İstanbul’da düzenlenen “Mustafa Akkad’ı anma toplantısı” bize sinemanın gücünü bir kez daha hatırlattı. Organizasyonu yöneten yazar Ali Murat Güven, İKÖ’nün İslami sinemaya destek vermesini istedi
Pazar günü Bakırköy Cem Karaca Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen Mustafa Akkad’ı anma gecesine yaklaşık 400 sinemasever katıldı. Açılış konuşmasını, Suriye Büyükelçisi adına Kültür Ataşesi Velid Hasan Rıdvan yaptı.
Ali Murat kardeşimizin sesi keyifsizdi. Sebebi ise böyle büyük bir etkinliği yalnız başına düzenlemek zorunda kalmasıydı. Kapısını çaldığı İstanbul’un ilçe belediyeleri “bütçemiz yok” bahanesiyle sponsor olmayı kabul etmemişti. Durum böyle olunca organizasyonun bütün maddi yükü Ali Murat Güven ve bir avuç genç sinemaseverin omuzlarına yüklenmişti.
Etkinliğe katılamayan ya da TV’den izleyemeyenler için birkaç not…
FILMLERIN EN GÜZEL BÖLÜMLERINDEN SINEVIZYON GÖSTERISI YAPILDI
Pazar günü Bakırköy Cem Karaca Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen bu önemli etkinliğe yaklaşık 400 sinemasever katıldı. Açılış konuşması, törene Suriye Büyükelçisi adına katılan Elçilik Kültür Ataşesi ve yazar Velid Hasan Rıdvan tarafından gerçekleştirildi. Hakan Albayrak, Hüsnü Mahli, Sefer Turan, Mahmut Nedim Hazar, İhsan Kabil, Prof. Dr. Sami Şekeroğlu ve Muhammed Erkam Bülbül birer konuşma yaptılar.
Programın en güzel bölümü ise hiç şüphesiz Mustafa Akkad’ın yönetmenliğini yaptığı Çağrı ve Çöl Arslanı filmlerinin en güzel bölümlerinden oluşan sinevizyon gösterisiydi.
MUSTAFA AKKAD’IN ARDINDAN…
Mustafa Akkad’ı sanırım 2003 yılında İstanbul’a geldiğinde görme imkânı bulmuştuk. İstanbul ile ilgili önemli projeleri hepimizi heyecanlandırmıştı. İşadamları ve yerel yöneticilerle yaptığı toplantılarda “sinemanın gücü” nü anlatıyordu. Ancak Akkad’ı 2005 yılında kaybettik. Akkad sinemanın gücünün farkındaydı. Bu büyük gücün getirisinin, maliyetlerin çok üzerinde olduğunu en iyi bilenlerdendi.
SINEMA GIBI BIR IMKAN İSLAM DÜNYASINDA YETERINCE KULLANILIYOR MU?
Bu bilinci maddi gücü olan işadamlarına ve devlet adamlarına aktararak daha birçok büyük projeye imza atmak hedefindeydi. Ancak ömrü yetmedi. İstanbul’da düzenlenen “Mustafa Akkad’ı anma gecesi”nin sinemanın gücünün tekrar hatırlanması açısından oldukça önemli olduğunu düşünüyorum.
Peki sinema gibi önemli bir propaganda imkânı, niçin İslam dünyasında yeterince kullanılamıyor?
Çağrı filminin çekildiği tarih olan 1976 yılından bu yana Hollywood sineması Hıristiyanlık tarihi, haçlılar ve Avrupa tarihi hakkında sayısız filme imza attığı halde, neden İslam dünyasında bu yönde tek bir film çekilmedi dersiniz?
Maddi imkânsızlık mı? Elbette hayır… Bir film için kullanılacak prodüksiyon masrafını Suudi Arabistan Kralı herhalde bir yaz tatilinde harcıyordur.
Yönetmen ve oyuncu konusunda da eksik olmadığımızı düşünüyorum. Eksik olsak da bu bir şekilde takviye edilebilir.
Burada en büyük eksiklik “sinemanın gücünün” farkında olamamaktır.
“Türkiye bu işin neresinde olabilir?” sorusuna gelince… Hiç şüphesiz bu bir devlet politikasıdır. Böyle büyük yapımlarda mutlaka devlet desteği, en azından büyük belediyelerin desteği gerekir.
