’İdâmdan sonraki af’ gibi olsa da, güzel..

Selâhaddin Çakırgil

Çok sıradan bir gelişme imiş gibi karşılandı, son günlerdeki hem sevindirici, hem de çok iç acıtıcı bir karar.. Karar elbette olumlu, ama, bu ülkede hâlâ böyle bir şeylerin olabilmesi, nerelerde olduğumuzu göstermesi açısından utandırıcı..
Bir kaç hatırlatma yapalım..
Bırakınız şimdiki gibi, Genelkurmay Başkanı’nın adını tam olarak hatırlayamayışımızı; geçmişte kuvvet komutanlarının ve hattâ onların yardımcılarının adını bile ezbere bilirdik, adetâ.. Daha da olmazsa, ’isminin açıklanmasını istemeyen üst rütbeli bir askerî yetkilinin yaptığı açıklamaya göre..’ diye, mâlum odakların sözcüsü bazı gazetelerden bir takım mesajlar geldi mi, ’yine hangi entrika tezgahlanıyor?’ diye dikkat kesilirdik. 
*
Şimdi emekliliğini yaşayan ve 10 yıl öncelerin ele avuca sığmaz ’paşa’larından A.Y. isimli bir ünlü asker kişi, bir süre önce, kendilerini sorgulamaya başladıklarını gösteriyor ve ’Hatalarımızdan birisi de, atatürkçülüğü, halka silahlı kuvvetler yoluyla benimsetmeye çalışmamız idi..’ gibi bir ifade kullanıyordu. Böyle bir itiraf karşısında ’bonjour pacha..’ demekten, ya da ’başına ne düştü efendi..’ demekten kendinizi alamıyabilirsiniz, ama, yanlışın, hatanın itirafı yine de güzeldir. 
*
Bir ünlü ve ’Küçük dağları ben yarattım..’ havasındaki bir eski asker de, hatırlayalım, henüz 15 sene öncelerde, tapındığı ’resmî ideoloji’sinin, ’geleceğin bin yılını dizayn edeceğini’ ilan ediyordu. Hatasını, yanlışını, zorbalığının ilâmının geçersizleştiğini göremeden, gitti dünyadan; ’bir varmış-bir yokmuş’a döndü.. Şimdi, adını doğru dürüst hatırlayanlarımız bile kalmadı.. 
*
Eski Gen.Kur. Başkanlarından İ. Bey de, geçenlerde, bir yanlışlarına değiniyor ve özet olarak, şöyle diyordu: ’Düşünebiliyor musunuz, asker oğlunu kaybetmiş bir annenin gidip elini öpüyorduk; ama, onların, askerî mekanlara örtülü olarak girmelerine, yönetmelikler gereği diye izin verilmiyordu..’ 
Evet, bu itirafı yapan kişiye; ’Efendi, kanun bile olmayan o yönetmelikleri en acımasız, en mantıksız ve en saygısız şekilde uygulayan güçlerin başında siz yok muydunuz? Ki, onları alt birimlerdeki küçük rütbeliler bile değiştiremez miydi? Sizi böylesine kendi halkınızla zıdlaştıran, içinden çıktığınız ve hayatınızı vergileriyle sürdürdüğünüz, size emanet ettikleri silahları üzerlerine doğrultup, çocuklarının kan ve canını fütursuzca harcadığınız bir halkın karşısında, işlediğiniz o diktatörlüklerin, o zorbalıkların sonunda, sadece ’yanlıştı..’ demek yeter mi?’ diye bir hatırlatmada bulunan oldu mu?
*
Düşünelim ki, henüz 8 yıl önce bugünlerde, A. N. Sezer’in c.başkanlığının sona ermek üzere olduğu günlerde, Ankara’da ne entrikalar çevriliyordu, kemalistlerce.. Anayasa Mahkemesi’ne zorla kararlar çıkarttırılıyor, ’550 m. vekilinden 367’si olmaksızın, Meclis’in toplanamıyacağı’ gibi, daha önce kimsenin aklına gelmemiş entrikalar geliyordu. Ve, kocaman kocaman asker ve sivil generaller, ’Çankaya filanın makamıdır, oraya çıkacak olan, hanımının başını açacak!’ diye utanmazca dayatmaları telaffuz edebiliyorlardı. Ki, bunların içinde, fakir halkın içinden, Malatya- Hekimhan’dan fakir bir ailenin çocuğu olarak çıkıp, zor hayat şartları içinde büyüdüğünü bizzat anlatan, -üstelik de, TSK’da uğradığı nice haksızlıklardan sonra AK Parti Hükûmeti tarafından onore edilen- E.B. gibi bir eski yüksek komutan bile Abdullah Gül’ün C. Başkanı adayı olarak açıklanması karşısında, ’Çankaya’ya çıkacak olan, evet, hanımının başını açmak zorundadır..’ diyebiliyordu. Onlar, kendi ailelerinin değerlerine yabancılaş(tırıl)mış, mankurtlaşmışlar ve onlardan utanır hale ge(tiri)lmişlerdi. 
*
Hatırlayalım, Gülhane Askerî Tıb Akademisi (GATA) hastahanesinde tedavi edilen bir yakınını ziyaret etmek Başbakan Erdoğan’ın hanımı bile, sırf örtülü olduğu için, kapıdan geri çevriliyordu, henüz 5- 6 sene öncelerde..

