Hz. Peygamber, annesinin vefatının ardından dedesi Abdülmuttalib’in himâyesine girmiş, onun vefatıyla da amcası Ebû Tâlib tarafından himâye edilmişti. Hz. Hatice ile olan evliliğine kadar Hz. Peygamber amcasının yanında kalmış, evlilikten sonra Hz. Hatice’nin evine yerleşmişti.1*Bu süre zarfında Hz. Peygamber, kendisini himâye eden ve diğer evlatlarından ayırmayan amcasına karşı dâima vefa duygusu içerisinde olmuş ve her zaman ona yardımcı olmaya çalışmıştı.
Kâbe hakemliğinden yaklaşık bir yıl sonra, Hz. Peygamber 36 yaşlarında iken Mekke’de büyük bir kıtlık baş göstermiş ve halk zor durumda kalmıştı.2* Hz. Peygamber, Hz. Ali’nin beş 3* yaşlarında olduğu bu dönemde, maddî sıkıntı çeken ve ailesinin geçimini temin etmekte zorlanan amcası Ebû Tâlib’e yardım etmeye karar vermişti. Hz. Hatice ile evlendikten sonra ticarete devam eden ve maddî anlamda daha iyi durumda olan Hz. Peygamber, Ebû Tâlib’e yardım etme fikrini maddî durumu yerinde olan diğer amcası Abbâs’a açarak “Amcacığım, kardeşin Ebû Tâlib’in ailesi kalabalık. İnsanlara kıtlık isabet etti ve zor duruma düştüler. Ona gidelim ve yükünü hafifletelim” demişti. Hz. Peygamber, bu teklifi kabul eden amcası Abbâs ile birlikte Ebû Tâlib’e gelerek kıtlık esnasında ona yardımcı olmak ve yükünü hafifletmek istediklerini, dolayısıyla oğullarından ikisini himâyelerine almak niyetinde olduklarını söylemişlerdi. Ebû Tâlib, Akîl’i kendisine bırakmak sûretiyle dilediklerini alabilmelerine izin vermişti. Hz. Peygamber, Hz. Ali’yi, amcası Abbâs ise Ca’fer b. Ebû Tâlib’i himâyelerine almışlardı.4*
Hz. Peygamber’in gözetimine giren Hz. Ali, onu yakından tâkip etme fırsatına sâhip olmuştur. Hz. Ali böylece Hz. Peygamber’in davranışlarını, sözlerini, uygulamalarını izleyerek hayatına birebir tatbik etme imkânı elde etmişti. Hz. Ali durumu şöyle izah etmektedir: “Resûlullâh beni evine aldığında küçük bir çocuktum; beni kucağına alır, yorganıyla örter ve yanına yatırırdı. Hz. Peygamber’in güzel kokusunu duyar, sıcaklığını hissederdim. Herhangi bir şekilde yalan söylediğimi ya da uygunsuz bir iş yaptığımı görmedi. Onun her hareketini ve davranışını yakından izlerdim. Onu bir deve yavrusunun annesini izlediği gibi izliyordum. Benim önüme yüksek ahlâkî değerler koyar ve onlara uymamı ve yapmamı emrederdi. Devamlı Hira dağına gider ve beni de yanına alırdı.”5
1*İbn İshâk, Sîre, s. 120.
2*İbn İshâk, Sîre, s. 181; İbn Hişâm, es-Sîretü’n-Nebeviyye, I, 159; İbn Kesîr, es-Sîre,
s. 102.
3*Ethem Ruhi Fığlalı, İmam Ali, TDV Yayınları, Ankara 2011, s. 2.
4*İbn İshâk, Sîre, s. 181; İbn Hişâm, es-Sîretü’n-Nebeviyye, I, 159; Taberî, Târîh, I, 538-539; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, I, 582; İbn Kesîr, es-Sîre, s. 102; Fığlalı, İmam Ali adlı eserinde kıtlık esnasında diğer oğlu Tâlib’i ise Hz. Hamza’nın yanına aldığını belirt- mektedir. Bkz. Fığlalı, s. 5.
5*Ebü’l-Hasan Muhammed b. Hüseyin eş-Şerîf er-Radî, Nehcü’l-belâğa, (trc. Adnan Demircan), Beyan Yayınları, İstanbul 2011, s. 219-220; Mustafa Yağmurlu, Hz. Ali, Beyan Yayınları, İstanbul 2004, s. 15.
Güngör Aksu’nun “Hz. Ali'nin Hz. Peygamber'e Vekâleti” kitabından iktibas edilmiştir