İçimize Sürülerle Casus, Ajan, Provokatör, İstihbaratçı sokulmuştur!...

İçimize Sürülerle Casus, Ajan, Provokatör, İstihbaratçı sokulmuştur!...

 

AŞAĞIDA yazdıklarımı hiç hatırınızdan çıkartmayınız:

Ülkede çoğunluğu oluşturan Müslüman halkın içine sürülerle casus, ajan, provokatör (kışkırtıcı), manipülatör (yönlendirici), istihbaratçı sokmuşlardır.

Yakın tarihimizde, Müslümanları bölmek için çok çalışmışlar ve hayli başarılı olmuşlardır.

Ana prensipleri şudur: Böl, parçala ve hükm et.

İslâm toplumunda hayırlı ve rahmanî çeşitlilik vardır. Bu çeşitlilikte bütün parçalar Ümmet bilincine sahiptir.

Kendisinde Ümmet bilinci olmayan parça ve çeşitlilik rahmanî değil, şeytanîdir.

Parça olduğu halde kendisini bütün olarak gösteren, bütün ile özdeşleştiren çeşitlilik fitnedir.

İslâm dini, birtakım hocaların, şeyhlerin, efendilerin, hazretlerin, muhteremlerin rabler haline getirilmesine, putlaştırılmasına izin vermez.

Gerçek ve icazetli din alimlerine, gerçek ve icazetli tarikat Şeyhlerine elbette hürmet edilir. Lakin onlar asla erbab (rabler) haline getirilemez, putlaştırılamaz.

Şeriatsız tarikat olmaz. Şeriatsız tarikat ve tasavvuf bâtıldır.

Müslümanları fırka ve hizip taassubuna (asabiyetine) yönlendiren, Allah"ın kardeş kılmış olduğu ehl-i imanı birbirine düşman eden kimselerde hayır yoktur. Onlar insî şeytanlardır.

İslâm"da üstünlük şu veya bu fırkaya, hizbe, meşrebe mensup olmakla değil, takva iledir.

İslâm kardeşliğini yıkanlar, Müslümanlar arasına düşmanlık, hizipçilik, rekabet tohumları ekenler hâindir, merduttur.

İslâm"a ve Müslümanlara en büyük zararı verenler din bezirgânlığı, mukaddesat sömürüsü yapanlardır. Onlar karı satanlardan daha alçaktır. Böylelerini din hizmetkârı sananlar ahmaktır. Bunlara yardım etmek, bunları desteklemek dini yıkmak demektir. Bilmeden de olsa...

Müslümanları birleştirecek en büyük amel (eylem) beş vakit namazlarda camiye gidip cemaate katılmaktır.

Sûret-i haktan görünen kâfirler, münâfıklar, müşrikler, mürtedler var güçleriyle ehl-i sünnet ve cemaat İslâmlığını baltalamakta, yeni İslâmlar türetmeye çalışmaktadır.

Bütün Müslümanlar, itikada ait hüküm ve bilgilerde Kur"an"ın, Sünnetin, Selef-i sâlihînin, on dört asırdır gelip geçmiş gerçek ve icazetli ulemanın yolunda olmalıdır. Bu dairenin dışına çıkanlar sapıtır.

Dinî ilimleri okuyup icazet almamış kişiler dinî konuları mıncıklamamalı, câhilâne konuşmalar ve tartışmalar yapmamalıdır. Aklı başında ve edepli bir Müslüman için en büyük ayıp, "Bu dinî konuda benim şahsî görüşüm şudur..." şeklinde terbiyesizce ve küstahça lâflar etmek, heva ve re"ye dayalı indî görüşler bildirmektir.

Kur"an"ı tefsir etmeye yetecek ilmi olmayanların hazırladıkları tercüme, meal ve tefsirleri okuyan dinini yıkmış olur.

