İslami ve insani boyutlarıyla medeniyet, bize çıkış noktası ve kaynak oldu ve sabitelerle deneyimler projemize hayat verdi.
Suriye'nin Siyasi Projesinin İlanı
Hamd Allah'a, salât ve selam Muhammed resulullaha olsun"
Hanımefendiler ve beyefendiler!
Bu mübarek ve hoş buluşmaya hoş geldiniz diyorum. Bana verilen kısa zaman diliminde önünüze koyduğumuz ve Suriye halkının kalkınma çıtası ve kurtuluş anahtarı olan siyasi projenin kapsamlı bir özetini sunmaktan aciz olduğumu itiraf ediyorum. Bu nedenle bu projenin üzerine kurulduğu büyük gerçeklere dikkat çeken işaretlerden bir kısmını sunmakla yetineceğim.
Bu projede -toplamda- zamansal ve mekânsal çerçevesinde bireyin, toplumun, devletin yeniden inşaa edilmesi, bölgemizin kalkınma ve özgürlük listesine alınması için kurumların, metotların ve sistemlerin ıslah edilmesi, bizim yeni İslami vizyonumuzdur. Bu, bazılarının İslami boyaya ve onun çerçevesine sıkıştırmaya çalıştığı geçmiş dönemin renginin pratik olarak reddedilmesindeki ısrarda şekillenen geleceğe ait bir vizyondur. Bu vizyon, çağ, medeniyet ve ötekiyle, inanç, metot ve siyaset olarak iletişime geçmek, vatanla konumunu sağlamlaştırmak, hakkın bulanıklaştırılmasını ya da özne şeklinde gösterilmesini ortadan kaldırmak için iletişime geçme ve kaynaşma çalışmasıdır.
Ulusal, aşamasal boyutla medeni ve uluslararası ufuk arasında Arap ve İslami kimliğimizi asla unutmadık. İçinde yaşadığımız ülkeyi daima bütünün bir parçası ve gövdedeki bir dal olarak gördük. Birlik, İslam ve Arap ufkuyla birlikte bizim hedefimiz, saygı ve diyalog üzerine kurulu insani tanışma da isteğimizdi. Bizler daha geniş ve engin ufuklarda dolaşırken iç ulusal birliği unutmadık. Arap kimliği, İslam inancı ve medeniyeti bu dokunun eti tırnağıdır.
Rabbani şeriatımızın sabiteleri Kuran ve sünnetti. Aynı şekilde İslami ve insani boyutlarıyla medeniyet bize çıkış noktası ve kaynak oldu ve sabitelerle deneyimler projemize hayat verdi.
Yüzyıldan fazla bir süredir milletimiz anlamsız, hiçbir temeli olmayan, ödünç alınmış bir göğün altında kalkınma çalışmalarıyla tüketildi. Tarihin gerçekleri, imanın oluşturduğu hazine unutuldu, enerjiler harekete geçirilmedi ve işlevselleştirilmedi. Milletimiz geri kalmışlığın ve acziyetin esiri oldu, zillet ve aşağılanmanın darb-ı meseli oldu.
Hanımefendiler, beyefendiler!
Uzun zamandır böyle bir projeyi düşünmemiz gerektiğini biliyorduk. Realitemiz geri kalmışlığın yığıntısıyla ağırlaşmış ve birilerinin peşinden koşma politikalarıyla zincirlenmişti. Bu nedenle sihirli çözümler ve pembe vaatler düşünmedik.
Vizyonumuz, kaderimizin ulusal yardımlaşma ve orta yolu bulma üzerine çizildiği, harakete geçmek için girişimde bulunmak ve sonrasında tartışma ortamından çıkıp çalışmaya başlamak, yaraların üzerinde durmayıp daha güzel yarınlara ulaşmak için karşılıklı acziyet sebepleri atışması yapmaktan vazgeçmektir.
