Birleşik Krallık hükümetinin Lübnan'ı ziyaret etmemeleri için vatandaşlarına gönderdiği güçlü ve net uyarı, sebepsiz değildi. Bu durum Lübnan'ın; İsrailli, Amerikalı ve Avrupalı mevkidaşlarıyla yakın işbirliği içinde çalışan İngiliz hükümeti ve güvenlik servislerinin farkında olduğu büyük bir güvenlik tehdidiyle karşı karşıya olduğunu gösteriyor.
Bu tehdidin asıl mahiyeti ve arkasındaki potansiyel taraflar hakkında yalnızca spekülasyon yapabiliriz. Ancak Beyrut'taki, Direniş’le yakın bağları olan güvenilir kaynaklar, Güney Lübnan'daki orman ve çalı yangınlarının kasten tutuşturulduğunda ve bunların arkasında İsrail'in elinin olduğu konusunda ısrar ediyor. Şüpheli kundakçılardan biri Hizbullah güvenlik birimi tarafından gözaltına alındı ve suç ortakları ağını ve İsrail ile doğrudan bağlantılarını ortaya çıkarmak için sorguya çekildi.
Kaynaklar, gözaltına alınan zanlının kimliğini veya uyruğunu açıklamayı reddetmekle birlikte, ne Lübnanlı ne de Filistinli olduğunu ve İsrail istihbaratıyla yakın bağları bulunduğunu söylediler. Yangın çıkarmalarının nedeni, görünüşe göre İsrail çevrelerinin, Güney Lübnan'ın ağaç ve çalı örtüsünün Hizbullah'ın füze stoklarını ve atölyelerini gizlediğine ikna olmaları. Kundakçılıklarının iki amacı var: Bu tesislere doğrudan zarar vermek ve olası bir savaşta onları havadan saldırılara maruz bırakmak.
Kaynaklarımız, Güney Lübnan'daki yangınları, 14 Kasım'da Tel Aviv'in güneyindeki bir otoparkta çıkan ve büyük bir patlamaya yol açan başka bir yangınla ilişkili sayıyorlar. Sosyal medyada patlama anını, siren seslerini ve patlamayı kontrol altına almak için koşuşturan itfaiye araçlarını gösteren videolar, bunun, Güney Lübnan yangınlarına misilleme olarak Direniş tarafından sahnelendiğini ve daha da ileri gidebilecek benzer hadiselerin başlangıcı olabileceğini düşündürüyor.
Hizbullah'ın kalbini, ana destek üssünü ve askeri altyapısını hedef alan yangınlar, Lübnan'da eşi görülmemiş bir gerilim ve güvenlik tırmanışının ortasında meydana geliyor ve silahlı çatışmaları tetiklemek için yapılan bir dizi umutsuz girişimin sonrasına rastlıyor (özellikle Khaldeh pususu ve Tayouneh katliamı gibi). Bu provokasyonlar amacına ulaşamayınca, üçüncü seçenek olan askeri taarruza giriş niteliğindeki yangınlarla B Planı uygulamaya geçirilmiş gözüküyor.
Son birkaç gün içinde İsrail ordusu, Hizbullah'ın İsrail'in iç bölgelerine, Hayfa, Tel Aviv ve Aşdod gibi şehirlere, elektrik ve su santrallerine, limanlara ve büyük havaalanlarına (Lydda/Tel Aviv bölgesinde ve güneyde Ramon'daki) yönelik saldırılarının simülasyonları da dâhil olmak üzere tüm silah sistemlerini kullanarak kapsamlı tatbikatlar gerçekleştirdi.
İsrail Ulusal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü (INSS) tarafından yayınlanan bir çalışmada, emekli General Meir Elran, Hizbullah'ın füze saldırısının doğuracağı kayıpların ciddi olacağı ve ordunun zafer kazanma kabiliyetini azaltacağı konusunda uyarıda bulundu.
Hizbullah'ın böyle bir savaşın başlatıcısı olmayacağı ve liderliğinin, Lübnan'da onu iç savaşa sürüklemeye çalışan provokasyonlara tepkisinde gösterdiği gibi azami itidalini sürdüreceği neredeyse kesin. Ancak İsrail saldırganlığı başlatırsa, Raialyoum'un kaynaklarının sözleriyle Hizbullah’ın yanıtı “felaket” olacak.
İsrail alarma geçmiş ve sarsılmış durumda. Ateşlediği 'gemi savaşını' kaybettiği gibi, bu 'yangın savaşını' da kaybedecektir. Aldığımız bilgiler, Hizbullah'ın 100.000 kişilik savaş gücünü alarma geçirdiğini ve büyük bir bölgesel çatışmaya hazırlandığını gösteriyor. Bu, Birleşik Krallık seyahat uyarısını ve son zamanlardaki üst düzey ABD-İsrail temaslarını açıklayabilir. Washington ve Tel Aviv, içerideki Lübnanlı ve belki de Arap oyuncularla birlikte Lübnan için bir şeyler pişiriyor. (Abdel Bari Atwan / Raialyoum - Çeviri: Medya Şafak