cumhuriyet rejiminin ürettiği Yeşilçam filmlerinin ne denli İslamofobik olduklarını da hatırlıyorum. Cinci hocalardan tutun da, “aydın” olamayan imamlara kadar birçok tipleme, özel efektlerin de kullanımı ile hem huyca hem de görünüşce itici olan insanlar olarak çizilmiş, oynanmış, seyredilmiş, bunun bilgisi de dalga dalga ülkenin en ücra köşelerine kadar yayılmıştır. Sonuç itibariyle, insanlar giydikleri şalvardan, taşıdıkları sarıktan, örtündükleri çarşaftan utanır, utandırılır hale gelmiştir. Burada yapılmak istenen aşikardır: Bu tür giyinip, din işleri ile uğraşanlar zaten insan olarak da kötülükleri ve çarpıklıkları barındırırlar mesajını vermek.

Yeşilçam’ı düşününce, mesela, siyah beyaz o filmlerdeki birçok dindar, şeyh, imam, çarşaflı tiplemesi, hem kindar, hem çocuk düşmanı, hem kendisiyle barışık olmayan, hem yalancı, hem hesapçı, hem sahtekar, hem de biyolojik anlamda itici tiplemeler olarak karşımıza çıkmıştır. Öyle ki aklı başında her seyirci, insan kötü olur da bu kadar mı kötü olur, yahut insan bir şeyi yanlış yapar da her şeyi de mi bu denli yanlış yapar diye sorduracak kadar önceden düşünülmüş, üzerinde kafa yorulmuş, hedeflerinin sadece basit bir film seyrettirme, hoş vakit geçirtme veya para kazandırma olmadığını gösteren esaslı bir mizansenin parçası olarak karşımıza çıkarlar.

Bugünlerde ise daha çok “komik” kimlikler olarak ekrana düşen imam karakterlerini görmekteyiz. Ama burada, ne iyi ya! gülmek iyidir, diye düşünmek de ağacı görürken ormanı gözden kaçırmak anlamına gelecektir. Zira bu komiklikte de niyet halis değil, amaç güldürmek değil, imam “üzerinden” güldürmektir ki, burada komiklikle gelen bir, anormallik, olgunluktan uzaklık, beceriksizlik, başarısızlık ve daha nice negatif ve pejoratif yani aşağılayıcı birçok sıfat bir arada vurgulanmaktadır.

Görünen odur ki doksan senede katettiğimiz yol bir arpa boyu bile olmamıştır bu açıdan. Bu süre zarfında dindarların medyadaki tipolojisini en sefilden en saçma olana terfi ettirmişiz ancak.

yeniakit