Projemizde insanın yeniden inşa edilmesi zorunluluğunu vurguladık. Hurafelerle, kayıtsızlık, acziyet, taassup ve abartıyla savaşan, takva, ilim, başarı ve kaliteli çalışmayı teşvik eden, hoşgörüyle yolu açan, bilgi üzerine yoğunlaşan, bilincin çıkış noktalarını derinleştiren ve ona ufuk açan bir inanç üzerine kurulan bir bina.
Özgürlük vizyonumuz ise, enerjilerin, yaratıcılığın harekete geçirilmesi temel şartına dayanmaktadır. Seçen, sorumlu ve özgür birey söylemin, sorumluluğun ve başarının odak noktasıdır.
Birey konusundaki tutumumuzda insani gerçekliğin diğer boyutu olan, sahada bulunmayan ya da bulunmasına izin verilmeyen kadın vardır. Toplumsal gerçeklikle şeriatın ona verdiği ufuk arasındaki mesafenin, adalet ve şefkat üzerine kurulu olduğunu anladık. Bu da Allah'ın şu ayeti üzerine kuruludur: "Kadınların da ödevlerine denk belli hakları vardır. Ancak erkekler kadınlara göre bir derece üstünlüğe sahiptirler." Bu üstünlüğün aile reisliği ve ekonomik üstünlük olduğu söylenmiştir. Resulullah şöyle buyuruyor: "Kadınlar, elbette ki erkeklerin öz kardeşleridir." Kardeşler arasındaki ilişkiye dair olan projemiz, kutsayan ve aileyi koruyan özellikler çerçevesinde benzerlik, tekamül ve farklılık dairesinde, insanlık onuru ve kamusal hayatta ekonomik, sosyal, siyasi gibi müşterek hakların sağlanması üzerine kuruludur.
Hanımefendiler, beyefendiler!
Biz güçlü, birbiriyle kaynaşmış ve güçlü insani bağlarla desteklenmiş toplumda medeni başarının temelini gördük ve toplumu dayanışma, şefkat ve yardımlaşma üzerine bina ettik. Toplumsal adalette en az siyasi adalet kadar önemli bir ortam gördük. İnsana acı vermede açlık ve korku arasındaki bağ çok sağlamdı. Aç olan kişi korkan gibi iradesi çalınmış, kapasitesi felce uğramış ve başarmaktan aciz insandır. Özgürlükte ifadesini bulan siyasi güvenlik, yeterlilikte ifadesini bulan sosyal güvenlik, istibdada boyun eğmeyi ve zulmü reddetme üzerine kurulu bir topluma gerçek giriştir.
Aynı şekilde medeniyet tarihimizde farklı alanlara dönüştürülen sivil toplum kuruluşlarının İslam'ın yasalaştırdığı yeterlilik ödevleri üzerine kurulduğunu gördük. Bu toplumsal durum terimler bir tarafa- ümmet yani iyiliği emreden, kötülüğü yasaklayan, hayra çağıran Allah'ın: "İçinizden bir ümmet olsun" sözünde kemikleşen topluluktur.
Bu sivil toplum muasır özelliğiyle devletin alternatifi değildir. Devlet olmadığında, aciz ya da kusurlu olduğunda o sadece tamamlayıcı bir gölgeydi, aşırıya kaçtığında ya da ihmalkâr davrandığında düzelten ve nasihat eden bir sesti.
Devletin yeniden inşaa edilmesi, projemizdeki ikinci odak noktaydı. Sayın konuklar burada bizim realitemizde devletin temsil ettiği bu durum üzerinde durmayacağım. Başımızdaki felaket işaret edildiğinden daha büyük ve daha yaygındır.
İslami alternatifte İslam devletiyle kutsal aidiyet ya da sahte dokunulmazlık iddiaları üzerine kurulu teokratik devlet arasındaki ilişkiyi kesmeye çalışıyoruz.
İslam âlimleri, ümmetin hükümranlığın kaynağı olduğu üzerinde birleştiler. Kuran şuranın Müslüman toplum çerçevesinde siyasi ve toplumsal hareketin temeli olduğunu vurguluyor. "İşte onlara danış", "Onların işleri aralarında şura iledir."