Bu zorbalığın bu millete ne büyük iç kırılmalar, ne büyük iç buruklukları, ne büyük hınç duyguları yaşattığı hatırlanmayabilir bugün..
*
10 gün kadar önce, Ankara’dayken, bir kontrol için GATA’ya gidecek olan bir arkadaşla birlikte ben de gittim.. Ki, henüz 5-6 yıl öncelerde bile oraya sakallı erkekler ve örtülü hanımlar, hasta ya da ziyaretçi olarak alınmıyordu. 
Orada da bir normalleşme olmuş mudur, diye merak ediyordum. 
Bir de ne göreyim..
Adetâ bir koloni gücünün özel mekanı durumunda olan bu hastahane, sadece asker kişilerin tedavisine değil, her tip vatandaşa açılmış.. Sakallı-sakalsız erkekler, örtülü- örtüsüz hanımlar aynı mekanda, dostça bir arada dertleşiyorlar.. 
Dünya yıkıldı mı?
Şu kemalist zorbalar, bu millete 80 yıla yakın bir süre boyunca ne büyük zulümler uyguladıklarını şimdi olsun düşünüp biraz utanmalı değiller mi?
*
Bunları anlatmama hiç beklemediğim bir haber vesile oldu. Sanıyordum ki, artık, o zorbalıklar kalmamıştır..
Ama, öyle değilmiş..
Bir takım yerlerde hâlâ bir takım zorbaların, zorbalıkların kalmış olduğunu 23 Mart tarihli haber bültenlerinden ve Askerî Yüksek İdare Mahkemesi’nin bir kararından öğrendim.
’Askerî Yargıdan kritik bir başörtüsü kararı..’ başlığıyla yayınlanan bir haber önce yüreğimi hoplattı. ’Eyvah.. Yine mi?’ diyecek oldum.. Çünkü, o yargı kurumları onyıllar boyu, kanun adına ne zulümlere âlet olmuşlardı.. Ama, çok şükür ki, bu kez, milletin yüreğine soğuk su serpen bir karar alınmış..
Niye ve nasıl mı?
Konu şu kısaca: ’Bir asker kişi, askerî lojmandaki evlerine girmek için, güvenlik için hazırlanmış olan ’TSK Akıllı Kart’tan, öğretmen eşi için de istemiş.. 
İdare, taleb formundaki fotoğrafın başörtülü olduğunu gerekçe göstererek, talebi geri çevirmiş, kartı vermemiş.. Düşünebiliyor musunuz, bir öğretmen hanım, sırf başörtülü olduğu için, askerî lojmanlardaki kendi evine giremiyor. 
Daha da yürek burkan ne biliyor musunuz?
Açılan dâvayla ilgili olarak, M. Savunma Bakanlığı da ’çağdaşlık’ (!) vurgusu yaparak, uygulamanın doğruluğuna dair görüş belirtip, talebin ve dâvanın reddini (!) istemiş..
M. Sav. Bakanı İsmet Yılmaz Bey, bundan haberiniz var mıydı? Haberiniz yok idiyse, siz o Bakanlık’da nelere bakıyorsunuz? 

Neyse ki, dâvaya bakan mahkeme, böyle bir uygulamanın ’hakkaniyete aykırı olduğu’na, başörtülü eşe kart verilmesine, yönetmelikteki düzenlemenin ilgili maddesinin ibtaline oy birliği ile karar vermiş.. Ve bu karar, tabiatiyle, aynı sıkıntılarla karşılaşan binlerce subay aileleri için de emsal teşkil edecek.. 
Bu güzel gelişmenin üstelik mahkeme kararıyla olması daha bir güzel.. Ve MSB’nin başında bulunan Bakan’ın ve de Genelkurmay’ın bu gibi zâlimâne uygulamaları bu zamana kadar düzelttirmemiş olmaları da, esef verici.. 
Tayyîb Bey, başkanı olduğun cumhur için daha ne tuzaklar, entrikalar var, bu sistemde..
Bunların herbirisinin giderilmesi de senin müdahaleni bekliyor, anlaşılan.. 
*

diriliş postası