Yeni belgelerle desteklenen iddiaya göre, İngiltere Savunma Bakanlığı ve İngiliz ordusu, "tarihinin en büyük insanlık suçlarından birini" işledi.
İNGİLİZ askerlerinin Irak’ta gözaltına alınan sivillere yönelik kötü muamelesini ilk kez The Guardian Gazetesi gündeme getirmişti. İngiliz avukat Phil Shiner’ın, ölüm hücrelerinden kurtularak başta Türkiye olmak üzere komşu ülkelerde yeni bir hayata başlayan Iraklı tutuklular ve görgü tanığı olan İngiliz askerlerden bir yıl boyunca topladığı ifadeler, bu iddiaları doğruladı.
İngiliz ordusunun, "tarihinin en büyük insanlık suçunu işlediği ve üstelik bunu örtbas ettiği" iddiası, görüntülü ve yazılı belgelerle destekleniyor. İddiaya göre herşey bir gün içinde gerçekleşti. Koalisyon güçlerinin işgal ettiği Irak’ın güneyinden sorumlu İngiliz ordusu, 2004 baharında bölgedeki Şii milislerle savaşıyordu. 14 Mayıs 2004’te Şii lider Mukteda el Sadr’a bağlı Mehdi Ordusu, Amara’nın güneyinden Basra’ya giden İngiliz askeri konvoyunu Mezar-ı Kebir kasabası yakınlarındaki "Danny Boy" kontrol noktasında pusuya düşürdü. Bu şokun ardından, Galler Prensesi’ne bağlı bazı Kraliyet Alayı askerleri, 20 Iraklı sivili tutuklayıp Amara yakınlarındaki İngiliz üssü Ebu Naci’ye getirdiler.
İddialara göre bu esirler işkenceyle öldürüldü, bazı cesetler tanınmaz hale geldi. İngiltere’deki Bulford Camp askeri mahkemesinde geçen yıl görülen davadan da sonuç çıkmadı.
TÜRKİYE VE ÜRDÜN’E GELMİŞLER
Ebu Naci’de savaş suçu işlendiğini iddia eden bazı İngilizler, olayı belgelemek için işe koyuldu. BBC One’da yayınlanan haber programı Panaroma, bir yıl boyunca, Ebu Naci’den kurtulanların izini sürüp onları Irak, Türkiye ve Ürdün’de buldu; ayrıca İngiliz askerleri ve tıp personeliyle görüşerek pazartesi günü yayınlanacak belgeseli hazırladı. Programda, 14-15 Mayıs’ta Ebu Naci’de işkence yapıldığı hükmüne varıldığı, ancak bunun sivillerin ölümüne neden olup olmadığının bilinmediği bildirildi. Avukat Martin Day ve Phil Shiner ise, işkenceye uğradıklarını iddia eden ve Ebu Naci’den sağ kurtulan beş Iraklı’nın ifadelerini, yeni bir hayat kurdukları İstanbul’da aldı.
Yeni belgeler ve fotoğraflar, Ebu Naci’de ölen Iraklı sivillerin, yüzlerinden silahla vurulduklarını, gözlerinin çıkarıldığını, çenelerinin kırıldığını, cinsel organlarının kesildiğini de kanıtlıyor.
İstanbul’da konuştular
Ölüm hücresinden sağ kurtulan beş Iraklı, iddiaya dayanak oluşturan ifadeyi, yeni bir hayat kurdukları İstanbul’da verdi. Soruşturma yeniden açılıyor.
Kurbanlar anlatıyor
Hüseyin Cabbari Ali (28): Askerler beni yere itti. Ellerimi arkadan kelepçediler. Bir asker yüzüme sürekli yumruk atıyordu. Sert ve acı veren yumruklardı ve neredeyse bayılmıştım. Sol kulağımın arkasına tüfek dipçiğiyle vurdular ve birçok asker sırtımı tekmeledi. Sonra yüksek bir sandalyeye zincirlendim. Arkamdan boynuma bir ip geçirdiler. Şehadet getirip ağladım. İki metre uzağımdan işkence gören birinin çığlıkları geliyordu.
Hüseyin Fadıl Abaz (24): Suda veya iple boğuluyor gibi sesler çıkaran birini duymuştum. Çok güçlü bir sesti. Hemen arkasından aynı odadan dört-beş el silah sesi geldi.
Ahmed Cabbar Ahmud (27): Askerler bana bağırıyordu. Yaklaştıklarında ellerimi kaldırıp teslim olduğumu belirttim. Beni çembere aldılar. Bir asker sırtımı tekmeleyince yüz üstü düştüm. Diğeri botunu kafamın arkasına yapıştırdı.
Atiye Seyid Abdülrıza (22): Hangi tarafa dönsem tam yüzümün ortasına tekmeyi yapıştırıyorlardı. Bu uzun süre böyle sürdü ama zaman benim için durmuş gibiydi. Tekmeler ardı ardına geliyordu.
Mehdi Casim Abdullah (21): Bayılıp kafam öne düştükçe tekmeyle beni ayıltan askerlerin bu işi nöbetleşe yaptıklarını hissetmiştim. Hemen biri gelip kafamın arkasına bir tekme yapıştırıyordu.