Buradan hareketle modern devlette çağdaş tecellileriyle İslam devletinin gölgesini gördük. Projemizde dile getirdiğimiz devlet, vatandaşlığın genel anlamıyla hak ve ödevlerin dayanağı olduğu devlettir. Müslümanların hüküm sürdüğü harikulade dönemlerde "Bizim lehimize olan onların da lehine, aleyhimize olan onların da aleyhinedir." sözü ne kadar çok tekrarlanmıştır. Bu, sivil anayasa üzerine kurumuş bir devlettir. Bu, çoğulculuk, sözleşme, müzakere ve kurumsal temeller üzerine kurulan ve iktidarı azletmeye karar veren bir devlettir.
Hanımefendiler, beyefendiler!
Anayasal siyaset kitaplarında imamet konusunun din ve dünya işlerine başkanlık etme konusu olduğu ve ümmet ile imam arasında bir kabul akdi üzerine kurulduğu daima vurgulanır.
Burada demokrasiyi ulusal siyasi çalışmamızda bir seçenek olarak kabul ettiğimizi vurgulamak istiyoruz. Son söz daima şeffaf ve özgür seçim sandıklarının olacak ve halktan aldığımız referans siyasi programımıza girişimiz olacak.
Bütün Arap ülkelerinde özellikle de bizim ülkemizde, halklarımızın içinde bulunduğu en büyük zorluk, iktidarın el değiştirmesi için pratik ve medeni bir sistemin oluşturulmasıdır. Zira demokrasi merdivenlerinin, hiç kimsenin bu merdivenlerde takılı kalmasına ya da onu aşmasına izin verilmeksizin iki yönlü olmasında ısrar ediyoruz.
Hanımefendiler, beyefendiler!
Ekonomik özgürlük siyasi ve toplumsal boyutuyla, üçüncü yani başarı ortamının oluşturulması ve enerjilerin harekete geçirilmesi boyutunu temsil ediyor. İslam'ın seçkin ekonomik temelleri ve kuralları vardı. Projemizde ortaya atılan ekonomik vizyon, kapitalist ekonomik sistemde bir değişiklik değildir. Hürriyet bütün alanlarında bizim görüşümüzce- kaos, açlık ve herşeyi meşrulaştırmakla eşanlamlı değildir. Ekonomik vizyonumuz ayrıca sosyalist rejimin ya da devlet kapitalizminin yani refah devletinin başarısız olmasının alternatifi olmamıştır. Ekonomik vizyonumuz, çağın gereklerine karşılık veren ve esneklik gösteren asil bir sistemin kurallarının ifadesidir. O aynı zamanda insanın diğer insan kardeşi için kullanılmasından uzaktır. Pazarın gereklerine, kamusal çıkarlara uygun olacak şekilde cevap verir.
Hanımefendiler, beyefendiler!
Yolsuzluk ve diktattörlük, ümmetimizin kalkınmasını engelleyen temel parazitlerdendi. Ümmetimizin bugünü var etme ve geleceği kurma iradesini kullanmasına izin vermedi. Buradan hareketle, projemiz yolsuzluğu ve onun köklerini ortadan kaldırmak için ulusal bir girişime başlamak adına omuz omuza vermenin zorunluluğunu vurgulamaktadır. Bu girişimi ancak temiz ruhlar ve mütevazı eller gerçekleştirmelidir.
Hanımefendiler, beyefendiler!
Projemiz pek çok soruya cevap vermekte, pek çok sıkıntı ve meseleye çözüm getirmekte, İslam anayasasının sivil yapısını açıklamakta, onun mutedilliğini ve kolaylığını vurgulamaktadır. Bu, sözleşme yapan, tehlike dairesini daraltan, bağışlama dairesini genişleten, çıkar sağlama ve kötülükleri engellemede insani çalışmaya geniş alanlar bırakan bir anayasadır.
Bu proje vatandan medeni, davet, siyasi ve stratejik boyutlarıyla bahsetmekte, küreselleşme, kitle imha silahları, nüfus artışı gibi mselelere karşı olumlu bir tavır sergilemekte ve aynı şekilde Golan Tepeleri'nin kurtuluşu için görüşler ortaya atmaktadır.
