1980 öncesi dönemleri yaşamamış ve dolayısıyla bir telefon hattı için senelerce beklemek ya da bir servet ödemek mecburiyeti ile karşılaşmamış olanlar ne düşünür bilmem ama çağımızın bir adı da İletişim Çağı olsa gerek.
İletişim, bilhassa son yıllarda akıl almaz bir hızla gelişti ve çeşitlendi. Sıkça kullanılan tabirle, patladı!..
O kadar ki, bir zamanlar şehirlerarası görüşme yapabilmek için saatlerce -hatta bazen günlerce- beklenmesi gerekirken, şimdi iletişimin olmadığı bir yer bulabilmek, adeta imkansız hale geldi.
İletişim imkanları istediği kadar patlamış olsun, yaşadığımız çağın adının İletişim Çağı olup olmadığı, tartışmalı bir konu.
Bu belki de, çağımıza bir isim verilebilmesi için tarihçilerin değerlendirmesini beklemek zorunda olduğumuzdan böyle. Ama galiba esas sebep başka. Çünkü, iletişim araçları ne kadar gelişmiş olursa olsun, insanlar arasındaki iletişimin bu kadar azaldığı başka bir zaman olmadığı kanaatinde olanların sayısı az değil. Ve geldiğimiz duruma bakılırsa da, haklılar.
Yani iletişim imkanları müthiş bir şekilde gelişti ama insanlar arasındaki iletişim de, bir o kadar azaldı.
Ve imkanlar artmış olmasına rağmen, mutlaka gerektiği hallerde bile iletişimsizlik yaşanması sebebiyle, başımıza olmadık işler de geldi.
1 Mayıs"ta yaşadıklarımız sözgelimi.
Sendikalar, haftalar öncesinden "1 Mayıs"ı Taksim Meydanı"nda kutlayacaklarını" açıkladılar.
Hükümet kanadı ise "mevcut mevzuatın böyle bir şeye izin vermediği", dolayısıyla, kutlamaların İstanbul Valiliği"nce tahsis edilen yerlerde yapılması gerektiği, açıklamasında bulundu.
Bu arada, 1 Mayıs"ın tekrar bayram ve tatil ilan edilebilmesi için bir girişimde de bulunuldu ama bu netice vermedi.
1 Mayıs yaklaştıkça, açıklamalar da birbirini kovaladı.
Sendikalar, "Taksim"e çıkacağız" ısrarını, Hükümet çevreleri de, "olmaz öyle şey" inadını sürdürdüler.
Bu arada yüzyüze iletişim nevinden bazı görüşmeler de yapıldı gerçi.
"İlle de Taksim Meydanı" diyenlerle, "kesinlikle Taksim Meydanı olmaz" diyenlerin arasında ittifak hasıl olamadan, 1 Mayıs sabahı gelip çattı.
1 Mayıs günü olup bitenleri, biliyorsunuz.
Kesinlikle, yaşanmaması gereken olaylar yaşandı.
İstanbul"un yarısından fazlasında, hayat adeta durma noktasına geldi.
1 Mayıs"ın bayram ve tatil ilan edilmeme sebeplerinden birisi 2 katrilyonluk milli gelir kaybı bahanesi idi, malum. Büyük ihtimalle, 1 Mayıs günü, bu rakamdan daha büyük kayıplar yaşandı...
"İlle de Taksim Meydanı" diyenler, 1 Mayıs gününün ilerleyen saatlerinde, "Hükümetin provokasyonuna gelmemek için Taksim ısrarından vazgeçtiklerini" açıkladılar.
Hükümet kesinlikle olmaz dediği halde, sendikaların neden Taksim"de ısrar ettikleri ve Taksim ısrarından vazgeçmek için neden olayların tırmanmasını bekledikleri, önemli bir soru.
Başbakan Recep Tayyib Erdoğan"ın, günün sonunda söylediği : "Sendikaların bu kadar ısrarcı olacağını bilseydik Taksim"i açardık" şeklindeki sözleri de, tabii ki çok önemli.
Şimdi olup bitenleri düşündüğünüzde, sendikaların Hükümetin tavrını; Hükümetin de sendikaların ısrarını anlamak hususunda biraz daha gayreti olabilseydi, 1 Mayıs"ta yaşanan olayların yaşanmayabileceği, sizin de aklınıza geliyor mu?
O zaman, 1 Mayıs Perşembe günü İstanbul"da yaşananlar, iletişimin bu kadar gelişmiş olduğu bir zamanda, taraflar arasındaki iletişimsizlikten mi kaynaklandı yani?..
Ne diyorduk?.. Evet, iletişimde hakikaten korkunç gelişmeler yaşandı ve belki ilerde, çağımızı İletişim Çağı diye adlandırmak isteyenler de olacaktır mutlaka...
Ama yaşananlar gösteriyor ki; iletişimsizliğin bu kadar yoğun olduğu bir zaman dilimi, belki de tarihin hiç bir döneminde yaşanmamıştı...
milli gazete