Halk, dinî bilgileri doğrudan doğruya Kur"an"dan ve hadîslerden değil, ehliyetli, liyakatli gerçek ulemanın hazırlamış olduğu ilmihal, akaid, fıkıh ve ahlâk-ı İslâmiye kitaplarından öğrenir.

"Ben de Müslümanım ama Şeriata karşıyım.." gibi sözler ve yazılar şeytanîdir. Şeriat Kur"an"dan, Sünnetten, icmâ-i ümmetten çıkartılmış din hükümlerinin hepsine verilen isimdir ve İslâm ile eş manalıdır. Şeriatı inkar eden, Şeriatı kötüleyen dinden çıkar.

Meşrebi bizimkine uymasa da bütün mü"minler kardeşimizdir. Mü"min kardeşine düşmanlık eden büyük günah işlemiş olur.

Kendi şeyhi veya hocası tenkit edilince büyük tepki gösteren, havalara çıkan; Efendimiz, kurtarıcımız Resûl-i Kibriya hazretleri tenkit edilince, saldırıya uğrayınca tepki göstermeyen kişi olgun Müslüman değil, alçağın ve sapığın tekidir.

Müslümanlar!..

Aramızda, içimizde köpek sürüsü kadar casus, ajan, provokatör, münafık, insî ve cinnî şeytan bulunmaktadır. Bunların tuzaklarına düşmeyelim. Kardeşliğimizi, birliğimizi bozmayalım.

Din sömürücüleri de şeytandır.

Müslümanları kaz gibi yolan, inek gibi sağan, halkın paralarını toplayıp Şeriatın ve tasavvufun gösterdiği yollar dışında harcayanlar da şeyatîn zümresindendir.

Kur"an bizi uyarıyor, "kâfirleri dost ve velî (idareci) edinmeyiniz" diyor.

Peygamberimiz bizi uyarıyor, "bir topluma benzeyen onlardan olur" diyor.

Sevgili Müslümanlar!..

Önümüzde bir yol ayrımı var: Biri Mevlaya, diğeri belaya gider. Seçim bize aittir.

Bu Zafere Çok İhtiyacımız Vardı

CUMAYI cumartesiye bağlayan gece saat 1 sularında sokaktan gelen bağrışmalar, haykırışlar, uğultular, çığlıklar, feryatlar ile uyandım. Viyana"da maç yapılacaktı, her halde bizimkiler bir gol attı dedim, tekrar uyumaya çalıştım. Çığlıklar devam ediyordu. Uyuyamadım kalktım. Gerçekten bizimkiler gol atmışlar ve maçı kazanmışlar.

Türkiye"nin böyle bir galibiyete büyük ihtiyacı vardı...

Bundan 15-20 yıl önce millî takımımız İsveç"in bir şehrinde, o ülkenin millî takımı İle maç yapmaya gitmişti. Karşılaşmadan bir gün önce, bizim tv ekiplerinden biri sokakta bir İsveçliyi durduruyor ve soruyor: "Hangi takımın kazanmasını istiyorsunuz?" İsveçli: "Türklerin..." cevabını veriyor. "Niçin?" "Çünkü onların buna çok ihtiyaçları var..." diyor sarı saçlı, gök gözlü kuzeyli...

Demek ki, o tarihlerde de bir sürü kriz, skandal, rezalet, sıkıntı içinde imişiz.

Bugün de öyle. Hattâ düne nisbetle bugün böyle bir futbol zaferine daha büyük ihtiyacımız vardı.

Şu güzelim memlekette bin türlü pislik, rezalet, hıyanet, kepazelik içinde yaşıyoruz. Siyasî, sosyal, kültürel, iktisadî-malî krizler had safhada. Bizi ancak böyle futbol zaferleri biraz ferahlatır, neş"e sahibi kılar, acı ve sıkıntılarımızı unutturur.

Devlet büyüklerinden birinin hanımı kocasına zafer haberini ağlayarak haber vermiş!..

 

milli gazete