İl Başkanları size söylüyorum... Yeni Başbakan sen anla!

Hasan Karakaya

Televizyonlardan da izlediğiniz gibi, Başbakan Tayyip Erdoğan ya da yeni ifadesiyle “Seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı” Erdoğan; dün AK Parti Genel Merkezi’nde düzenlenen Genişletilmiş İl Başkanları toplantısında konuştu ve anlayabilenler için “Son derece önemli mesajlar” verdi.

Malûm, dün 14 Ağustos’tu...

14 Ağustos ise; 13 yıl önce, yani 14 Ağustos 2001 tarihi, “AK Parti’nin kuruluşunun ilân edildiği gün”dür.

14 Ağustos 2001’de kurulan AK Parti, kuruluşundan “14 ay sonra” 3 Kasım 2002’de yapılan genel seçimlerde aldığı yüzde 34.4 oy oranıyla “Türkiye’nin en büyük partisi” olarak, “tek başına iktidar”a gelmiştir...

MEŞAKKATLİ YOLCULUK

Peki; “Tek başına iktidar” olan, Meclis’te, milletvekili sayısı olarak “yüzde 63” gibi bir çoğunluğa ulaşan AK Parti, rahat bırakıldı mı?..

Yani, “millî iradeye saygı” gösterildi mi?..

Elbette hayır...

Tayyip Erdoğan; dünkü konuşmasında, işte bu “meşakkatli yolculuğun geçirdiği aşamaları” da anlattı ve dedi ki;

l “Daha partimize kurulduğu andan itibaren arka arkaya dâvâlar açıldı. Biz Türkiye’yi dolaşırken, milletimizle hasretle kucaklaşırken Ankara’da o aralar şahsımla ilgili derhal tutuklanmamı isteyen, idamla yargılamaya hazırlanan bazı savcılar çıktı. 

Hem partimizi kurduktan sonra, hem de tek başına iktidar olduğumuzda AK Parti’nin kapatılması için girişimler oldu. 

13 yıl içinde darbe senaryoları gördük, suikastlara, tehditlerle muhatap olduk, çok sayıda provokasyon yapıldı. 

Zaman zaman partimizin içine fitne sokulmak istendi. Bizi çalıştırmamak, yavaşlatmak için nice tuzaklar kuruldu. 

Sadece 1 yıl içinde Gezi olaylarıyla, 17-25 Aralık darbe girişimleriyle; hem partimiz, hem hükümetimiz hedef alındı. 

İçeriden, dışarıdan ulusal ve uluslararası medyadan, çeşitli sermaye çevrelerinden, ülkelerden, istihbarat örgütlerinden nice saldırılar yapıldı. 

Allah’a hamd olsun!.. 

13 yıl içinde, tüm bu saldırılara göğüs gerdik, tüm bu saldırıları püskürttük. Kurulan tüm tuzakları altüst ettik. Sırtımızı önce Hakk’a sonra halka dayadık ve hak bildiğimiz yolda sarsılmadan, ayaklarımız dolaşmadan, istikametimizden sapmadan bugünlere kadar geldik.”

l “Amaçları; sadece AK Parti’yi denklemin dışına itmek değildi... Aynı zamanda AK Parti ve AK Parti iktidarını çalışamaz, iş göremez, hizmet üretemez hale getirmek istiyorlardı... 13 yıllık süreçte, hem partimizi dimdik ayakta tuttuk hem tüm saldırıları püskürttük hem de Allah’a hamd olsun Cumhuriyet tarihimizin en büyük reformlarını, yatırımlarını gerçekleştirdik, asli vazifenin hepsini layıkıyla yerine getirdik. 

Şunu unutmayalım; 

AK Parti’yi millet kurmuştur, milletimizin her bir ferdinin talebi, beklentisi, arzusu, hayalleri AK Parti’nin programında ve siyasetinde ete kemiğe bürünmüştür.  

