Peygamberlerin hayatına dikkatlice baktığımızda davetlerinin kilitlenip kaldığı, kör düğüm olduğu dönemler görmekteyiz.
Öyle bir noktaya geliyorlar ki, adeta her şey duruyor, bütün yollar tıkanıyor, yapılacak bir şey kalmıyor.
Mekke'de bu kör düğümü apaçık görüyoruz. Peygamber Aleyhisselam'ın daveti bir noktaya geliyor ve orada tıkanıyor. Ortam geriliyor, Müslüman olacaklar oluyor, bundan sonrası artık şiddet, gerginlik ve ölüm.
Ve bu kör düğüm Hicretle çözülüyor ve davet yeniden hız kazanıyor.
Bu tıkanıklığı ve kör düğümü Hz. Nuh Aleyhisselam'ın hayatında çok daha net görüyoruz.
“Nuh'a vahyedildi ki; Daha önce iman etmişlerden başka kavminden hiç kimse iman etmeyecektir, onların yaptıklarından dolayı üzülme…”(11/36) buyuruluyor, vahyin gözetiminde gemi yapması emrediliyor.
Bildiğiniz üzere söz konusu bu kör düğüm tufanla çözülüyor.
Musa Aleyhisselam'ın daveti de bir noktaya varıp tıkanıyor, artık bu şekilde gitmeyeceği görünüyor. Kızıldeniz'in yarılması, kavmiyle birlikte Firavunun boğulması ve israil oğullarının karşıya geçmesiyle düğüm çözülüyor, yeni bir dönem başlıyor.
Yunus Aleyhisselam bu tıkanıklığa sabredemediği için davet alanını izinsiz terk ediyor ve başına gelenler geliyor.
Kur'an-ı Kerim'i dikkatlice incelediğinizde diğer peygamberlerin hayatında da aynı şekilde bir gerginlik noktası, bir kör düğüm, bir tıkanma görürsünüz.
Sadece peygamberlerin hayatlarında değil daha sonraki dönemlerde ve günümüzde de aynı şeylerin gerçekleştiğine şahit oluyoruz.
Sekiz on gündür Diyarbakır'dayız ve her gün en az iki mahallede sohbet ediyoruz. Biber gazlı sokaklardan, lastik yakılmış, barikat kurulmuş caddelerden geçiyoruz, sadece gözleriniz acımıyor, sadece boğazınız yanmıyor, içiniz yanıyor, yüreğiniz kanıyor.
Fakat bu sohbetlerde daha çok kardeşleri dinliyoruz, birden içimiz açılıyor, gözlerimiz ışıyor, dışardaki biber gazını ve lastik dumanını unutuyoruz. Elhamdülillah her biri çok güzel şeyler anlatıyor.
İki şey dikkatimizi çekiyor. Birincisi; halkın artık terör örgütünden nefret ettiği, hiçbir eylem çağrısına katılmadığıdır.
İkincisi ise, Müslümanların her konuda güven vermesi, sadece gittikleri yolun doğruluğu değil, aynı zamanda kendilerinin sığınılacak bir liman olarak görülmesidir.
Bunun bir neticesi olarak her mahallede sohbetlere yeni yeni katılanların hikâyelerini dinliyoruz elhamdülillah.
Merkez Sur ilçesindeki sokağa çıkma yasağının kaldırılmasının ardından dernek mensuplarımızın ekmek ve yiyecek dağıtmaları, yine bundan önce Sur ilçesinde kuşatılan dindar bir ailenin kurtarılışı esnasında ortaya çıkan fotoğraf bize yeni bir merhalede olduğumuzu haber vermektedir. Hatta o fotoğrafın detaylarını öğrendiğinizde Müslümanların ne kadar sağlam bir kale olduğunu daha iyi anlayacaksınız.
Bölgenin genelinde sürmekte olan gerginliğe rağmen aynı zamanda yukarıda anlatmaya çalıştığım bir kördüğüm çözülmesi yaşanıyor sanki. Hatta bütün yolların sadece davet ve tebliğ için açık olduğu, hem de en elverişli bir zemin olduğu inancındayız.
O halde ciddi bir davet hamlesi başlatılmalıdır.
Şiddet ve terörden başka bir şeyin konuşulmadığı, insanımızın da bu gündemden sıkıldığı bir dönemde muhataplarımızı doğrudan İslam'a çağırmak, Müslümanlarla beraber olmaya davet etmek yapabileceğimiz en güzel ve en hayırlı amel olacak, kazanan biz olacağız.
Mademki seçimlere girilmiyor, mademki bu dönem politize olmayacağız, bu durumda davetimiz çok daha ihlaslı olacak ve samimi bir karşılık bulacaktır.
doğruhaber