"Samed" Kelimesi Hakkında
(İmam Hüseyin'in (R.A) Basralılara "Samed" Kelimesinin Manası Hakkındaki Cevapları)
"Bismillahirrahmanirrahim.
İlimsiz ve bilgisiz Kuran'ın kavramları hakkında konuşmaya dalmayın ve münakaşa yapmayın. Zira ceddim Hz. Peygamber'in (s.a.a) şöyle buyurduğunu duydum: "Kuran hakkında, ilmi ve bilgisi olmadan görüş bildiren kimse, yerini ateşten hazırlamalıdır." Allah-u Teala'nın kendisi "Samed" kelimesinin manasını açıklamıştır; Kuran'da şöyle buyuruyor: "Allah birdir." "Allah samet'tir" ve devamında da kendisi tefsir ediyor: "Doğurmamış ve doğmamıştır ve O'nun hiçbir dengi yoktur."
"Doğurmamıştır" yani: Evlat ve diğer yaratıklar gibi cismani olan ve ruh gibi cismani olmayan varlıklar O'ndan türememiştir. Hakeza uyuklama, uyku, hayal, üzüntü, sevinç, gülme, ağlama, korku, ümit, rağbet, bıkkınlık, açlık, gibi durumlar da Allah'ta olmaz. O'nun makamı, somut ve soyut bir şeyin O'ndan çıkmasından çok daha yücedir.
Doğrulmamıştır, yani: Diğer cismani eşyalar gibi kendi unsurdan türeyip çıkmamıştır. Örneğin; eşyanın eşyadan, hayvanın hayvandan, bitkilerin topraktan, suyun çeşmelerden, meyvelerin ağaçlardan oluşması gibi veya kendi unsurundan doğan ve oluşan ruhanî eşyalar gibi de değildir. Örneğin; görmenin, gözden, duymanın kulaktan, koku almanın burundan, tatmanın ağızdan, konuşmanın dilden, tanıma ve anlamanın kalpten, ateşin taşların bir biri ile sürtünmesinden kaynaklandığı gibi.
Hayır! O, Samed olan Allah'tır. O ne bir şeydendir ne bir şeydedir ve ne de bir şeyin üzerindedir. Bütün eşyalar yokken icat edendir, onların yaratıcısıdır kendi kudreti ve iradesi ile eşyaları yoktan var edendir. Yok olmak için yaratılan şeyler O'nun isteğiyle yok olmakta ve dağılmaktadır.
Baki kalması için yaratılan varlıklar da O'nun ilim ve iradesi ile baki kalmaktadır. Buna göre O "Allah "Samet'tir." Öyle Allah ki "Doğurmamış ve doğmamıştır" "Gizliyi de bilen, açıkta olanı da bilen çok büyük ve yüce bir Tanrıdır" "O'nun eşi ve benzeri de yoktur."
Hasan Basri'nin Kader Hakkında Sorusuna Cevabı
İmam Hüseyin (R.A) Hasan Basri'nin kader hakkındaki sorusuna cevap olarak şu mektubu yazdı:
Kader konusunda Allah'tan biz Ehlibeyt'e verilen açıklamayı kabul et ve bize uy. Kaderin hayır ve şerrine inanmayan kimse kâfirdir. Günahlarını yüce Allah'a yükleyen-nispet veren kimse, günah işlemiş ve Allah'a karşı büyük bir iftirada bulunmuştur. Şüphesiz Allah'a ikrahla ibadet edilmez, galebeyle de günah işlenilmez, cebir ile de kullarını helak etmez. Fakat onları malik kıldığı şeye (asıl) malik O'dur; onları kadir kıldığı şeye de kadir ve hâkimdir. Kullar Allah'a itaat etmek isterlerse, Allah onların kulluklarını yerine getirmelerini engellemez. Günah işlemek isterlerse istediği takdirde minnet ederek (lütufta bulunarak) onlar ile günah arasında engel olabilir. Böyle yapmazsa onları günaha zorlayan O değildir. Allah kullarına, doğruyu öğrettikten, onları korkuttuktan, hücceti onlara tamamladıktan, kudret verdikten, emir ve menettiği şeyleri gösterdikten sonra onları günah işlemeye mecbur kılmamıştır. Kullarına, nefislerinin meyletmediği şeyleri yapmaları ve nefislerinin arzu ettikleri şeyleri yapmamaları hususunda güç vermiştir.
Hamd ve övgü Allah'a mahsustur. Öyle Allah ki, kulların emir ve nehiylerini yapmaları hakkında onlara güç verdi ve bunları yapmaya güçleri olmayanları da mazur gördü."
Belağatu'l Hüseyin