Hürriyet neden Vakit"i dilinden düşürmüyor?
Bilmem aslı var mıdır, yok mudur... Derler ki; Sabah gazetesi, Hürriyet"le "kavga"ya tutuştuğu ilk günlerde, Hürriyet tarafından uzun süre "yok" sayılmış ve hiç "muhatap" alınmamış... "Kavga" tırmanınca; Hürriyet daha fazla "suskun" kalamamış ve Sabah"ın iddialarına "cevap" vermek zorunda kalmış... İşte o gün, yani; "Sabah"ın Hürriyet tarafından muhatap alındığı" gün, Sabah"ın yöneticileri "şampanyalar" açıp, "kutlama" yapmışlar! Evet, "Hürriyet"in kendilerini muhatap almasını" sevinçle kutlamışlar!.. "İşte" demişler, "işte şimdi Hürriyet ayarında bir gazete olduk!"
Düşünüyorum da; eğer içki "haram" olmasaydı ve bizler de "şampanya" içiyor olsaydık, herhalde açtığımız şampanyalardan dolayı, "zil-zurna sarhoş" olurduk.
çünkü efendim; "Hürriyet"in Vakit"i muhatap almadığı" bir gün, neredeyse yok... Hürriyet"te; hemen her gün "Vakit"le ilgili bir haber" ya da "yazı" var!..
Hani, neredeyse; "Vakit"siz günleri yok!"
Dedim ya; "muhatap" alınmaktan dolayı "şampanya" patlatacak olsaydık, herhalde bir de "şampanya fabrikası" kurmamız ve gazetemizin yanına da bir "dere" açmamız gerekirdi!.. İçtiğimiz şampanyaların akacağı bir dere!..
DEMEç VERENLERE BİLE SALDIRI!
Sizin anlayacağınız;
Hürriyet, böylesine "muhatap" alıyor Vakit"i!..
Ya da; böylesine "gocunuyor" Vakit"in haberlerinden!..
Bir "yara"ları mı var, bir "karın ağrıları" mı, bilemiyorum. Ama, hemen her gün ve hemen her fırsatta "Vakit"e saldırıyor"lar!..
Demek oluyor ki; "Vakit"in haberleri"nden acayip derecede "tırsıyor"lar, acayip derecede "rahatsız" oluyorlar!..
Tabiî acayip derecede "öfke" duyuyorlar!..
öylesine "öfkeli"ler ki;
Bu öfkenin "gözlerini kör ettiğinden" bile habersizler!..
öylesine "öfkeli"ler ki;
Bazen "komik" duruma düşüyorlar!..
Dün de yazdığım gibi; "Vakit"e saldırı"nın boyutlarını, "Vakit"e demeç verenlere" kadar indirgediler!..
Biliyorsunuz;
Daha, habere başlarken "Vakit Gazetesi"ne demeç veren İlahiyat Profesörü Süleyman Uludağ..." dediler...
İyi hoş da, sormazlar mı adama;
"Senin hedefin Süleyman Uludağ mıdır, Vakit mi?"
"Uludağ" ise, araya Vakit"i sokuşturmanın âlemi ne?..
Yoook, hedefin Vakit ise, Süleyman Uludağ"a niye saldırıyorsun?.. Diyelim ki, amacın "Süleyman Uludağ"ın kitabı"na saldırmak!.. Tamam, saldır saldırmasına da, "Prof. Süleyman Uludağ"ın o kitabı"nı, bir zamanlar okuyucularına kupon karşılığı "promosyon" olarak veren sen değil misin?..
Dahası, o kitabı "Büyük Klasikler" olarak takdim eden ve bir anlamda Hürriyet okurlarını gaza getiren sen değil misin?..
Aradan geçen yıllarda ne değişti ki; o zamanlar "Büyük Klasikler" olarak, "500 bin okuyucu"nuza övgüyle sunduğunuz kitap, bugün "tu kaka" oldu?..
AYDIN DOĞAN DA DEMEç VERİYOR!
Ne yani; tek sebep "Prof. Süleyman Uludağ"ın Vakit"e demeç vermiş olması" mı?..
