Biz alemlere rahmet olarak gönderilen, ahir zaman peygamberin ümmetiyiz. Kıyamete doğru giden bir zamanda global bir tehdit ve fitne ile karşı karşıyayız. Tereddi zamanıdır. Bu tehdide karşı hem evrensel anlamda Müslümanlarla din kardeşliği temelinde, diğer akıllı, dürüst, cesur ve erdemli insanlarla ahlak temelli bir birliktelikle karşı durmamız gerekiyor. Bu konuda Hılful fudul bir örnek olabilir. Aynı şekilde Hicret, ensar-muhacir ilişkisi, Medine sözleşmesi, Medine pazarı bizim için güzel bir örnek olacaktır. El emin olacağız, adaletten ayrılmayacağız, bizim için başkaları “onlar bilirler ve yalan söylemezler, söz verdiklerinde sözlerinde dururlar” diyecekler. Ve 3. Örneğimiz Hz. Ömer’in “Kudüs beyannamesi” olmalıdır. Bizim toplumsal manifestomuzun temelinde yükselen medeniyetimiz kökü mazide olan ati anlayışı ile bu sacayağı üzerinde yeniden inşa edilmelidir.
Daha yaşanır bir dünya için temel görevimiz Hakkın ve Halkın gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, haykıran sesi olmaktır. Ve biz Önce insanız.. Din Allah’ın yarattığı insanlar için seçtiği dindir. Bütün insanlar ya dinde kardeş, ya tende bir eştir. Suç işleyen cezasını çeker. Suç ve ceza dengesi adaletin gereğidir. Adalet mülkün temelidir. Zulüm adaletin yokluğudur. Bir topluluğa olan öfkemiz ya da düşmanlığımızın bile bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmemesi gerekir. Başkalarına karşı onları hakka davet için güzel söz ve hikmetle konuşmamız gerekir. Önemli olan onların güven, sevgi ve saygısını kazanmaktır. Doğduğumuz ana-babayı biz seçmedik. Derimizin rengini, cinsiyetimizi, daha önemli olan doğduğumuz zamanı ve toprağı da biz seçmedik. Bundan dolayı insanlar üstün ya da geri olamaz.
Yeni bir dünya inşa edilirken, geçmişin bilgi birikim ve tecrübeleri, geleceğin umudu ile, bugünümüzü ekonomik, sosyal, siyasal olarak yeniden inşa etmeliyiz. Bunu yaparken asrın idrakine söyletmeliyiz inancımızı, tarihimizi, ahlaki değerlerimizi. Kavramları kurumları ile yeni bir düzen inşa etmeliyiz. Daha adil ve daha barışçı. Katılımcı, çoğulcu, şeffaf, insan haklarına saygılı , tabiatla barışık, fıtratı koruyan, bir hukuk devleti kurmalıyız.
