Gönüllerinizi Safanın zemzemi, zikir ve huşu ile arındırın, batin gözünüzü hazreti hakkın parlak ayetleriyle açarak gerçek ibadet alameti sayılan teslim ve ihlasa yönelin ve teslimiyet ve itaatla İsmailini kurban yerine götüren o babanın anısını defalarca içinizde canlandırarak önünüzde celil rabbe yakınlık için açılan belirgin yolu fark ederek o yola adım atmayı kendi müminlik azmi ve sadakatli niyetinize teslim edin.
İbrahimin konum ve makamı işte o açık ayetlerden biridir.
Hazreti İbrahim'in Kabey-i-şerifin yanı başındaki ayak yeri İbrahim'in makam ve konumunun tek sembolüdür. Onun makam ve konumu ihlas,fedakarlık ve iisarı, ve İbrahim'in nefsani taleplerle babalık duyguları, dönemin Nemrut'u, şirk ve küfr karşısında direnme makam ve konumudur.
İşte bu hareket İslam ümmetinin tek teki için kurtuluş yolunu açmıştır. Sonuçta bizlerden her birimizin irade, cesaret ve azmimiz bizi Adem'den hatemulenbiya'ya kadar ilahi risaleti müjdeleyenlerin takipçilerini ona çağırıp dünya ve ahirette izzet ve saadet vaatleri verdiği hedeflere doğru götürebilir.
İslam ümmetinin bu büyük huzurunda hacı adaylarının İslam dünyasının en önemli meseleleriyle ilgilenmesi yerinde olur. Halen tüm bu meselelerin başında bazı önemli İslam ülkelerindeki kıyam ve inkılapları geliyor.Geçen yılki hac ile bu yılki hac arasındaki sürede İslam dünyasında İslam ümmetinin kaderini değiştirip maddi ve manevi izzet ve gelişme dolu parlak gelecek müjdeleyecek sonuçlar doğurabilen gelişmeler yaşandı. Mısır, Tunus ve Libya'da diktatör, fasid bağımlı tağut iktidarları devrildi, bazı ülkelerde de coşkun dalgalar misali halk kıyamları zorbalık ve zenginlik saraylarını zorlayıp yıkılmakla tehdit ediyor.
Ümmetimiz tarihinin yeni açılan sayfası tümden ilahi açık ayetlerinden gerçekleri ortaya koyup bize hayat dolu dersler veriyor. Tüm bu gerçekler Müslüman milletlerin tüm değerlendirmelerinde dikkate alınması gerekiyor.
Birincisi şu ki on yıllarca, yabancı sultası altında bulunan milletlerden takdire değer bir öz güvenle tehlikeyle karşılaşarak sultacı güçlerin karşısına dikilip durumu değiştirme azimini gösteren genc bir nesil yetişmiştir.
İkinci ise sekular yöneticilerin sultası ve bu ülkelerde açık ve gizli bir şekilde dini silme çalışmalarına rağmen İslam, görkemli, belirgin varlık ve etkisiyle gönüller ve dilleri yönlendirerek çağlayan nehir misalı milyonların hareket ve sözlerine yansıyarak onların toplulukları ve davranışlarına canlılık ve tazelik katmıştır. Nitekim İslami sloganlar, tekbirler, müsellalar ve vaazlerin bu gerçeğin açık belirtisi olup Tunus seçimleri ise bu iddiayı ispatlayan kesin delildir. Hiç şüphesiz her hangi bir İslam ülkesinde yapılacak serbest seçimler Tunus'takinden farklı bir sonuç göstermeyecek.
Ayrıca son bir yıldaki olaylar, her kese kaadir ve aziz olan Allah'ın milletlere hiç bir gücün karşısında direnemeyeceği güçlü irade ve azim bahş ettiğini gösterdi. Milletler bu Allah vergisi güç ile kaderlerini değiştirip ilahi zaferi kendilerine nasip edebilirler.
Öte yandan başta Amerika olmak üzere on yıllarca siyasi ve güvenlik hileleriyle bölge yönetimlerini kendi emri altına alıp akıllarınca dünyanın bu hassas bölgesine giderek artan siyasi, ekonomik ve kültürel sulta kurmak için engelsiz bir yol açtıklarınını düşünen Müstekbir hükümetler halen bölge milletlerinin nefret ve bezginliğinin ilk hedefi olmakta. Böylece şüphesiz bu kıyamlardan doğacak nizamlar kesinlikle eski utandırıcı denklemlere teslim olmayıp bölge siyasi coğrafyası milletlerin eliyle onların tam istiklal ve izzeti yönünde şekillenecektir.
Ayrıca batılı güçlerin münafık ve riyakar tabiatı bu ülke halkı için ispatlanmıştır. Nitekim Mısır, Tunus ve Libya'da Amerika ve Avrupa bir nevi piyonlarını korumaya çalışarak milletlerin iradesi onların isteklerine galip gelince zafer kazanan halka riyakarlıkla dostluk gülücükleri yağdırdılar.
Bu bölgede geçen bir yıl boyunca olaylarda açık ilahi ayetlerle değerli gerçeklerin sayısı fazla olup basiret sahibi dirayetli insanlar için görmesi zor değildir.