AK Parti, 13 yıl boyunca sadece ve sadece milletle yürümüştür. AK Parti, 13 yıl boyunca hiçbir zaman manda ve himaye kabul etmeyen, milletin egemenliğini hiç kimseyle paylaşmayan bir parti olmuştur... 

l “AK Parti, 13 yıl boyunca millet istikametinden başka yöne bakmamıştır... Biz partimizi kurduğumuzda, bize ömür biçenler vardı ama, yanıldılar. Onların dedikleri olmadı, Allah’ın dediği oldu. İktidar görevini üstlendiğimizde bize ömür biçenler yanıldılar, yıpranacağımızı, dağılacağımızı, yorulacağımızı düşünenler her zaman yanıldılar. Ne yazık ki bizimle beraber yürüyenler içinde bile son zamanlarda AK Parti’nin kısa zaman içerisinde dağılacağını, parçalanacağını söyleyenler var. Bu da çok manidardır. Biz sadece milletten yetki alan bir parti olduk. Ama biz milletin hayır duasını da her daim yanında bulan bir parti olduk. Milletimize mahcup olmamak için 13 yıl boyunca çok büyük hassasiyetle hareket ettik. Yine hamd olsun, mahcup olmadık.”

NİYET HAYIR, AKIBET HAYIR

Evet mahcup olmadılar.

13 yıl içinde; 3 genel, 3 yerel seçim, 2 halk oylaması ve 1 Cumhurbaşkanlığı” seçimi olmak üzere “9 seçime” girdiler ve hepsinden de “zafer”le çıktılar.

Peki, bunun sırrı ne?..

O sırrı şöyle açıkladı Erdoğan;

“Niyet hayır, akıbet hayır.”

Ve ekledi:

l “Bizim tükeneceğimizi, dağılacağımızı, yorulacağımızı düşünenler her seçimin ardından hayal kırıklığı yaşadılar... Çünkü niyet hayır, akıbet hayır... Biz böyle yürüdük ama; onların niyeti hayır değildi, şerdi. Onun için de sonuçları hep tokat oldu. 

28 Mart 2004 yerel seçimlerinde oy oranımız yüzde 41,7’ydi... 30 Mart seçimlerinde yüzde 45,5 oranına ulaştık... 

2007 halk oylamasında yüzde 69, 2010 halk olmasında yüzde 58 oranını elde ettik... 3 Kasım 2002’de aldığımız oy 34,4 idi... En son 12 Haziran 2011’de yüzde 50 oranına ulaştık. İşte en son yaptığımız Cumhurbaşkanı seçiminde milletimiz, yüzde 52 ile, bize, hem cumhurbaşkanlığı hem de Türkiye’nin halkoyuyla ilk seçilmiş cumhurbaşkanlığı makamını tevcih etti.”

NASIL BİR CUMHURBAŞKANI?

Bu sözleri sarf eden Tayyip Erdoğan, “nasıl bir Cumhurbaşkanı” olacağını da şu sözlerle özetledi:

l “10 Ağustos cumhurbaşkanlığı seçiminin galibi Recep Tayyip Erdoğan değil, 77 milyon olmuştur, Türkiye olmuştur. Yeryüzündeki tüm dost ve kardeşlerimiz olmuştur.”

l “Bu seçimin mağlubu, kaybedeni yoktur... Allah’ın izniyle 28 Ağustos’ta Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yeminimizi edip, göreve başladığımızda 77 milyonun cumhurbaşkanı olacağımızdan da hiç kimsenin endişesi olmasın”

Tamam, “77 milyonun Cumhurbaşkanı” olacak da; bu 77 milyon içinde “Paralelciler” de var... Ne yani; Paralelcilerin de mi Cumhurbaşkanı olacak?..

Erdoğan, dünkü konuşmasında “herkesin Cumhurbaşkanı olacağını” söylerken, dedi ki;

l “Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisindeki herkesin inançlarını yaşaması için; değerlerini, kültürünü, kimliğini özgürce ifade edebilmesi için, yaşam tarzını muhafaza edebilmesi için, özellikle de fikirlerini rahatça söyleyebilmesi için tarihi nitelikte reformlar yaptık.”

Sadece başörtülüler için değil, başı açık olanlar için de özgür bir Türkiye inşa ettik... Sadece Türkler için değil, Kürt, Arap, Gürcü, Çerkez, Boşnak, Arnavut, Roman vesaire herkes için özgür bir Türkiye imar ettik...

Sünni’nin de Alevi’nin de Müslümanın da Hristiyanın da Musevinin de Ermeni, Rum, Yezidi, Süryani gibi azınlığın da haklarını en güçlü şekilde savunduk... Demokratikleşme reformlarını önümüze çıkan engellere, bariyerlere, tehditlere rağmen gerçekleştirdik...