Etnik, mezhebi ve dini çoğulculuk meselelerini ayırmayan birleştiren bir bakış açısından çözümlemektedir. Üç otorite üzerinde durmakta ve yasama ve yürütme makamlarının ıslah edilmesi gibi yargının ıslahı için de programlarını ortaya koymaktadır. Sistem ve metotların ıslah edilmesini ele almakta, anayasa reformuyla kanun egemenliğini bütün reformlara temel giriş olarak kabul etmekte, varmaya çalıştığı siyasi sistemin güvenlik, eşitlik, adalet ve özgürlük şeklinde ifade edilebilecek genel hedeflerini açıklamaktadır.
Bu proje, şiddeti silmiş, diyaloga çağırmış, terörizmi kınamış, bunun tam olarak tanımlanmasını, direnişle terörizm arasındaki ayrımın yapılmasını istemiş, devlet terörünü şiddetle kınamış, mazlum halklara özellikle de Filistinli kardeşlerin davalarına yardım etmiş ve Filistin sorununun çözümü için hak, adalet ve meşruiyet üzerine kurulu bir çözüm talep etmiştir.
Projemiz eğitim, terbiye, basın, kültür, ordu ve savunma konularıyla da ilgilenmiş, işsizlik, fakirlik, cehalet ve yaratıcılık dünyasında var olamama sorunlarıyla ilgilendiği gibi gençlerin sorunlarıyla da ilgilenmiştir.
Hanımefendiler, beyefendiler!
Projemiz elinizdedir. Bu kısa zamanda Allah'ın ayetini de zikredelim istedik: "Ben sadece gücümün yettiği kadar ıslah etmek istiyorum. Fakat başarmam ancak Allah'ın yardımı iledir. Yalnız ona dayandım ve yalnız ona döneceğim."
Suriye İhvan-ı Müslimin Hareketi liderlerinden Zuheyr Salim'in Londra'da 16.12.2004 tarihinde yaptığı konuşması, Gülşen Topçu tarafından israhaber için tercüme edildi.
Suriye'nin Siyasi Projesinin İlanı
Hamd Allah'a, salât ve selam Muhammed resulullaha olsun"
Hanımefendiler ve beyefendiler!
Bu mübarek ve hoş buluşmaya hoş geldiniz diyorum. Bana verilen kısa zaman diliminde önünüze koyduğumuz ve Suriye halkının kalkınma çıtası ve kurtuluş anahtarı olan siyasi projenin kapsamlı bir özetini sunmaktan aciz olduğumu itiraf ediyorum. Bu nedenle bu projenin üzerine kurulduğu büyük gerçeklere dikkat çeken işaretlerden bir kısmını sunmakla yetineceğim.
Bu projede -toplamda- zamansal ve mekânsal çerçevesinde bireyin, toplumun, devletin yeniden inşaa edilmesi, bölgemizin kalkınma ve özgürlük listesine alınması için kurumların, metotların ve sistemlerin ıslah edilmesi, bizim yeni İslami vizyonumuzdur. Bu, bazılarının İslami boyaya ve onun çerçevesine sıkıştırmaya çalıştığı geçmiş dönemin renginin pratik olarak reddedilmesindeki ısrarda şekillenen geleceğe ait bir vizyondur. Bu vizyon, çağ, medeniyet ve ötekiyle, inanç, metot ve siyaset olarak iletişime geçmek, vatanla konumunu sağlamlaştırmak, hakkın bulanıklaştırılmasını ya da özne şeklinde gösterilmesini ortadan kaldırmak için iletişime geçme ve kaynaşma çalışmasıdır.
Ulusal, aşamasal boyutla medeni ve uluslararası ufuk arasında Arap ve İslami kimliğimizi asla unutmadık. İçinde yaşadığımız ülkeyi daima bütünün bir parçası ve gövdedeki bir dal olarak gördük. Birlik, İslam ve Arap ufkuyla birlikte bizim hedefimiz, saygı ve diyalog üzerine kurulu insani tanışma da isteğimizdi. Bizler daha geniş ve engin ufuklarda dolaşırken iç ulusal birliği unutmadık. Arap kimliği, İslam inancı ve medeniyeti bu dokunun eti tırnağıdır.