İyi ama, Vakit"in demeç aldığı insan sadece Prof. Süleyman Uludağ değil ki!..
Biz, "gündemdeki konu"ya göre, "konunun uzmanı" veya "muhatabı" olan hemen herkesten "görüş" alırız!..
Okşan"dan da görüş alırız, Sisi"den de, Aydın Doğan"dan da!.. Haaa, Okşan veya Sisi bir "travesti" imiş, bizi hiç ırgalamaz!.. Demek ki, o günkü gündemde, bir "travesti"nin görüşlerine ihtiyaç duyulmuş!.. Ama biz, zaman oluyor, Aydın Doğan"dan da "demeç" alıyoruz... "Hakkınızda şöyle şöyle iddialar var, ne diyorsunuz?" diye, Aydın Doğan"a da soruyoruz... O da, yazılı veya sözlü cevaplar veriyor!..
"Aydın Doğan"dan demeç" alırken, onun "porno yayından mahkûm" bir patron olduğuna hiç bakmıyoruz!..
Haberi verirken de; meselâ "Frikikçi Patron" demiyoruz!
Diyeceksek de, öyle "dolambaçlı" yollardan değil, "doğrudan" diyoruz:
"Hadi oradan pornocu!"
Ama bunu yaparken;
Hürriyet"in yaptığı gibi, "başka bir konu"nun içine "lâf sokuşturarak" değil, "açıktan" söylüyoruz!..
BöYLE HABERLER DE OKUYABİLİRSİNİZ!
Peki, Hürriyet ne yapıyor;
"Vakit Gazetesi"nin görüş aldığı İlahiyat Profesörü Süleyman Uludağ!.."
Haberi böyle sunmaktaki niyet ve amaçlarını anlamayacak kadar aptal ve embesil değiliz...
Böyle yapmakla; "Vakit"i yalnızlaştırdıklarını" sanıyorlar!.. "Vakit"e demeç verenler"e bile saldırıyorlar ki; insanlar "Hürriyet"in mahalle baskısı"ndan korksunlar ve Vakit"e demeç vermesinler!..
Hiç şüpheniz olmasın, bir gün gelecek;
Vakit"in etrafındaki "kuşatma"yı ve "çember"i daraltmak için; herkes ve her şeye "baskı" uygulayacaklar!..
Meselâ, bir gün; "Vakit"in görüş sahasında uçan THY uçağı, alana çok geç indi!"
Veya; "Vakit"in bahçesine inen bir serçede ve kumruda kuş gribine rastlandı!"
Ya da, şöyle bir haber: "Vakit binasının yanından geçen bir otomobilin egsozundan çıkan gazlar, havayı kirletti!"
Ne o, "bu kadarı da olmaz" mı diyorsunuz?..
Olur, olur!.. Bal gibi olur!.
Bir gün gelir de;
"Vakit gazetesinin üzerindeki yağmur bulutları rüzgârla sürüklenerek sağanak yağışa dönüştü ve Bağcılar"daki birçok evi su bastı" şeklinde bir haber okursanız, hiç şaşırmayın!..
Hatta, şöyle bir haber de okuyabilirsiniz;
"Yapılan bir ankette; Vakit gazetesi okuyanların, bir başka gazetenin kendilerini kesmediğini söyledikleri ortaya çıktı..."
Evet, evet, bu tür haberlere hazırlıklı olun... çünkü Hürriyet, Vakit"e karşı tam bir "psikolojik savaş" uyguluyor!.
Sadece "muhatap" almakla kalmıyor, "kendine denk bir rakip" olarak görüp, kıyasıya "kavga" ediyor!..
HüRRİYET"İN ASIL DERDİ NE?
Yalnız, ben hâlâ anlayabilmiş değilim;
"Hürriyet"in Vakit"le asıl derdi ne?"
"Nasır"larına mı basıyoruz;
Yoksa "yumuşak karın"larına mı vuruyoruz?..
Ne yalan söyleyeyim;
"Nasır"ları nedir, "yumuşak karın"ları neresidir, "yara"ları nerededir ve niye "gocunuyorlar" şahsen ben hâlâ çözebilmiş değilim!..
