İhvân ve Mısır'ın Geleceği

Eskiler Mısır'a "Ümmu'd-Dünya" derlerdi. Gerçekten de Mısır, geçmişten günümüze Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika Coğrafyasının en önemli ülkelerinden biri...

Müfit Yüksel/İhvân ve Mısır'ın Geleceği
Eskiler Mısır'a "Ümmu'd-Dünya" derlerdi. Gerçekten de Mısır, geçmişten günümüze Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika Coğrafyasının en önemli ülkelerinden biri olmuştur. Gerek geçmişteki medeniyetleri ve Helenistik, Roma ve Bizans devrindeki konumuyla, gerekse İslâm tarihindeki mevki ve rolüyle özel bir öneme sahiptir.

Mısır ülkesini Firavunlar devrinden beri birçok sülale ve hanedanlar yönetmiştir. Son olarak ise Osmanlılar döneminde, Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın kurduğu Arnavut hanedanı 1952 askeri darbesine kadar hüküm sürmüştür. Ne zaman ki, 1952'de General Necip liderliğinde yapılan askeri darbeye kadar. Böylelikle son hanedan da yönetimden uzaklaştırılmış olur.1954'te ise, Arap aleminde, Laik Arap Milliyetçiliği dalgasının öncüsü olan Albay Cemal Abdünnâsır'ın diktatörlük devri başlar. Mısır ,o zamandan geçtiğimiz yıla kadar Cemal Abdünnâsır'ın ekibince yönetilir. Abdünnâsır'dan sonra Enver Es-Sadât, son olarak da Hüsnî Mübarek uzun yıllar yönetimde kalır.

Geçen yıl, Tunus'ta patlak verip, Mısır'a sıçrayan,- bugün adına "Rebî'u'l-Arab-Arap Baharı" denilen-, halk hareketleri sonucu Hüsnî Mübarek devrilip, idare ordu mensuplarından oluşan bir konseye devredilmiştir. Mısır'da olaylar baş gösterdiğinde, tevafukan Kahire'de bulunuyorduk. Bu vesileyle ilk üç gün Mısır'da olanlara şahit olma imkanını da bulmuştuk.

Mısır'da geçenlerde gerçekleştirilen üç aşamalı seçimlerde İhvân-ı Müslimin yada meşhur adıyla Müslüman Kardeşler Hareketinin kurduğu parti birinci, katı selefi grupların oluşturduğu "En-Nûr" Partisi ise ikinci oldu.

Bu paralelde İhvan ve çizgisi ile ilgili bazı önemli noktalara değinmek istiyorum. Mısır'da gelenekten gelen güçlü bir dindarlık var, toplumsal hayat Türkiye'deki gibi sekülerleşmiş değil. Müslüman ahalide 5 vakit namaz kılma oranı neredeyse %80'lerde. Cehalet ve yoksulluk ciddi anlamda göze çarpmasına rağmen, şehir ve kasabalarda hayat cami çevresinde temerküz etmiş durumda. Halk bireysel ve toplumsal hayatta büyük ölçüde dindarlığını muhafaza ediyor. Siyasi alanlar hariç, dini kurumlar hala bir hayli güçlü, bizdeki gibi zayıflatılmamış, Türkiye'de batılılaşma sürecinde dini hayatın bireysel alanına dahi,- kılık kıyafet dahil- çok sert ve acımasız müdahalelerde bulunulmuştur.

Geçmişte Mısır hükümetleri Cemal Abdünnâsır'dan başlayarak, siyasal ya da ideolojik örgütlenmelere çok ağır baskı ve zulümler uygulamış. Bu konuda sert bir kırmızı çizgiye sahipler. Ancak, bunun dışındaki alanlarda, -siyasete girmeyen durumlarda- dini müesseselere pek dokunmamış, kılık kıyafete müdahalede bulunmamışlar. Bu yüzden, dini kurumlar bunca yıllık diktatörlük rejiminin zulümlerine rağmen, bütün canlılığı ile önemli ölçüde ayakta kalabilmiş. Bu da halkın dindarlığının zayıflamasının önüne geçmiş. Zaman zaman Mısır'a gidip, Mısır halkının dindarlığını, siyasi/ideolojik bilinç terazisine vurup, bu bakış açısıyla değerlendiren Türkiye'deki bir kısım İslamcılar bu anlamda hem kendilerini yanılttılar, hem de bilgilendirdikleri kesimleri..

1950'li yıllardan itibaren Mısır, Suriye ve Irak'taki acımasız diktatörlük rejimlerinden kaçmaya mecbur kalıp, -kendilerine kapı açan- Suudî Arabistan'a sığınan İhvân-ı Müslimin /Müslüman Kardeşler'in ulemâ ve lider kadroları, bu hareketin kaçınılmaz olarak Selefî/Vahhâbî anlayışa teslim olmasının aracı haline geldiler. Bu da İhvânı, Merhum Şehid Hasan El-Bennâ dönemindeki zemininden farklı bir tarafa, katı ideolojik/selefî çizgiye kaydırdı.