Ama onlar;

“Kimine ‘Kürt’ dediler haklarını kısıtladılar. Kimine ‘Alevi’ dediler ötelediler. Kimine ‘başörtülü’ dediler, ‘sakallı’ dediler, ‘muhafazakâr’ dediler ötelediler. Ellerinden eğitim hakkını aldılar, okutmadılar. ‘Senden ancak olsa olsa hizmetçi olur’ dediler. ‘Sen ancak tarlaya git meyve sula’ dediler veya ‘yaş sebze sula’ dediler. ‘Senden ancak olsa olsa kapıcı olur’ dediler. Bu tür şeyleri yaptılar. ‘Yoksul’ dediler. ‘Taşralı, köylü, cahil’ dediler. Her fırsatta milleti tahkir ettiler. ‘Göbeğini kaşıyan adam’ dediler. Demedikleri bir şey bırakmadılar.”

AK Parti ise; ezilenlerin, ötelenenlerin, ayrımcılığa, baskıyla, haksızlığa uğrayanların partisi olarak bu mücadelenin içine girdi... Hiç kimsenin ötelenmemesi için mücadele verdik.”

PARALEL İHANET ÇETESİ

Bütün bunlar tamam da;

“Paralel ne olacak?”

Öyle ya;

Başta “Tayyip Erdoğan, ailesi ve hükümeti” olmak üzere, “hedef” almadıkları, “itibar suikastı” yapmadıkları, “iftira” atmadıkları, “beddua” etmedikleri insan kalmadı!..

Tek hedefleri; “Erdoğan’sız bir Hükümet”ti... “Erdoğan’ı devirebilmek” için “alçakça senaryolar” yazdılar, “namertçe kumpaslar” kurdular, “ahlâksızca operasyonlar” yaptılar.

Peki; bu “alçak”ların, bu “şeref”sizlerin, bu “haysiyetsiz”lerin, bu “namert”lerin de mi “Cumhurbaşkanı” olacak Erdoğan?..

Hayır, olmayacak!.. Çünkü, “Paralel Yapı” denilen “ihanet şebekesi”nin hedefi “Türkiye Cumhuriyeti Devleti”dir... Evet, bu çete “Devlet için tehdit, devlet için tehlike”dir!..

Dün, öyle dedi Erdoğan;

l “Paralel ihanet çetesinin hedefi Recep Tayyip Erdoğan, onun ailesi, çalışma arkadaşları, yol arkadaşları değildir... Bu çetenin hedefi istiklalimizdir, bayrağımızdır, vatanımızdır, milletimizdir, bunun böyle bilinmesi lazım... Eğer hâlâ bunu göremeyenler varsa, gözlerindeki ve kalplerindeki mührün açılması için ben Rabbime dua ediyorum... Ama bunu gördüğü halde; şahsi ikbali için ihanete göz yumanlar varsa, onları da sizin ve milletimizin takdirine havale ediyorum. Basit hesaplarla bu mücadeleden asla geri durulamaz. 

‘Efendim böyle bir şey yaparsak acaba yargıda başımıza bir şey gelir mi?’ diye düşünenlere diyorum ki; Ya bir kere ölür bir insan. Her gün ölmenin ne anlamı var?”

l “MİT’ten başbakana, sivil toplum kuruluşlarından cumhurbaşkanına kadar herkesin şantajla diz çöktürülmek istendiğini ve her tarafın dinlendiğini ifade eden Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Hizmet, fedakarlık, cefakarlık dediler, saf, temiz bir kitleyi hem maddi, hem manevi iliklerine kadar sömürdüler. Oradan devşirdikleri gücü, ülkenin ve milletin aleyhine kullanmak istediler. Üzerimize mertçe gelmediler, sinsice, gizlice, gözetleyerek, izleyerek, montajlar yaparak, takip ederek, kaydederek, yani en alçakça metotlarla bizi sindirmek istediler.”

l “Bunların ilkesi falan yok... Bunlar kıbleyi, mıbleyi her şeyi kaybettiler. Bir oluşumun bir ilkesi olur, kuralları olur. Bunların böyle bir şeyi yok, her şey ortada. Bunları anlatmama gerek var mı kardeşlerim? Bunları siz yaşadınız zaten.”

l “Kim bunların arkasına takılırsa, milletin iradesi karşısında hezimete uğrar. Aileleri çökerttiler. Aileleri birbirinden ayırdılar. Kim bunlara kol, kanat gerer, korur ve kollarsa milletten gereken cevabı alır.”

BU MESAJ İYİ OKUNMALI

Şöyle diyenler çıkabilir:

“Erdoğan bunları söylüyor da, 28 Ağustos’ta Cumhurbaşkanlığı’nı devralacak... Ondan sonra Paralel’le nasıl mücadele edecek?”

