İlkesel ve teorik olarak ırk, ulus, kavim ve millet olmak

Abdurrahman Dilipak

Dün Mardin’deydim. Artuklu Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde “Kürt sorunu ve İslam” konulu bir forum vardı. Bugünlerde dolaşıp duruyorum. Antalya, Manisa, Akhisar, Giresun, Rize derken şimdi de Mardin’deyim.. Malatya sonra yurtdışı, sonra tekrar Türkiye.. Herkes paralel devlet, Suriye, terör konusunun akıbetini merak ediyor.. Biz de, Mardin’de, sıcak gelişmelerin yaşandığı bölgede bu konuları konuşuyoruz

Aslında hepsi birbirinden farklı gibi gözükse de birbiri ile ilgili konular.. Suudi Arabistan’da, Avusturya’da, Amerika’da bu konular konuşuluyor.. Aslında sadece bölgenin değil, dünyanın geleceği konuşuluyor.. Bugün sizinle Mardin’de yaptığım konuşmanın özetini paylaşacağım.

Doğduğumuz ana babayı, doğduğumuz zamanı, toprağı, derimizin rengini ve cinsiyetimizi biz seçmedik. Bunlar  Allah’ın takdiridir.. Bundan dolayı insanlar üstün ya da geri olamazlar. Öte yandan muhakkak ki, müminler ancak kardeştir. Ya tende bir eş, ya da dinde kardeşiz. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı olacağız. Bir kavme olan düşmanlığımız bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmeyecek.

Allah bizi kabileler halinde yaratmıştır. Yani soy ve boylar. Maksadı ise, tanışalım diye. Bir başka ayetde ise, “sizi tearüf edesiniz-bilişesiniz diye yarattım” buyurulmaktadır. Üstünlük ancak takva iledir. “Soy” ve “boy” akrabalık ilişkileri somut olarak belirgin toplulukları ifade etmektedir.. Tekasür suresi, atalarının mezarları ile övünenleri, kesret ile övünmeyi yasaklar.

Müslümanların yaşadıkları yer onların yurtları olacaktır. Yeryüzü bize mescid kılınmıştır. Yeryüzüne yayılmamız öğütlenmiştir.  

Irkçılık İslam inancında reddedilmiştir. Irkçılık, bu anlamda kavmiyetçilik ilk haram, ilk günah, şeytanın lanetlenmesine sebeb olan bir kötü iştir. Mehmet Akif bu gerçekten yola çıkar; “Fikri kavmiyyeti tel’in ediyor peygamber” der. Kim ki, merkeze kendini alarak, her şeyi kendi için, kendine göre ve kendi tarafından yapmaya çalışır, kendini ötekilerden mutlak anlamda üstün görür, bu anlam da o, o şeytanın mirasçısı olur.

Her şey Almanlar tarafından, Almanlara göre, Almanlar için derseniz ırkçı olursunuz. Siyonistler de kendi ırklarını kutsuyorlar. Ya da Alman ırkı yerine kendi sınıfınızı ya da para sahiblerini koyun, cinsiyetinizi koyun, yine sonuç değişmeyecektir.

Irkçılık aslında çelişkilerle dolu, ölümcül bir ideolojidir.. Aslında radikal milliyetçilik modern bir ideoloji olmakla birlikte, kendilerini kutsamak için tarihi kutsarlar ve bir mefahir üreterek ona sığınırlar.. Bu temel çelişkileridir.. İdeolojileri paylaşan öteki halklarla kardeşçe ilişkiler kuramazlar. Onlarla çatışırlar.. 

