Yoksa siz “İman ettik demekle yakanızın bırakılıvereceğini mi sanmıştınız”.
Ha! Şu da var “İman etmeden cennete giremeyeceksiniz, birbirinizi sevmeden gerçekten iman etmiş sayılmayacaksınız”!
Bakın, yenilebiliriz de. Zafer kazanıldığında herkes cennete gidecek değil, yenilgi olduğunda da herkes cehenneme gidecek değil.
Uzun yaşayan herkes cennetlik değil, kısa yaşayan herkes cehennemlik değil. Bu, devletler için de böyledir. Allah’tan başka ebedi ve ezeli olan yok. Kim ki ezel ve ebed iddiasında bulunursa, Allah, işin bereketini yok eder. Kendine nispet edilen her şeyi zelil eder. Her zaman hakkı söylemekten çekinmeyelim. Hakkın hatırını halkın hatırından üstün tutalım.
Başkalarından değil Allah’tan korkalım.. İnkar edenlerin ya da kalplerinde hastalık olanların, kiralık trollerin hakkımızda söylediklerine, alay ve saldırılarına aldırmayalım, kınayıcıların kınamasından korkmayalım. (Maide, 54,67; A’raf, 2)
Her şeyi doğru yapsanız, herkes iyi olsa, siz sanıyor musunuz ki, hiç acı ve yenilgi olmayacak. Başınızda peygamber de olsa, peşinizden gelenler bir mucizenin içinden geçip gelseler ya da hepsi peygamber çocuğu ya da ashabı olsa bu değişmeyecek! “Allah bizi mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir.” Allah, (cc) servet ve iktidarı halklar ve ülkeler arasında evirir, çevirir. Al-i İmran 140-141’de buyurulur ki; “Eğer siz (Uhud’da) bir yara aldıysanız bilin ki o topluluk da benzeri bir yara almıştı. O günleri biz insanlar arasında döndürüp duruyoruz ki Allah gerçek mü’minleri ortaya çıkarsın ve uğrunda şehitleri olsun diye. Allah, zalimleri sevmez. Bir de Allah, iman edenleri günahlardan arındırmak, kâfirleri de yok etmek için böyle yapıyor.”
Evet, savaşta ve siyasette, iktisatta 7 yıllık olduğu gibi, 7 yıl da kıtlık yaşayabiliriz, Hz. Yusuf örneğinde olduğu gibi ya da Eyyüb aleyhisselam örneğinde olduğu gibi zamanın en zengini iken zamanın en yoksulu olup, daha sonra eski zenginliğin iki katına da ulaşabiliriz.
Bu, kişiler için olduğu gibi, ülkeler ve halklar için de böyledir. Bunun liderlikle ya da kadrolar, akıllı, dürüst, cesur insanlarla yola çıkmakla da bir alakası yok. Daha doğrusu burada determinist bir mantıkla bu konuyu yorumlayamayız. Biz, yara aldıysak onlar da yara aldı. Allah (cc) bizi, yeryüzünün varisi kılmak istiyor, yeryüzünü bize mescid kılmak istiyor. Bizim ellerimizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek istiyor. Allah, dilediğini yapmak konusunda hiçbir sınır ve şarta bağlı değildir ve kimseye de muhtaç değildir. O “ol” der ve şey olur. Bir şeyi murat etmişse onun esbabını da yaratır.
O, bütün zamanların ve mekanların galibidir, eşi, benzeri, ortağı da yoktur. O, bizim ellerimizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek istiyor. Onun kolaylaştırdığından daha kolay, zorlaştırdığından daha zor bir iş yoktur.
Allah, iman edenlerle etmeyenleri açığa çıkarmak ve içimizden şahitler / şehitler edinmek için böyle yapıyor. Bu olanlar “(Allah’ın) iman edenleri temizlemesi ve kâfirleri mahvetmesi içindir. Allah, sizin aranızdan cihad edenleri ve sabredenleri açığa çıkarmadan cennete gireceğinizi mi sandınız?” (Âl-i İmran 141-142) Şunu anlayalım: Allah, servet ve iktidarı, başarıyı, halklar ve ülkeler arasında evirir, çevirir. Allah (cc) buyurdu ki; “Andolsun ki sizleri biraz korku, biraz açlık, mallardan, canlardan ve meyvelerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele!” (Bakara 155)
Enfâl 28’de bildirildiği gibi“mallarınız ve çoluk çocuğunuz birer fitne: (zorlu bir imtihan vesilesidir) deneme aracıdır.” Bakara 44’te, başkalarına öğütleyip durduğumuz ama, kendimize gelince dikkatsiz davrandığımız, başkalarının gözünde çöp ararken kendi gözümüzdeki çöplerde gafil olmamız konusunda Kitap, bizi bizden önce yaşayanlardan misaller vererek bizi uyarır: Bakara 44 “(Ey bilginler!) Sizler Kitab’ı (Tevrat’ı) okuduğunuz (gerçekleri bildiğiniz) halde, insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz?”
