Hizbullah ve İhvan-ı Müslimin Hareketi'nin Lübnan kolu olan Cemaati İslami arasında son günlerde yoğun görüşmeler yapılıyor. Görüşmeler, Lübnan içerisinde uzun bir süredir devam eden ulusal uzlaşı görüşmelerin bir parçası olup, İsrail'e karşı direniş cephesini güçlendirmeyi hedefliyor.
Cemaati İslami'nin Lübnan Meclisi'ndeki temsilcisi İmad el Hot da el Cedid televizyonunda yaptığı bir konuşmasının başka yerlere çekilmesi üzerine yaptığı açıklamasında "Cemaati İslami, maddi ve coğrafi imkanları elverdiği ölçüde direnişe destek verdi. Hizbullah'taki kardeşlerimizle koordine halinde kalarak, direniş sahasındali varlığını korudu. Özellikle de Temmuz 2006 savaşı gibi Lübnan'ın geleceğini etkileyen bir dönemde. Hizbullah ve Cemaati İslami, vatan sınırlarının ve onurunun korunmasında aynı saftadır" dedi.
Sefir gazetesinden Ammar Naameh de köşesinde, Hizbullah ile Cemaati İslami arasındaki diyalogu inceledi. Naameh'in değerlendirmesine göre önceki gün Hizbullah ve Cemaat-i İslami'yi bir araya getirdiği buluşma, bölgede direniş projesini muhafaza etmek gibi birçok önceliğin birbirine bağladığı iki İslami örgüt arasındaki ilişkiler için yeni bir başlangıç oldu.
Buluşma Hizbullah'tan Şeyh Abdulmecid Ammar, Hasan Hadraj ve Muhammed Salih'le Cemaat-i İslami'nin Siyasi Büro Şefi Azzam el-Eyyubi, Bessam Hamud ve Hüseyin Hamadeh'i bir araya getirdi. Gözlemciler, bu iki buluşmanın ülkenin büyük hadiselere tanık olduğu uzun süren bir fetret devrinden sonra olduğunu söylüyorlar. Şuan ki sakinlik döneminin de iki tarafın ilişkilerini geliştirmek istedikleri yeni aşamayı tesis edeceğine işaret ediyorlar.
Öte yandan iki taraf da yakınlaşmanın zamanlamasının bir anlamı olduğunu inkâr ediyor. Yenilenen buluşmalar Cemaat-i İslami'nin Hükümet güçleri -yani Müstakbel Hareketi- arasındaki en önemli taraftan uzaklaştığı bir zamanda gerçekleşti. Burada gelecek haftalarda etkinleştirilmek üzere ilişkilerin güçlendirilmesi amaçlanıyor. İki tarafın geçmişi bir kenara bırakma ve işleri yoluna koyma niyetlerini dile getiren kozlarını sunmaları bekleniyor.
Gözlemciler, Hizbullah ve Cemaat-i İslami'nin her birinin kendi sahasında temel direniş tarafını temsil etmesi hasebiyle Şii ve Sünni- "külliler" anlaşmasını yani direniş projesini muhafaza etmeyi "cüziler" anlaşmasına yani iç siyasetin ayrıntılarında anlaşmaya dönüştürme sorumluluğunu yüklendiklerini söylüyor.
Ve geçmişte meydana gelen uzaklaşmaya rağmen Hizbullah'ın Cemaat-i İslami'nin Sünni sahadaki konumundan ötürü mayıs olayları sonrası- çektiklerine anlayışla baktığına işaret ediyorlar.
Dikkat çeken şey, son buluşmadan çıkan açıklamaydı. Tarafların hepsi düşmanı kışkırtacak ve sonrasında da iç işler düzeyinde kazanç sağlayacağı tartışmalara girilmemesine çağrıda bulundu. Tarafların özel olarak İsrail'in Gazze ve Lübnan'a askeri saldırı düzenleme tehditlerini ve İsrail makamlarının Filistin'deki İslami mukaddesatı Yahudileştirmesinin vahametini ele almaları tabiiydi. İsrail son olarak Harem-i İbrahim ve Mescid-i Bilal'i İsrail mirası içerisine dâhil etti. Bunun yanı sıra Araplara ait evleri yıkma ve Kudüs'teki arazileri müsadere etme işinde gerginliği tırmandırmaya devam ediyor. Bu da İsrail'in tarihi çarpıttığı ve barış için çabalama bahanesiyle işlenen bütün suçlar karşısında sessiz kalan ya da ihmalkâr davranan Arap ve İslam ülkelerine hiç itibar etmediğinin bir başka delili olmuş oluyor.
Yapılan açıklamada artan meydan okumalara karşı koymak için halkların çabalarını birleştirmenin ve safları sıklaştırmanın zorunluluğuna dikkat çekildi.
Gözlemciler, sağlık sorunu nedeniyle görevinden ayrılmak zorunda kalan Şeyh Faysal Mevlevi'nin yerine genel sekreterliğini İbrahim el-Mısri'nin devraldığı Cemaat'in başında bulunan yeni liderliğe rağmen iki örgüt arasındaki ilişkilerde hiçbir değişiklik olmadığına işaret ediyor.
Gözlemciler, Hizbullah'la Cemaat arasındaki bağlantının önceki dönemde el-Mısri'nin genel sekreterlik görevini devralmasıyla sağlandığını söylüyor. Hizbullah, iç krizdeki arabulucu tavrı nedeniyle Mısri'ye büyük saygı duyuyordu. Ama hareketteki diğer akım direniş projesinden uzaklaştı. Ve bu akım 14 Mart Hareketine yakındı.
Buradan hareketle hâlihazırdaki görüşmeler "ortak noktayı" güçlendirme çerçevesinde gerçekleşiyor. Bu yeni aşama siyasi ve ideolojik olarak birbirine zıt taraflar arasındaki uzlaşmalarla diğerlerinden ayrılıyor. Nasrullah ve el-Mısri arasında görüşmeler ise daha uygun bir zamana bırakılmış durumda. Zira "direniş projesini muhafaza etme" anlaşması ışığında iki örgütün liderleri birbirlerinden çok ayrı şeyler düşünmüyor.
Hizbullah ve Cemaati İslami liderleri daha önceden de bir çok kez bir araya gelerek, Lübnan, Filistin ve bölgesel konular üzerine görüş alışverişinde bulunmuşlardı.
Mayıs 2008'de yaşanan gerilimin ardından Hizbullah'ın Siyasi Meclis Başkanı Seyyid İbrahim Emin Seyyid, Cemaati İslami liderliğini ziyaret etmiş ve Genel Sekreter İbrahim Emin ile görüşmüştü. Görüşme sonrasında yapılan açıklamada, Doha anlaşmasında alınan kararların uygulanması istenmiş, görüşmenin kardeşce bir ortamda geçtiğin belirtilmişti.
Temmuz savaşı ve sonrasında Hizbullah ile Cemaati İslami arasında mezhebi fitne çıkarmak istenmişti. Cemaati İslami'nin Genel Sekreteri İbrahim el Mısri tarafından da yalanlanan haberlere göre Hizbullah, savaş sırasında Sünni köyleri canlı kalkan olarak kullanmış ve savaş sonrasında sünni olan köylerin kalkınmasına mezhebi gerekçelerle karşı çıkmıştı.
el Mısri, Temmuz savaşı sonrasında yaptığı açıklamasında bu tür haberlerin mezhebi fitne çıkarmayı hedeflediğini söylemişti.
isra haber