Tamam; "teker"lerine ve "kovan"larına "çomak" sokuyor ve gerek "yalan"larını ve gerekse "ihale"lerini "deşifre" ediyoruz etmesine de, bunlara böylesine "öfkeyle karşılık" verilmez ki birader!.. "İşin doğrusu"nu açıklarsın, olur biter!.. Ama onlar, "saldırarak susturmak" istiyorlar!..
O halde;
İşin içinde "daha büyük bir hesap" olmalı... Sadece "Hürriyet"i değil, "daha başkaları"nı da fena halde rahatsız ediyor ve "konfor"larını bozuyor olmalıyız ki, bize saldırıyorlar!
PRENS"İN GöKDELENİ OLUNCA!
Kimbilir, belki de "saltanat" hesaplarını bozuyoruz...
Gel de, bozma birader!..
Herkesi "kör ve sersem" yerine koyup, "uyanık" ayaklarıyla, "kör gözüm parmağına" işler yaparsan, işte Vakit onu görür ve "maske"yi indiriverir!..
Gel de, yazma şimdi!..
Tarih 7 Ekim 2005...
Milliyet"in manşeti: "İstanbul Dubai"leşiyor!"
Tarih 8 Ekim 2005...
Milliyet"in manşeti:
"Prens gökdeleni tartışma yarattı!"
Ve haberin özeti:
"Dubai Veliaht Prensi Şeyh Muhammed Bin Raşit El Maktum"la imzalanan anlaşma, uzmanların tepkisini çekti...
Prensin yapmayı planladığı, Zincirlikuyu"daki Karayolları Genel Müdürlüğü"ne ait arazide, "dünyanın en yüksek binası" olmaları planlanan tam 650 metre yüksekliğinde, ortalama 200 katlı 3 gökdelene uzmanlar karşı çıktılar. Bu gökdelenlerin Dubai"ye benzetilmeye çalışılan İstanbul"un siluetini ve altyapısını bozacağını savunan uzmanlar, "Gökdelen İstanbul"a yatırım değil" ifadesini kullandılar."
Durun, daha bitmedi... Milliyet, "uzman"(!)lardan "görüş"ler de almış... O uzmanlar, özetle demişler ki;
¥ Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Genel Sekreteri Ali Rıza Nurhan: "Fulya"ya yapılan gökdelenler Beşiktaş"ta kanalizasyon sistemini çökertti, 3 yıl altyapı çalışması yapıldı. Bu gökdelenlerse Beşiktaş, Şişli ve Levent"te altyapıyı mahveder. üstelik, Zincirlikuyu, şehrin en yüksek kesimlerinden birisi. Buraya bir de çok yüksek bir gökdelen kondurursanız İstanbul"un silueti bozulur."
¥ Mimarlar Odası İstanbul Şube Başkanı Eyüp Muhçu:
"Son dönemde, Büyükşehir Belediyesi yönetiminde İstanbul"u Dubai"ye benzetme çabaları arttı. Bu, tarihi miras olan İstanbul"a ihanet. İstanbul"un simgesi şu andaki tarihi siluetidir. Bunun yerine küresel sermayenin simgelerini koymaya kimsenin hakkı yok."
¥ Mimarlar Odası Genel Başkanı Oktay Ekinci:
"Bu proje İstanbul"a yatırım değil, sömürme anlamına gelir. İstanbul, dünyadaki rant zenginlerinin mimarlık gösterisi yaptığı bir şehir olamaz."
1 MİLYAR DOLARLIK UNUTKANLIK!
Sadece Milliyet değil, aynı tarihlerde Hürriyet de "manşet"lerden sürdürmüştü "mahalle baskısı"nı!..
Sonuçta, "gökdelen" işi sürüncemeye kaldı... Ne zaman, nasıl yapılır bilinmez!..
Bilinen bir şey var ki;
Benzeri bir proje, şu anda Aydın Doğan tarafından yürütülüyor!..
Peki, son durum nedir?..