Dikkat edelim, nefsimizin heva ve heveslerine uyup, dua ile belamızı isteriz bazen. Unutmayalım ki bize hayır gibi gelen şeylerde şer ve şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir.
Bakara 216’da ne buyuruluyordu: “Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu halde bir şeyi sevmeniz de mümkündür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.’’
Bakara 156’da Allah, (cc) sadece ölüm karşısında değil, her felaket ya da hoşumuza gitmeyen hadise karşısında şöyle dememizi istiyor. ‘’Onlar; başlarına bir musibet gelince, ‘Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allaha aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz’ derler.’’ Enbiya 35’de de “Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak bize döndürüleceksiniz’’ denir.
Allah, sadece ölülerimize değil, dirilerimize de rahmet etsin.
Unutmayalım ki Allah, (cc) Ali İmran 141’de buyurduğu gibi: “Bir de Allah, iman edenleri arındırmak ve küfre sapanları (gazabı ile) mahvetmek için böyle yapar’. “Yoksa siz; Allah, içinizden cihad edenleri (sınayıp) ayırt etmeden ve yine sabredenleri (sınayıp) ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?” (Ali İmran 142). Ya, işte böyle.
Hz. Muhammed SAV’a, peygamberlik 40 yaşında geldi. 570’de doğdu, 62 yaşında, 632’de vefat etti. 622’de Medine’ye hicret etmişti. Hicretten 10 yıl sonra vefat etti. Kurduğu devlet ise 10 Ekim 680’de “4 Halife” döneminin sonu oldu ve “Isırıcı melikler” dönemi başladı. Hz. Ebubekir (ra) 2 yıl, Hz. Ömer (ra) 10 yıl, Hz. Osman (ra) 12 yıl ve Hz. Ali (ra) 5 yıl iktidarda kaldı. Toplamı 29 yıl ediyor. Halifelerden 3’ü şehid edildi. Hz. Ebubekir yaşlıydı ve yatağında öldü. Hz. Ömer’i, Farisi biri öldürdü. Hz. Osman’ı ve Hz Ali’yi din kardeşleri öldürdü. Yani Hz peygamberden sonra ilk 2 halifenin ölüm sebepleri belli. Onların toplam iktidarları da 12 yıl sürdü. Biz neler yapıyor, neler söylüyoruz, ne vadediyoruz, ne hayaller kuruyoruz!?
Evet ya, işte böyle, sadece müşrik ve münafıklardan değil, ehli kitap ya da aynı imana sahip olduğumuzu söyleyenler tarafından da tehdit edilebilir, haksızlığa uğratılabiliriz. Servet ve iktidar insanların başını döndürebilir ve öfke ve ihtirasları onların gözlerini, kalplerini ve vicdanlarını körleştirip, akıllarını zail edebilir. İmam-ı Azam Ebu Hanife, halifeliği savunuyordu ama gelen halife tarafından öldürtüldü!
Bu işler böyledir. Allah, yarattığı kulunu biliyor ve onlar için “Kan dökücü, muhteris, müstekbir” diyor. Ve bu konuda Ali İmran 186’da şöyle buyurulur: “Andolsun, mallarınız ve canlarınız konusunda imtihana çekileceksiniz. Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve Allah’a ortak koşanlardan üzücü birçok söz işiteceksiniz. Eğer sabreder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız bilin ki, bunlar (yapmaya değer) azmi gerektiren işlerdendir.” Zümer-49’da şöyle buyurulur:
“İnsana bir zarar dokunduğunda bize yalvarır. Sonra ona tarafımızdan bir nimet verdiğimizde, ‘Bu, bana ancak bilgim sayesinde verilmiştir’ der. Hayır, o bir imtihandır. Fakat onların çoğu bilmezler”.
Sakın şunları biz yaptık, bunları da yapacağız diye övünmeyin! Eğer size emanet edilen imkanları O’nun rızasına uygun kullanmazsanız o ikram lanete dönüşür. (Bakınız Hz. Musa’nın denizi geçişi ve Sina’da yaşananlar ve Tih çölündeki yolculuk!). 3 aylarda bu konulara sık sık geri döneceğiz inşallah.
Selam ve dua ile.