Lakin başta kıyam eden milletler olmak üzere İslam ümmeti için iki temel faktör şarttır.
Birincisi direnmeye devam edip iradenin zayıflamasına engel olmalarıdır. Zira yüce Allah İslam peygamberi SAV ye kuranı kerimde şöyle emr ediyor:
فاستقم کما امرت و من تاب معک و لاتطغوا" " و فلذلک فادع و استقم کما امرت"
Ayrıca imam Musa aleyhissalam'dan şöyle naklediliyor:
"و قال موسی لقومه استعینوا بالله و اصبروا ان الارض لله یورثها من یشائ من عباده و العاقبه للمتقین
Bu dönemde kıyam eden milletler için en önemli takva alameti kendi hayırlı haraketlerini durdurmayıp sadece dönemsel getirilerle oyalanmamalarıdır. İşte bu, sahiplerinin hayırlı akibet vadiyle onurlandırıldığı takvanın önemli bölümüdür.
İkinci ise kıyam ve inkılaplardan zarar gören güçler ve uluslararası müstekbirlerin hilelerine karşı dikkatli olmalarıdırdır. Zira onlar boş durmayıp siyasi, mali ve güvenlik alanında var güçleriyle bu ülkelerde yeniden etki sağlamak için harekete geçmek isterler.
Onların kullundığı asıl araç, tehdit ve tamahlandırma ve kandrımaktır. Tecrübeler önde gelenlerden bazıların bu araçlardan etkilendiği korku, gaflet ve hırslılığın onları bilinçli veya bilinçsizce düşmanın hizmetine sürüklediğini gösteriyor. Dolaysıyla gencler, aydınlar ve din alimlerinin uyanık ve dikkatli olması gerekiyor.
Bu arada en önemli tehlike istikbar ve küfr safının bu ülkelerin yeni siyasi düzeni yapısına müdahalesi ve etkilemesidir. Zira onlar yeni nizamların halkçı ve İslami kimlik kazanmasını engellemek için ellerinden geleni yapacaklar. Böylece söz konusu ülkelerde vatanlarının kalkınma, keramet ve onuruna önem verenler yeni düzenin halkçı ve İslami olma özelliğinin tam anlamıyla sağlanması için çalışmaları gerekiyor. Bu hususta anayasaların rolü önemlidir.Bu alanda Ulusal birliğin korunması, din, kabile, ırk farklılıklarının resmiyete tanınması gelecekteki zaferler için şarttır.
Bu arada Mısır, Tunus ve Libya'da kıyam eden kahraman halk ile diğer mücadeleci bilinçli milletler Amerika ve diğer batılı müstekbirler ve Amerikanın zulmünden kurtulmalarının ancak dünyada güç dengesinin onların lehine sağlanmasıyla mümkün olacağını bilmelidirler. Müslümanlar, meselelerini emperyalistlerle ciddi bir şekilde çözümlemeleri için dünyadaki büyük güç düzeyine ulaşmaları gerektiği gibi bunun İslam ülkelerinin işbirliği ve dayanışmasının dışında mümkün olmayacaktır. Nitekim bu, rahmetli imam Humeyni'nin vasiyetinin unutulmayan bölümüdür.
Amerika ile NATO ,diktatör Kaddafi'yi bahane ederek aylarca Libya ve bu ülke halkına ateş yağdırdı. Oysa Kaddafi Libya halkının kahramanca kıyamından önce batının yakın dostu sayılıyordu. Kendisine kucak açıyor onun eliyle Libya'nın zenginliklerini yağmalıyor kendisini kandırmak için elini öpüyorlardı.
Libya halkı kıyamının ardından Kaddafi'yi bahane ederek bu ülke alt yapılarını tahrip ettiler. Libya halkının NATO tarafından katledilmesi ve bu ülkenin tahrip edilmesini hangi hükümet engelleyebildi ?
Böylece batılı vahşi, hunhar güçlerin pençe ve dişleri kırılmadıkça bu tür tehlikeler İslam ülkelerinin peşini bırakmaz ve güçlü İslam kutbu kurulmadığı sürece bu tehlikeden kurtulmak mümkün olmaz.
Günümüzde batı, Amerika ve Siyonizm her zamankinden daha zayıf durumda. Ayrıca Afganistan ve Iraktaki başarısızlıklarla ekonomik sorunlar, Amerika ve diğer batı ülkelerinde giderek yayılan halk itirazlarının yanısıra Filistin ve Lübnan halkının mücadele ve fedakarlıkları ile yemen, Bahreyn ve Amerika etkisindeki diğer bazı ülkelerde halkın kahramanca kıyam etmesi hep İslam ümmeti özellikle de yeni kıyam eden ülkeler için önemli müjdeler içermekte.
İslam dünyasının dört bir yanı özellikle de Mısır, Tunus ve Libya'da mümin kadın ve erkekler bu fırsatı uluslararası İslami güç kurulması için daha iyi değerlendirsinler.
Kıyamlarda önde gelenler yüce Allah'a tevekkül edip onun zafer vaatlerine güvenerek yeni bir sayfa açmak suretiyle İslam ümmeti tarihini ilahi zafer ve rızanın hasıl olmasını sağlayacak kalıcı iftiharlarla süslesinler.
ajanslar