Rabbani şeriatımızın sabiteleri Kuran ve sünnetti. Aynı şekilde İslami ve insani boyutlarıyla medeniyet bize çıkış noktası ve kaynak oldu ve sabitelerle deneyimler projemize hayat verdi.
Yüzyıldan fazla bir süredir milletimiz anlamsız, hiçbir temeli olmayan, ödünç alınmış bir göğün altında kalkınma çalışmalarıyla tüketildi. Tarihin gerçekleri, imanın oluşturduğu hazine unutuldu, enerjiler harekete geçirilmedi ve işlevselleştirilmedi. Milletimiz geri kalmışlığın ve acziyetin esiri oldu, zillet ve aşağılanmanın darb-ı meseli oldu.
Hanımefendiler, beyefendiler!
Uzun zamandır böyle bir projeyi düşünmemiz gerektiğini biliyorduk. Realitemiz geri kalmışlığın yığıntısıyla ağırlaşmış ve birilerinin peşinden koşma politikalarıyla zincirlenmişti. Bu nedenle sihirli çözümler ve pembe vaatler düşünmedik.
Vizyonumuz, kaderimizin ulusal yardımlaşma ve orta yolu bulma üzerine çizildiği, harakete geçmek için girişimde bulunmak ve sonrasında tartışma ortamından çıkıp çalışmaya başlamak, yaraların üzerinde durmayıp daha güzel yarınlara ulaşmak için karşılıklı acziyet sebepleri atışması yapmaktan vazgeçmektir.
Projemizde insanın yeniden inşa edilmesi zorunluluğunu vurguladık. Hurafelerle, kayıtsızlık, acziyet, taassup ve abartıyla savaşan, takva, ilim, başarı ve kaliteli çalışmayı teşvik eden, hoşgörüyle yolu açan, bilgi üzerine yoğunlaşan, bilincin çıkış noktalarını derinleştiren ve ona ufuk açan bir inanç üzerine kurulan bir bina.
Özgürlük vizyonumuz ise, enerjilerin, yaratıcılığın harekete geçirilmesi temel şartına dayanmaktadır. Seçen, sorumlu ve özgür birey söylemin, sorumluluğun ve başarının odak noktasıdır.
Birey konusundaki tutumumuzda insani gerçekliğin diğer boyutu olan, sahada bulunmayan ya da bulunmasına izin verilmeyen kadın vardır. Toplumsal gerçeklikle şeriatın ona verdiği ufuk arasındaki mesafenin, adalet ve şefkat üzerine kurulu olduğunu anladık. Bu da Allah'ın şu ayeti üzerine kuruludur: "Kadınların da ödevlerine denk belli hakları vardır. Ancak erkekler kadınlara göre bir derece üstünlüğe sahiptirler." Bu üstünlüğün aile reisliği ve ekonomik üstünlük olduğu söylenmiştir. Resulullah şöyle buyuruyor: "Kadınlar, elbette ki erkeklerin öz kardeşleridir." Kardeşler arasındaki ilişkiye dair olan projemiz, kutsayan ve aileyi koruyan özellikler çerçevesinde benzerlik, tekamül ve farklılık dairesinde, insanlık onuru ve kamusal hayatta ekonomik, sosyal, siyasi gibi müşterek hakların sağlanması üzerine kuruludur.
Hanımefendiler, beyefendiler!
Biz güçlü, birbiriyle kaynaşmış ve güçlü insani bağlarla desteklenmiş toplumda medeni başarının temelini gördük ve toplumu dayanışma, şefkat ve yardımlaşma üzerine bina ettik. Toplumsal adalette en az siyasi adalet kadar önemli bir ortam gördük. İnsana acı vermede açlık ve korku arasındaki bağ çok sağlamdı. Aç olan kişi korkan gibi iradesi çalınmış, kapasitesi felce uğramış ve başarmaktan aciz insandır. Özgürlükte ifadesini bulan siyasi güvenlik, yeterlilikte ifadesini bulan sosyal güvenlik, istibdada boyun eğmeyi ve zulmü reddetme üzerine kurulu bir topluma gerçek giriştir.