“Konunun muhatabı olan yeni Kültür Bakanımız Ertuğrul Günay bu konuda ne kadar duyarlıdır?” sorusunun cevabını da sizlere bırakıyorum.
“AMACIMIZ MÜSLÜMANLARA YAKIŞIR BIR ETKINLIKTI”
Ancak yine de çok ümitsiz olmadığımı söylemek isterim. Bu konuda ciddi bir proje götürüldüğünde AK Parti Hükümeti’nin İslam dünyasını bu konuda en doğru şekilde organize edebileceğine inanıyorum. Konferans sonunda sohbet ettiğimiz Ali Murat Güven, Vakit’e şu açıklamaları yaptı: Akkad’ın kalitesine ve vizyonuna layık bir etkinlik yapmaya gayret ettik. Amacımız Müslümanlara yakışır bir etkinlikti ve çok şükür ki başarılı olduk. Bu etkinlikte yalnız bırakılsak da programın amacına ulaşması bütün yorgunluğumuza değdi. Arap gazeteciler etkinlikten sonra “Arap dünyası böyle bir etkinlik düzenlemediği için kendilerinden utanmalı” dediler.
İslam dünyasının sinemanın gücünün farkında olmaması bizi üzüyor.
Pentagon, Irak işgalinin ardından bölgedeki işgal kuvvetlerine islam’ı tanıtmak için 100 bin adet Çağrı filminin DVD’sini satın almıştır. Eğer bu filmlerden 100 tane daha olsaydı bugün dünya çok farklı olurdu.
“NEDEN İSLAM KONFERANSI ÖRGÜTÜ’NÜN BIR SINEMA DAIRESI YOK?”
Eurimages tüm Avrupa ülkelerinden topladığı paralarla Avrupa sinemasını destekliyor. Türkiye de bu oluşuma her yıl 1 milyon euro aktarıyor. Şunu sormak istiyorum. Neden İslam Konferansı Örgütü’nün bir sinema dairesi yok? İKÖ Başkanı Ekmeleddin İhsanoğlu böyle bir fon oluşturmayı düşünmez mi?
Akkad'ın Dilinden Çağrı Filminin Hikayesi...
“Çocuğum olunca şöyle bir duyguya kapıldım: Çocuklarıma dinlerini öğretmeliyim dedim ve sorumluluğumu hatırladım. İşte Çağrı projesi böyle ortaya çıktı. Hem kendi çocuklarımın, hem de başka çocukların geleceği için. Ama bu hiç kolay olmadı. Çünkü Hollywood’da Antony Quin’in başrolde oynadığı bir İslamî film yapmak gerçekten zordu.
Çünkü Hollywood geleneğinde İslam’a dair her şey çirkin. Filmi, benim için özel bir yeri olduğundan hazırladım. Normal bir film olarak, hikayesi, şaşırtıcı noktaları, hüznü vardı. Bütün bunların üzerinde sanırım kişisel bir şey olarak, batıda yaşayan bir müslüman olmam sebebiyle İslam hakkındaki gerçekleri duyurmanın görevim olduğunu düşündüm. 700 milyon (1976) inananı olan bir dinin bu kadar az tanınıyor olması beni çok şaşırtmıştı. Bu hikayeyle bir köprü kurup, batıya bir geçit açabileceğimi düşündüm. Özellikle Amerikan kamuoyunu dikkate aldım. Onlara kendi mantıkları ve dilleriyle hitap ettim. Filmde Hristiyanlık’la İslam arasındaki ilişkiye, Hz. Meryem’e vurgu yaptım. Sahneleri bu mantıkla çektim. Filmde baş kahraman Hz. Muhammed görünmüyor. İslam alimleri, buna onay vermiyorlardı. Ama verseler bile ben o yüce kişiliği göstermezdim. Bunun doğru olmadığına ben de inanıyorum. Sadece Hz. Muhammed’i değil, Hz. İsa’nın, Hz. Musa’nın da canlandırılmasını onaylamıyorum. Onları göstermek, onların yüceliklerini gölgeler. Filmde sadece baş kahraman değil, Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali hiçbiri yok. Hatta Hamza, diğerleri olmadığı için var... Müslümanlar izlerken, Hz. Muhammed’in yokluğundan dolayı bir sıkıntı çekmediler. Ama yabancılar için bu bir sorundu. Bir de metnin Ezher Üniversitesi tarafından onaylanması gerekiyordu. Çok zorlandım. Ama mutluyum, mesaj yerine ulaştı...”
Vakit