‘İhbarcının kahramanı’ da olur... İşte böyle...

Selâhaddin Çakırgil

15 Temmuz  Darbe Hıyaneti’nin en üst askerî sorumluları olarak nitelenen sanık generallerin yargılanmasına 10 ay gibi bir gecikmeyle de olsa nihayet başlanmış bulunuyor. Başta Akın Öztürk isimli eski Hava Kuv. Komutanı olmak üzere, sanık or ve korgenerallerin hemen her birisi suçsuz olduklarını ileri sürüyorlardı.

Halbuki samimî itiraf etselerdi, daha bir ibret verici olurdu.

Meselâ, 15 Temmuz Darbe hıyaneti’nden sonra tutuklanan bir albayın çok samimî bir ifadesi vardı, bir duruşmada... ‘Baktım ki darbe oluyor, 21.30 sularında.. Katılmasam hesaba çekerler dedim. Başarılı olmaları halindeher albayın gönlünde bir paşa olmak hayali vardır; belki ben de paşa olurum’ diye düşündüm’ diyordu. 

Evet,  çok samimi, ama kahramanca değil, kurnazca...

***

Ama, son günlerde, 15 Temmuz Darbe Hıyaneti’ni son anda MİT’e ‘ihbar’ eden bir binbaşının ifadesi yayınlandı. Müthiş şeyler söylüyor bu binbaşı..

İhbarcılık genelde kötü bir şey olarak nitelenir. Ama, 1923’den, hele de 1960’dan beri yazık ki darbeci, ihtilalci bir damarın çengeline takılan ve büyük çapta kontrolüne giren TSK içindeki hıyanet şebekelerinin tuzaklarına, ancak kahramanlıkla nitelenebilecek bir tavırla karşı çıkan ve o oyunları bozmak adına kendi hayatlarını tehlikeye atan namuslu, dürüst  kimseler de olmalıydı, sayıları maalesef çok az olsa da..

***

Hatırlayalım.. 27 Mayıs 1960 Darbesi’nin ilk kıpırdanışlarını Samed Kuşçu isimli bir binbaşı ihbar eder, Adnan Menderes’e.. Ama, suçlananlar, sonraları Genelkurmay Başkanı da olan Cemal Tural isimli bir general'in başkanı olduğu bir askerî mahkemede yargılanıp beraat ederler. İhbarı yapan Kuşçu ise ‘Ordu içinde fesat çıkarmaya çalışmak’ suçlamasıyla iki yıl kadar hapse mahkum edilir. 

Beraat ettirilenler, ‘27 Mayıs Darbesi’nin içinden, birer ‘kahraman’ olarak sivrilirler.

***

 ‘15 Temmuz' Darbe hıyaneti’ni MİT’e ihbar eden binbaşının kimliği gizli.. Ortaokuldan itibaren F.G'nin yurtlarında kalmış ve Harp Okulu’na girmiş.. Ama, 2014’ten itibaren F.G'nin bir şizofren seviyesinde olduğunu düşünmeye başlamış..

Pilot ‘binbaşı’ rütbesinde.. Tatildeyken, cuntacıların çağırması üzerine 15 Temmuz günü birliğe döner. Kıdemce ondan yüksek olan bir subay (D. Aldemir) ona, 'Ben senin Hizmet’ten / F.G Cemaati’nden olduğunu biliyorum.. Bu gece faaliyetimiz olacak. Çok kan akacak..’der.

Bir diğer darbeci subay (M. Bolat) ona ‘Bu akşam seninle gece uçacağız’ der. O ise 6 aydır gece uçmadığı için hazır olmadığını söyler. Muhatabı, ‘Ben seni hazırlarım.. Bu gece faaliyetimiz olacak.. Çok kan akacak’ der.

Binbaşımız, Tümen karargâhına uğrar ama içim hiç rahat değildir. Tabur’daki herkes normal günmüş gibi davranıyordur.

13.55 gibi, mesaiyi izinsiz terk eder. MİT’e gelir. Kimliğini göstererek ‘TSK içindeki paralelcilerle ilgili bilgi vermek için geldim’ der. Biraz sonra içeri alırlar, bildiklerini- duyduklarını anlatır. Büyük bir faaliyet, hatta darbe faaliyeti olabileceğini söyler.

Üzerine dinleme cihazı takılır ve 19.00 gibi, nizamiyeye döner. MİT’çi, ‘bu numaradan bize ulaşabilirsin’ diye bir numara verir; kendisini ‘pastacı’ olarak tanıtır.

Binbaşı’mız ‘Pilot bekleme odası’ndadır artık.. Personelin bir kısmı uçmaya hazır şekildedir, bir kısmı sivildir. Helikopterler dışarıda dizili. Masaların üzerinde çelik yelekler, gece görüş gözlüğü, mühimmat ve silahlar…

‘Binbaşı’mız, karanlıktan faydalanıp dışarı çıkar, ‘pastacı’ya olanları aktarır.

23.30 sıralarında bazı komutanları arar, ulaşamaz. En son M. Bolat’ı arar, gece gözlüğü bulamadığı için gelmediğini söyler. O da ona, ‘Ben sana gözlük ayarlardım’ der ve biraz duraksayıp, ‘şerefsiz’ diyerek hakaret eder ve telefonu kapatır. Anlaşılıyor ki, bir şeyleri hissetmiş, o darbeci..

Böyle bir kahraman, ancak alkışlanır.

stargazete