Hocalı katliamı ve pankartlar

Ahmet Taşgetiren

İki: O pankartlar provokasyondu. Taşıyanlar kim olursa olsun, öyle bir sözün medyaya yansıması halinde oluşturacağı negatif iklimi hesap etmemesi ancak akıldan sıyrılmış olmakla değerlendirilebilecek bir şey ise, o zaman bir fasit aklın o pankartları miting meydanına taşımış olması daha kuvvetle muhtemeldir ve bu yönüyle provokasyon, tamamen Hocalı katliamını gölgelemeye yöneliktir.

Üç: Mitingi sadece o pankartları değerlendirmek ve Ermeni cinayetlerine yönelik bütün tepkileri o pankartlar seviyesine indirmek isteyenler de, bir başka kötü niyetin içindedirler.

Dört: Yıllardan beri 1915 üzerine odaklanıp da hem 1915 öncesinde sonrasında Ermeni çetelerinin Ruslar'la işbirliği içinde yaptıkları Müslüman katliamını görmeyen hem de 20 yıldan bu yana Hocalı katliamına bir türlü uyanamayanların oluşturduğu "Yerli soykırım lobisi"nin, bu miting vesilesiyle, Hocalı'dan yine yan bir gündem olarak bahsetmesini, buna karşılık ana temayı "Hocalı'yı 1915'e rakip olarak sunmama" telkinine yönelmesini, çok çok acayip buluyorum.

Adil hafıza, evet!

Beş: Türkiye, Ermenistan'ı ve ona paralel duran "Soykırım tacirleri"ni, ısrarla "Adil hafıza"ya çağırıyor. Yani bir tarih kesiti gündeme gelecekse, bir acı seslendirilecekse, onun bütün boyutları seslendirilsin. Ermeni kadın ve çocuk öldürülünce kötü, -evet çok kötü, evet insanlık dışı, evet vahşice- ama Müslüman kadın ve çocuk camiye, ahıra doldurulup yakılınca, karınları deşilip, ceninler çıkarılıp kurşuna dizilince görülmeye değmez bir şey olmasın.
Adil hafıza, evet. Bu Batı dünyasının kaç zamandır gündemine alamadığı bir insani erdem.
Bu, tehcirle gelen faciayı görmezden gelmek demek değil. Ama onun öncesinde ve sonrasında yaşanan "Müslüman katliamı"nı da görme çağrısı.

Altı: Fransa'da bir şey oldu. Fransız parlamentosu, iktidarı-muhalefetiyle bir yasa çıkardı. O yasa Senato'da onaylandı. O yasa, "Soykırım yok" demeyi, hatta "Belki olmamıştır" diye kuşku belirtmeyi bile cezalandırmayı öngörüyordu. Türkiye uğraştı, çırpındı, Sarkozy'yi inadından geri döndüremedi.

Ama birkaç iyi adam, konuyu "Bu, düşünce özgürlüğü gibi evrensel bir insan hakkına aykırıdır" gerekçesiyle Fransa Anayasa Mahkemesi'ne götürdü ve Anayasa Mahkemesi kararını verdi: İptal!
Anayasa Mahkemesi, "Tarihte olan bitenlerin gerçek olup olmadığı parlamentoların kararıyla belirlenmez" dedi.  Demek böyle olabiliyormuş.

Demek, parlamentonun her iki ayağında hem iktidar hem muhalefet bir konuda aynı kararı veriyor, o da yanlış bulunabiliyormuş.

Ermeni lobisinin ipoteği

Fransa'da "Ermeni lobisi" parlamentolar üzerinde çok çalıştı, onların zihinlerini ipotek altına aldı, Fransa Cumhurbaşkanı'nın iradesini ipotek altına aldı ve işte ortaya Sarkozy adına böyle müthiş bir bozgun çıktı.
Bizdeki "yerli soykırım lobisi"nin, şu andaki duygu dünyasını merak etmekteyim.

Fransa Anayasa Mahkemesi de onaylamış olsaydı o yasa müsveddesini, Türkiye üzerinde nasıl bir baskı mekanizması işleyecekti. "Kabul edelim şu soykırımı olsun bitsin, yoksa Türkiye'ye baskılar çoğalacak. Yarın başka parlamentolar böyle karar alırlarsa tüm Avrupa'da Türkiye tecrit olacak" türü kampanyalar birbirini izleyecekti.

Alın işte, size başka bir emsal karar. Acaba bundan böyle hangi Avrupa ülkesi parlamentosu, düşünce özgürlüğünü kısıtlayacak ve tarihi bir olayı parlamento kararıyla belirlemeye çalışacak bir karar vermeye yönelebilir? Böyle bir iş yaparsa o ne kadar ciddiye alınabilir? "Yerli soykırım lobisi"nin duygu dünyasını gerçekten merak ediyorum.

bugün