Sorunu doğru anlamak için, ırk, kavim, halk, ümmet, millet, ulus, milliyet kavramlarını doğru tanımlamamız gerek.. Yurttaş, vatandaş da aynı şekilde doğru olarak tanımlanması gerekir. Demokrasi halklardan ve ülkelerden, cumhuriyet ulustan ve vatandan söz eder. Ümmet dini ve sosyolojik anlamda farklı şeyler ifade edebilir. Millet, “Nation”un karşılığı değil, Kur’ani bir bakış açısı ile “din birliği”ni ifade eder. Milletçilikle, milliyetçilik her zaman aynı anlama gelmeyebilir.. Millet ya da milletçilik, ümmet olmak ve ümmetçilik her zaman aynı anlama gelmez. Akıllı olmakla, akılcı olmak aynı anlama gelmediği gibi. Kürtler açısından konuya yaklaşacak olursak, kan birliği, toprak birliği, inanç birliği, ya da adalet, hangisini önceleyeceğiz. Bu sorunun cevabı “Adalet mülkün temelidir” hükmünde gizlidir.

İngilizler toprak birliğini, Almanlar kan birliğini esas alır. Müslümanlar ise barış için adalet ilkesini esas alır.  Biz alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmetiyiz. Yeryüzünden hesaba çekileceğiz. Yaşadığımız zamana ve mekana şahid tutulacağız. Allah (cc) asra ve arşa yemin eder. Zaman ve mekan Allah’ın şeairindendir. Doğu da batı da Allah’ındır. Bütün temel ibadetler zaman ve mekanla mukayyettir. Zaman ve mekan boyutundaki tarafımız her zaman ilahi rıza olacaktır. İstikbali kıble sadece coğrafi bir istikamet değil, aynı zamanda yüzünü Hakk’a dönmektir. Zamana ve mekana şahidlik bu anlamda, o zaman ve mekanda yaşananlara şahidliktir. Ve hakkı görüp gözetmektir.. başka bir tarafgirlik değil.

Bu arada burada konuştuğumuz konularla ilgili bir kitap yayınlandı. Ömer Vehbi Hatiboğlu, “İslamcıların Kürt Sorunu Algısı” başlığını taşıyan kitap, 1980 sonrası, basında; STK’lar ve siyasi aktörlerin konuya bakış açılarını, kronolojik şekilde özetleyen kapsamlı bir çalışma.

Bu sorunun çözümü konusunda sadece Ankara’daki siyasilerin ve bürokratların çabaları yetmez. Üniversitelerin de devrede olması gerek. Bu açıdan Dekan Prof. Ahmet Ağırakça’yı kutluyorum. Bu işin sosyolojisi, psikolojisi, uluslararası ilişkilere etkisi, hukuki boyutu ve diğer konuların araştırılması, izlenmesi gerek. İşadamlarımızın bu çabalara sponsor olması gerek. STK’larımızın, basınımızın elini taşın altına koyması gerek.

PKK ve HDP’nin yaklaşımları bugün Kürt sorununun çözümü için değil, aksine bu konuyu uluslararası bir sorun haline getirmeye ve krizi derinleştirmeye yöneliktir. PKK’nın dayattığı çözüm başkaları için de model olacaksa, mesela Doğu ve Güneydoğu’daki, Araplar, Süryaniler, topraklarından çıkartılan Ermeniler, bölgede yaşayan Türkler için de aynı hak tanınacak mı. Çingeneler, Gürcüler, Çerkezler, Lazlar, Arnavutlar, Boşnakların da   bu haklar için silaha başvurmaları normal mi karşılanmalı. Ya da ben anne tarafından Fettahlardanım. Türkiye’nin en entegrist, en büyük aşiretlerinden biri.. Kendini Fettahoğlu diye tanımlayan, Laz da, Kürt de, Arap da var. Yörük de var ve biz de ayrılmak değil, birlikte yaşamak istiyoruz. Fettahların bir kolu da Seyyithanoğlular, baba tarafından Seyyidhanoğullarındanım. Biz kime karşı silahlanalım! Böyle bir şey makul ve meşru olabilir mi?..

Hayır, biz farklılıklarımıza rağmen barış içinde bir arada yaşayacağız. Öte yandan, hepimiz herkes için adalet, herkes için barış ve herkes için özgürlük isteyeceğiz. Ulus devletler çözülürken, dünya blobal bir köye dönerken, İslam coğrafyasını küçük lokmalara bölmek isteyenlerin oyununa gelmeyeceğiz.

Selâm ve dua ile.. 

yeniakit