Aynı şekilde medeniyet tarihimizde farklı alanlara dönüştürülen sivil toplum kuruluşlarının İslam'ın yasalaştırdığı yeterlilik ödevleri üzerine kurulduğunu gördük. Bu toplumsal durum terimler bir tarafa- ümmet yani iyiliği emreden, kötülüğü yasaklayan, hayra çağıran Allah'ın: "İçinizden bir ümmet olsun" sözünde kemikleşen topluluktur.
Bu sivil toplum muasır özelliğiyle devletin alternatifi değildir. Devlet olmadığında, aciz ya da kusurlu olduğunda o sadece tamamlayıcı bir gölgeydi, aşırıya kaçtığında ya da ihmalkâr davrandığında düzelten ve nasihat eden bir sesti.
Devletin yeniden inşaa edilmesi, projemizdeki ikinci odak noktaydı. Sayın konuklar burada bizim realitemizde devletin temsil ettiği bu durum üzerinde durmayacağım. Başımızdaki felaket işaret edildiğinden daha büyük ve daha yaygındır.
İslami alternatifte İslam devletiyle kutsal aidiyet ya da sahte dokunulmazlık iddiaları üzerine kurulu teokratik devlet arasındaki ilişkiyi kesmeye çalışıyoruz.
İslam âlimleri, ümmetin hükümranlığın kaynağı olduğu üzerinde birleştiler. Kuran şuranın Müslüman toplum çerçevesinde siyasi ve toplumsal hareketin temeli olduğunu vurguluyor. "İşte onlara danış", "Onların işleri aralarında şura iledir."
Buradan hareketle modern devlette çağdaş tecellileriyle İslam devletinin gölgesini gördük. Projemizde dile getirdiğimiz devlet, vatandaşlığın genel anlamıyla hak ve ödevlerin dayanağı olduğu devlettir. Müslümanların hüküm sürdüğü harikulade dönemlerde "Bizim lehimize olan onların da lehine, aleyhimize olan onların da aleyhinedir." sözü ne kadar çok tekrarlanmıştır. Bu, sivil anayasa üzerine kurumuş bir devlettir. Bu, çoğulculuk, sözleşme, müzakere ve kurumsal temeller üzerine kurulan ve iktidarı azletmeye karar veren bir devlettir.
Hanımefendiler, beyefendiler!
Anayasal siyaset kitaplarında imamet konusunun din ve dünya işlerine başkanlık etme konusu olduğu ve ümmet ile imam arasında bir kabul akdi üzerine kurulduğu daima vurgulanır.
Burada demokrasiyi ulusal siyasi çalışmamızda bir seçenek olarak kabul ettiğimizi vurgulamak istiyoruz. Son söz daima şeffaf ve özgür seçim sandıklarının olacak ve halktan aldığımız referans siyasi programımıza girişimiz olacak.
Bütün Arap ülkelerinde özellikle de bizim ülkemizde, halklarımızın içinde bulunduğu en büyük zorluk, iktidarın el değiştirmesi için pratik ve medeni bir sistemin oluşturulmasıdır. Zira demokrasi merdivenlerinin, hiç kimsenin bu merdivenlerde takılı kalmasına ya da onu aşmasına izin verilmeksizin iki yönlü olmasında ısrar ediyoruz.
Hanımefendiler, beyefendiler!