İhvân'ın İkinci Mürşidi Hasan El-Hudeybî'nin "İslam Dünyasında İnanç Sorunları" adıyla Türkçeye çevrilen,- Mevdûdî'nin "Kur'ân-ı Kerîm'de Dört Terim" kitabına reddiye mahiyetinde olan- "Duâtun Ve La Kudât-Kadı Değil, Dâvetçi" adlı eseri, bu zemin kaymasına karşı bir direnci temsil etmekteydi.

İhvân/Müslüman Kardeşler hareketi seçimlerde aldığı %40'a varan oy oranına rağmen, soğuk savaş dönemi ideolojik örgütlenme yapısına sahip bir organizasyon. Müslüman Kardeşler Hareketinin,son dönemlere kadar süren elitist/Tevhidi yaklaşımı, Selefi zihniyeti, Tasavvuf karşıtlığı, halkın dindarlığna şirk ve cahiliye suçlaması ile karşı çıkıp aşağılaması, Mısır'da büyük dindar kitleler arasında kök salmasını engelleyen en önemli faktörler olmuştur. İhvan, sırf bu elitist ve kendini izole eden anlayışı yüzünden, dindar halka yeterince inememiş, siyasi/ideolojik slogan ve yaklaşımları onları daha ziyade halktan kopuk, -avukatlar, gazeteciler vb.- siyasi elitler topluluğuna dönüştürmüştür. Bu açıdan, İhvân hareketi halkın din/ dindarlığına tepeden bakarak aşağılamaktan vazgeçmeli ve en mühimi kendisine seçimlerde böylesine güçlü destek veren dindar halka ve Mısır'ın dindarlığına değer vermeli ve korumaya gayret etmelidir.

Ihvân, Mısır'ın İslam tarihi ile, İmam Eş-Şafii İle , Zünnûn El-Mısrî, Rüzbihan El -Mısrî, Ebu'l-Hasen Ali Eş-Şazeli ile Şeyh Ahmed El-Bedevi, İbrahim Havvas, Abdülvahhâb Eş-Şa'ranî, Ibn Ataullah El-İskenderi, Abbas El-Mürsi, Takiyuddin Es-Sübki, Abdullah Bin Ebi Cemre, Celaleddin Abdurrahman Es-Suyuti, Burhaneddin Ez-Zerkeşi, Kadı Zekeriya El-Ensârî, Ekmeleddin Babürtî, İbn Haldun, Sahâvî, Celaleddin El-Mahalli, İbn Hacer El-Heytemî, İbrahim Gülşenî, Şeyh Mustafa El-Bekri vs. tüm Mısır'daki İslami geçmiş ve medeniyet ile barışmalıdır.Tasavvuf ile, halkın dini geleneği ile, İmam Eş-Şafii ile barışmadığı sürece Selefîlerle arasında oluşacak çelişki nedeniyle, hem kendisi sekülerleşecek, hem de Mısır'ın dindar halkını sekülerleştirecektir. Dindarlığı tasfiye eden modernleşmeci, jakoben/laik bir güç olarak karşımıza çıkması muhtemeldir . Açıkçası, bir kısım çevrelerin Mısır'da Ihvân'ın, Merhum Şehid Hasan El-Bennâ'nın küçük kardeşi Cemal El-Bennâ ve yine Hasan El-Bennâ'nın torunu Tarık Ramazan gibi, sekülerleşmiş kanadını iktidara getirerek, Mısır'da dindarlığın tasfiyesi ve halkın ifsadına bir araç olarak kullanmaya çalışma eğiliminin sinyallerini vermektedir.

Ihvân, ılımlı bir çizgiye gelmeyi ve radikal söylemlerden vazgeçmeyi, sekülerleşme ve dinî temellerden uzaklaşma olarak algılarsa dindarlığın tasfiyesine hizmet eder. Bu açıdan, Ihvân, kendini ciddi bir sorgulama ve muhâsebeye tâbi tutmalı, ideolojik/seküler-siyasal yaklaşımlardan arınıp İslâm'a hizmet etmelidir, İslâm'ın Mısır'daki yüzüyle barışık bir profil kazanmalıdır. Daha açıkçası, El-Mukattam Dağı, Fustat, Karâfe Mezarlığı ve bunların temsil ettiği/bunlarla sembolize edilen medeniyet, birikim ve değerleri ile barışmalıdır. Soğuk savaş döneminin Selefî/ideolojik keskinlik ve sloganlarından, ideolojik şiddet anlayışından vazgeçmenin bedeli, sekülerleşmeye teslimiyet olmamalıdır. Hedef, dinî alanda dindarlığın; Allah'a (C.C) ibâdet/kulluk merkezli bireysel ve toplumsal yaşam biçiminin korunması olmalıdır.

Bu konuya devam edeceğiz.

yenişafak

Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak: Apo’yu İstanbul’a kim getirdi?
Abdurrahman Dilipak: Keyfiniz nasıl?
Abdurrahman Dilipak: Suriye nereye?
Abdurrahman Dilipak: Zamane cinlerinin esrarı
Abdurrahman Dilipak: Gelin yeniden iman edelim