Fatih Sultan Mehmet İstanbul’da hapishaneyi teftişi esnasında, orada hapsolmuş iki papaz görüyor. Onlara hangi sebepten hapsolduklarını sorar. Onlar da:
- İmparatora, pek yakın bir zamanda İstanbul’un Türklerin eline geçeceğini söylediğimiz için bizi hapse attılar, diye cevap verdiler. Bunun üzerine Fatih:
- Söyleyin öyle ise İstanbul benim elimden çıkar mı? diyince papazlar:
- Bize izin ver, memleketi gezelim ve haber verelim, dediler.
Papazlar Fatih’in izniyle hapisten çıkınca bir zaman sonra Bursa mahkemesine uğradılar. Bir köylünün üç gün üst üste mahkemeye geldiği halde kadıyı bulamadığını görüyorlar. Dördüncü gün kadı mahkemeye geliyor. Köylü derdini anlatıyor:
- Komşum filan haksız yere öküzümü taşla öldürdü. Öküzümü ödetivermenizi istiyorum. Kadı biraz düşündükten sonra:
- Oğlum, gerçi ben izinli idim ama üç gün üst üste bulunmadığım için öküzünü benim ödemem lazım, diyor ve öküzün değerini köylüye veriyor.
Papazlar geri gelip Fatih’e:
- Türkler her zaman şimdiki gibi adil ve müşfik olursa, İstanbul, hiçbir zaman sizin elinizden çıkmaz. Fakat adaleti elden bıraktığınız gün sizin elinizden çıkar, dediler.
Bunun üzerine Fatih papazları serbest bıraktı.
“Din, asla bir şaka değildir” Tarık/14
Şimdi sizlere bir de hadis meali takdim edip, daha sonra mesajımıza devam edeceğiz: “Her işin bir gayret dönemi vardır. Her gayret döneminin de bir gevşeme devri vardır. Kimin gevşeme dönemi benim sünnetim ölçüsünde olursa, o hidayete ermiştir. Kimin ki böyle değilse, helak olmuştur.” C.Sağir,
Hepimizin çok iyi bildiği acı bir gerçek vardır. O da, her işlenen günahın ardında mutlaka bir azap vardır. Günah ve azap, birbirlerinden ayrılmayan iki kavramdır. İşlenen günahın sonunda inen azap, ancak yapılan kesin bir tövbe ile kalkabilir.
Toplumumuz güncel olaylara o kadar adapte olmuş ki dini bir kavram, dini bir nasihat çoğumuzu sıkar hale gelmiştir. Spor, banka, faiz, öldürme, şiddet gibi mevzular ve olaylar daha çok dikkatimizi çekmektedir.
Tüm anarşizmin, terörizmin temelinde haksızlıklar vardır. Mesela, yaptığımız haksızlıklara ve işlediğimiz günahlara karşılık olarak Yüce Allah da azap indirmekte, bela ve musibetler vermektedir. Hangi azap, hangi musibet? Denilirse, cevabı Peygamberimizden dinleyelim:“Muhammed’in nefsini, kudret elinde bulunduran Yüce Allah’a yemin ederim ki, bir çöpün göze girmesi, bir dikenin batması, bir ayağın kayması mutlaka bir günahın karşılığıdır. Yüce Allah bunlardan çoğunu da bağışlar.”
Kadına yapılan şiddetten, polise sıkılan kurşuna kadar gördüğümüz, duyduğumuz ve yaşadığımız tüm olaylardan hâşâ Allah habersiz değildir. Bu ümmetin özelliği, bir vücudun organları nasıl bir birine bağlı ise, bugün iki milyar Müslüman, tek bir Müslümanın vücut organları ile irtibatlıdır. Bunun aksini düşünmek, insanın menfaatçi ve egoist olduğunu ispatlar.
Mevcut olan ortamı çok rahat gören ve sürekli böyle olacağı inancına kapılmış olanlar için Hadid Suresinin okumalarını tavsiye ediyoruz. İlgili surenin kimler hakkında indiği de çok açıktır. Mekke döneminde her türlü baskı ve çileye göğsünü germiş, Medine’ye hicretten sonra kulluğunda istenilen heyecan, aşk, şevk kalmamış olan bazı sahabeler hakkında indiğini hepimiz bilmekteyiz. Rabbimiz ilgili Sure ve Ayetlerde, bazı kullarını azarlamaktadır. Buna teşvik azarlanması denilmiştir.
Tüm okuyucularımızın Hadid Suresini ailecek okumalarını tavsiye ile birlikte cumanızı tebrik ederken, hepinizi Allah’a emanet ediyoruz.
Not: 28 Mart 2015 Cumartesi, Saat: 19.30’da, Sivas Belediye Salonunda, Sivas İmam Hatipliler Derneğinin organizesindeki konferansımıza davet ediyoruz.
yeniakit