Ekonomik özgürlük siyasi ve toplumsal boyutuyla, üçüncü yani başarı ortamının oluşturulması ve enerjilerin harekete geçirilmesi boyutunu temsil ediyor. İslam'ın seçkin ekonomik temelleri ve kuralları vardı. Projemizde ortaya atılan ekonomik vizyon, kapitalist ekonomik sistemde bir değişiklik değildir. Hürriyet bütün alanlarında bizim görüşümüzce- kaos, açlık ve herşeyi meşrulaştırmakla eşanlamlı değildir. Ekonomik vizyonumuz ayrıca sosyalist rejimin ya da devlet kapitalizminin yani refah devletinin başarısız olmasının alternatifi olmamıştır. Ekonomik vizyonumuz, çağın gereklerine karşılık veren ve esneklik gösteren asil bir sistemin kurallarının ifadesidir. O aynı zamanda insanın diğer insan kardeşi için kullanılmasından uzaktır. Pazarın gereklerine, kamusal çıkarlara uygun olacak şekilde cevap verir.
Hanımefendiler, beyefendiler!
Yolsuzluk ve diktattörlük, ümmetimizin kalkınmasını engelleyen temel parazitlerdendi. Ümmetimizin bugünü var etme ve geleceği kurma iradesini kullanmasına izin vermedi. Buradan hareketle, projemiz yolsuzluğu ve onun köklerini ortadan kaldırmak için ulusal bir girişime başlamak adına omuz omuza vermenin zorunluluğunu vurgulamaktadır. Bu girişimi ancak temiz ruhlar ve mütevazı eller gerçekleştirmelidir.
Hanımefendiler, beyefendiler!
Projemiz pek çok soruya cevap vermekte, pek çok sıkıntı ve meseleye çözüm getirmekte, İslam anayasasının sivil yapısını açıklamakta, onun mutedilliğini ve kolaylığını vurgulamaktadır. Bu, sözleşme yapan, tehlike dairesini daraltan, bağışlama dairesini genişleten, çıkar sağlama ve kötülükleri engellemede insani çalışmaya geniş alanlar bırakan bir anayasadır.
Bu proje vatandan medeni, davet, siyasi ve stratejik boyutlarıyla bahsetmekte, küreselleşme, kitle imha silahları, nüfus artışı gibi mselelere karşı olumlu bir tavır sergilemekte ve aynı şekilde Golan Tepeleri'nin kurtuluşu için görüşler ortaya atmaktadır.
Etnik, mezhebi ve dini çoğulculuk meselelerini ayırmayan birleştiren bir bakış açısından çözümlemektedir. Üç otorite üzerinde durmakta ve yasama ve yürütme makamlarının ıslah edilmesi gibi yargının ıslahı için de programlarını ortaya koymaktadır. Sistem ve metotların ıslah edilmesini ele almakta, anayasa reformuyla kanun egemenliğini bütün reformlara temel giriş olarak kabul etmekte, varmaya çalıştığı siyasi sistemin güvenlik, eşitlik, adalet ve özgürlük şeklinde ifade edilebilecek genel hedeflerini açıklamaktadır.
Bu proje, şiddeti silmiş, diyaloga çağırmış, terörizmi kınamış, bunun tam olarak tanımlanmasını, direnişle terörizm arasındaki ayrımın yapılmasını istemiş, devlet terörünü şiddetle kınamış, mazlum halklara özellikle de Filistinli kardeşlerin davalarına yardım etmiş ve Filistin sorununun çözümü için hak, adalet ve meşruiyet üzerine kurulu bir çözüm talep etmiştir.
Projemiz eğitim, terbiye, basın, kültür, ordu ve savunma konularıyla da ilgilenmiş, işsizlik, fakirlik, cehalet ve yaratıcılık dünyasında var olamama sorunlarıyla ilgilendiği gibi gençlerin sorunlarıyla da ilgilenmiştir.
Hanımefendiler, beyefendiler!
Projemiz elinizdedir. Bu kısa zamanda Allah'ın ayetini de zikredelim istedik: "Ben sadece gücümün yettiği kadar ıslah etmek istiyorum. Fakat başarmam ancak Allah'ın yardımı iledir. Yalnız ona dayandım ve yalnız ona döneceğim."
Suriye İhvan-ı Müslimin Hareketi liderlerinden Zuheyr Salim'in Londra'da 16.12.2004 tarihinde yaptığı konuşması, Gülşen Topçu tarafından israhaber için tercüme edildi.