Dünkü Sabah gazetesinde "1 milyar dolarlık unutkanlık" başlıklı şöyle bir haber vardı:
"Başta Zorlu Holding"in Karayolları arazisinde yapılacak olan proje olmak üzere Mecidiyeköy ve Levent civarındaki yapılaşmalarla ilgili 70"in üzerinde dava açan Mimarlar Odası ve Şehir Plancıları Odası, Doğan Grubu"nun Mecidiyeköy"de planlarda eğitim ve spor alanı olarak görülürken ticaret alanına çevrilen arazisine zamanında dava açmayı nedense unuttu.
Araziye bugün Taşyapı-Doğan ve Yeşil İnşaat ortaklığı ile 35 katlı Trump Towers dikiliyor. Milyar dolarlık projede 398 lüks daire bulunacak. Ortaklığa sadece arsayla katılan Doğan Grubu kazancın yüzde 50"sini alacak."
Alın size, bir "garabet" daha:
"ABD"li emlak devi Trump"la ortaklık anlaşması imzalandıktan sonra çalışmalarına hız verilen projeyle ilgili dava açılmamasının özel bir nedeninin olmadığını belirten Mimarlar Odası İstanbul Şube Başkanı Eyüp Muhçu, "Biz İstanbul"un beton yığınına dönüşmesini istemiyoruz. Bugüne kadar 70 ana dava açtık. Hilton arazisinin SİT alanı ilan edilmesi için mücadele ettik. Söz konusu projeyle ilgili mutlaka dava açılması gerekiyordu. Kaçırıldığına üzüldüm. Mecidiyeköy ve çevresi bu kadar büyük bir yükü kaldıramaz" dedi."
GEL DE, BU GARABETİ YAZMA!
Düşünebiliyor musunuz;
Zorlu Holding ve Prens el Maktum"un yapacağı binalar söz konusu olduğunda anında "inşaatı durdurma ve projeyi iptal" dâvâsı açan "mimar" ve "mühendis"lerimiz, her nasıl oluyorsa oluyor, Aydın Doğan söz konusu olduğunda birdenbire dâvâ açmayı "unutuveriyor"lar!..
Neyi unutuveriyorlar?..
"Dâvâ açmayı!!"
Sonra da, "timsah gözyaşı"na benzeyen tarzda "ah-vah" ediyorlar!..
Gel de, "samimiyet"lerine güven!..
Hayır, güvenmiyoruz!..
çünkü biz, "1 milyar dolarlık unutkanlık" olabileceğine inanmıyoruz!.. Dahası, "işin içinde bir bit yeniği" olup olmadığını da merak ediyoruz!..
Merak edip araştırmaya başlayınca da, elbette "birileri"ni rahatsız ediyoruz!..
Ondan sonra da, Hürriyet"i buluyoruz karşımızda!..
"Aydın Doğan Bey"in Hürriyet"i"ni!..
Ve de, Hürriyet"in, ithal "Saldır Co"larını!..
Şimdi anladınız mı;
"Hürriyet, niye Vakit"e saldırıyor?!?"
Kara Faşizm... Kızıl Faşizm!.. Laikçi Faşizm!
Vakit"in sürmanşetinde yer alan haberi gördünüz mü?.. İspanya"da ve Rusya"da yeni seçilen "Başbakan"lar ve "Bakan"lar "İncil"e el basarak" başlamışlar yeni görevlerine!..
Dikkat edin; o İspanya ki, bir zamanlar bu ülkede "Faşist diktatörler" hüküm sürerdi...
Rusya deseniz, "Komünizmin beşiği" idi...
Görüyor musunuz gelinen noktayı?.. "Kara faşistler"in egemen olduğu İspanya ve "Kızıl faşistler"in egemen olduğu Rusya"da bugün "İncil"e el basarak" göreve başlanıyor...
"Aynı fotoğraf"ın Türkiye"de çekildiğini düşünün!..
Herhalde yer yerinden oynar, "kızılca kıyamet"ler koparılır ve "laikçi faşistler" topyekun saldırıya geçerlerdi!..
çünkü, bırakın "Kur"an-ı Kerim üzerine" el basıp yemin etmeyi; Türkiye"de, "hamdolsun" demek bile "suç" ve "parti kapatma" sebebi!..
İspanyol"lara ve Rus"lara Temel"in diliyle seslenip;
"ülkelerinizin kıymetini bilin" demekten başka bir şey gelmiyor aklıma!..