Erdoğan, dünkü konuşmasında “böyle düşünenler”in tereddüdünü de giderdi ve özetle dedi ki;

l “12. Cumhurbaşkanlığı görevini devraldıktan sonra da, şahsen bu mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceğim.”

l “AK Parti’nin, 27 Ağustos’taki genel kuruldan sonra da paralel ihanet çetesiyle mücadelesinin aynı kararlılıkla sürdürmesi millete verilmiş bir sözdür, vaattir.

Genel başkanlık ve Başbakanlık makamına gelecek arkadaşımızın da ulusal güvenliğimizi tehdit eden bu yapıya, hiçbir şekilde müsamaha göstermemesi; hem bizim, hem de milletimizin beklentisidir. 

Kaldı ki; Milli Güvenlik Kurulunda da bununla ilgili kararımızı aldık, artık bu bizim resmi kayıtlarımıza da farklı şekilde, kod adıyla girmiştir ve ulusal güvenliğimizi tehdit eden bir yapıdır bu.”

Gördüğünüz gibi;

“Erdoğan’ın mesajı gayet net”tir...

27 Ağustos’taki kongrede kim “Genel Başkan ve Başbakan” olursa olsun; “Paralel İhanet Çetesi” ile “kararlılıkla mücadele” etmek ve “kesinlikle taviz vermemek” zorundadır.

Malûm; Tayyip Erdoğan, dün “il başkanları”na hitap etti...

Bir anlamda dedi ki;

“İl Başkanları size söylüyorum,

Yeni Başbakan sen anla!”

Yeni Başbakan kim olursa olsun; “Paralel İhanet Çetesi” ile mücadelede bir “gevşeklik” gösterir, “denge hesapları” yapar ya da “halkın beklentileri”ni kulak ardı ederse, bunu “siyasî hayatı” ile öder ve silinir gider!.. Hem “siyaset”ten silinir, hem de “halkın gönlü”nden!..

Çünkü bu halk; gerek 30 Mart’ta, gerek 10 Ağustos’ta; “Paralel Çete ile mücadele edilsin” diye oy vermiştir... Milletin bu mesajı; “Bütün AK Partililere”dir!.. Bu “fesat yuvası” dağıtılmazsa, dağılan AK Parti olur!..

Erdoğan’ın mesajı iyi okunmalıdır!..

Devlet Bahçeli bile yapmaz bu hesabı!

 *****************************************************************

Hani; “Kurt yapmaz bu taksimi, kuzulara şah olsa” demiş ya merhum Necip Fazıl...

Bu ifadeyi değiştirip; “Devlet Bahçeli bile yapmaz bu hesabı!” desek yeridir...

Tamam; Bahçeli “üçgen”ler çiziyor, “alengirli hesaplar” yapıyor, nihayetinde MHP’yi “iktidar” yapıyordu ve bizler, bu hesaplara gülüp geçiyorduk ama, Bahçeli’nin “Hezimet ikizi” olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun “seçim hesabı”na gülüp geçmeli miyiz, yoksa oturup ağlamalı mıyız, bilemiyorum...

Bay Kılıçdaroğlu; Tayyip Erdoğan’ın aldığı “yüzde 52” oya itiraz edip; “Sandığa gitmeyenlerin oyları da düşünülürse, Erdoğan’ın aslında yüzde 52 değil, yüzde 38 oy aldığını” söylemiş... Kendi adayları Ekmeleddin İhsanoğlu’nun ise “yüzde 38.4” oy alarak “seçimin galibi” olduğunu iddia etmiş!..

Bu nasıl “kafa”dır, bu nasıl “matematik”tir ve bu nasıl “hesap”tır, anlayan beri gelsin!.. Tayyip Erdoğan, “21 milyonu aşkın oy” alacak ve bu yüzde 38’e tekabül edecek ama, İhsanoğlu 15 milyon 586 bin, yani “Erdoğan’dan 6 milyon eksik oy” alacak ama, bu yüzde 38.4’e tekabül edecek!..

Gülelim mi, ağlayalım mı?..

“Rot-balans dağılır, kimya bozulur” ama, belli ki Kılıçdaroğlu’nun beyni, hepten iflas etmiş!..

Zaten, bu yüzdendir ki, 5 gündür insan içine çıkamıyor ve “hezimet”ini anlatamıyor!..

Çıksa da sorsak; “Bu hesap, ne hasap?!?”

yeniakit