İffet ve namus duyarlılığı bazen dini duyarlılıklardan öncelikli olmuştur

Mehmet GÖKTAŞ

Tarihin bütün dönemlerinde Müslüman toplumların namus ve iffet hassasiyetleri bütün canlılığıyla sürmüştür, hatta dinlerinin zayıfladığı dönemlerde dahi. Müslüman bir erkek zinakâr bir kadınla evlenmemiştir de. Hatta zinakârlığa tevbe etmiş olsa bile böyle bir kadınla Müslüman bir erkeğin evlendiği kolay kolay görülmemiştir. Çünkü namus ve iffet lekelendiği zaman toplum gözünde artık eski haline dönmesi imkânsızdır.

Bunun aksine, Müslüman insanımız, daha önceleri kafir iken, müşrik iken veya bugünkü sapık ideolojilerden birisinin mensubu iken Müslüman olmuş bir bayanla evlenmekte hiçbir sakınca görmez ve görmemiştir.

Evet, Müslüman bir erkek iffetsiz ve hayâsız bir kadınla evlenemez ve evlenmemiştir, velev ki o kadın Müslüman bile olsa. Fakat Müslüman bir erkek Hıristiyan bir kadınla evlenebilir, Yahudi bir kadınla evlenebilir, yeter ki bu kadınlar namuslu ve iffetli olsun, nikah dışı dost edinmemiş, metres hayatı yaşamamış olsun. (Bkz. 5/ 5)

Gerçi Müslüman bir kadının zinakâr bir erkeğe aynı tavrı gösterdiği söylenemez, fakat bu, yani zinakâr erkeğe kadına gösterilen tavrın gösterilmemesi İslam’dan kaynaklanan bir tolerans olmayıp ataerkil yapılardan miras kalan bir sapıklıktır. İslam’ın bu konudaki tavrı çok nettir. "Kötü kadınlar kötü erkekler içindir, kötü erkekler kötü kadınlar içindir. İyi kadınlar iyi erkekler içindir, iyi erkekler iyi kadınlar içindir..." (Nûr 26)

Dinde ruhsat var, iffet ve namusta ruhsat yoktur. Bir Müslüman, dinini yaşarken Ruhsat ve Azimet diye iki çizgi arasındadır. Azimet, dini hayata geçirmede en ideal çizgiyken, Ruhsat bir Müslümana tanınan en son tolerans çizgisidir. Şeriatın geçerli saydığı zaruretlerden dolayı Müslüman bazen bu çizgiye kadar gerileyebilir. Fakat namus ve iffetin ruhsat çizgisi yoktur. Yine bilindiği üzere, ikrah-ı mülci, yani bir insanın hayatının veya uzuvlarından birisinin yok olma tehlikesi karşısında kalbi iman ile dolu olmak şartıyla diliyle küfür telaffuz edebilir. Fakat böyle bir durumda iffetinden ve namusundan taviz veremez, kalbini temiz tutmak şartıyla zinaya müsaade diye bir şey yoktur.

Şeytan ve onun dostlarının hedefi, insanımızın iffetidir, namusudur. Bugün yeryüzünün büyük bir bölümünde hükümranlığını sürdüren İblis ve onun dostlarının en temel ilkesinin, fuhşiyatı emrediyor olmaları herkesçe malumdur.

İblis ve onun dostları, Müslümanın iffetinden, namusundan ve hayâsından rahatsızlık duyduğu kadar hiçbir şeyden rahatsızlık duymaz.

Peki, Müslümanların bu konudaki duyarlılıkları yeterli midir?

Bir Müslüman iffet ve namusu için kıpırdamayacak da başka ne için kıpırdayacak, söyler misiniz? Namus ve iffet mevzilerinde direnmeyip o mevziyi terk edenler başka hangi mevzilerde tutunabilecekler söyler misiniz?

Bilinmelidir ki, namusları adına, iffetleri adına duyarlılıkları tükenen bir toplumun kendisi de bitmiştir, tükenmiştir ve Allah Teala ile olan, vahiy ile olan bütün ilişkileri kesilmiştir.