GlobalReset’çilerin TransHumanizm projesine göre, İnsan “Nesneler arası İletişim”in , din ahlak, gelenek ve biyolojik cinsiyetinden bağımsız , GENDER diye tanımlanan bir NESNE’si olacak. Ona artık insan değil, SİBORG denecek. İcabında Gen İmplantı ile GENOMİC de olabilecek. Ve Resmen kimlik kartlarımıza bize bilgi vermeden ToplumsalCinsiyet kimliği yani LGBT kimliği olarak GENDER yazdılar. Bakmayın LGBT’yi protesto mitinkleri düzenleyip, sert bildiriler yayınladıklarına, LGBT ve ToplumsalCinsiyet uygulamalarına, TransHumanizm’e yasal zemin oluşturan İSTANBUL SÖZLEŞMESİnden çekilmediler. Bütün hükümleri yasada var. Dahası zaten bundan daha elim ve vahim olan LANZAROTE sözleşmesi’ni ağızlarına bile almıyorlar. Bütün bunlardan, bunlara CEDAW’ı da ekleyin hepsinin toplamından daha elim ve vahim olarak, GREVİO’yu kapattık derken UN WOMAN’ı açtılar. GREVIO (Kadına Yönelik Şiddete ve Aile İçi Şiddete Karşı Eylem Uzman Grubu) ilgili olarak bunların yetkilerini katlamaları yetmedi, UN WOMAN’a yargı ve vergi muafiyet, diplomatik dokunulmazlık, ötesinde, ayrıcalıklı bir statü daha tanımanın yanında Pozitif ayırımcılık da tanıdılar. Ayrıcalıklı statüleri ile, Dışişleri Bakanlığının aracılığına gerek olmadan, kamu ve özel kuruluşlar, STK, Sendika, odalarla, Üniversiteler ve dini kurumlar, merkezi hükümet birimleri ve yerel yönetimlerle doğrudan temas kurabilecek, ortak faaliyetler yapabilecekler, para alı-verebilecekler. Yani, adeta özerk bir statü tanındı bunlar. LGBT’liler, PKK-DEM, PYD’nin. Taleplerinden daha fazlasına sahipler. Bu Şeytani planın başlangıcı olan CEDAW (Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi) 1979’da BM Genel Kurulunda kabul edildi. 1981′de 20 ülkenin onaylaması ile yürürlüğe girdi. 1985’de Türkiye de bu sözleşmeyi imzaladı. 2022 yılı itibariyle , bu sözleşme 189 devlet tarafından onaylandı.
Anakara tarafından 25.10.2007 tarihinde Lanzarote’de imzalanan “Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi” 25.11.2010 tarihli ve 6084 sayılı Kanunla onaylanmıştır. Sözleşme, 31.5.1963 tarih ve 244 sayılı Kanunun 3 üncü maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 18.7.2011 tarihinde onaylanmış ve 10 Eylül 2011 tarih ve 28050 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.. 13 yıl olmuş, bu bela başımıza geleli.
Bakın Türkiye İstanbul sözleşmesini 11 Mayıs 2011’de imzaladı. 14 Mart 2012’de onayladı, 1 Ağustos 2014’de yürürlüğe girdi ve 1 Temmuz 2021’de ayrıldık dediler ama ayrılmadılar. Aslında ayrılsanız da artık bir değer taşımıyor, Çünkü bu 3 sözleşme birbirini tamamlayan tek sözleşme gibi işlem görüyor artık ve bu konudaki sorumluluk da UN WOMAN’a verildi. UN WOMAN Türkiye masasındaki isimler ise Özgül Kaptan, Şehnaz Kıymaz Bahçeci. Biri LGBT, öteki ToplumsalCinsiyet konusundaki aktiviteleri ile tanınıyor. Bu arada bu “Çekildik” dedikleri sözleşmenin bütün maddeleri ilgili yasada zaten mevcut. Ve bugün NESNElerarası iletimin NESNEsi olduk. Bu global tehdide karşı duyarlı bir çok ülkedeki aktivistlerin birlikte hareket etme konusunda belirledikleri 10 Maddeyi bazı ekleme ve çıkartmalarla sizlerle paylaşmak istiyorum.
Evet, Global Resetçiler ve onlarla işbirliği içindeki, Satanist, Pedefolik, Siyonist lobi ve LGBT, CHABAT ve benzeri örgütlerle nasıl mücadele edebileceğimiz konusundaki uyarılar şöyle: Önce Umutsuzluğa kapılmayalım. Biz Hak’dan yanamıyız, önce kendi yerimizi belirleyelim. Ve eğer Allahın yardımını talep ediyorsak, onun rızasına uygun davranmamız, daha akıllı, dürüst ve cesur insanlar olarak dayanışma içinde olmamız gerek.. Ve şunu da unutmayalım ki, eskiye dönüş de artık mümkün değil. Komunizm, Kapitalizm ve Faşizmin gölgesinde oluşturulan kavram ve kurumlarla 21.YY açıklamamız mümkün değil. Zaten bizi buraya Westefelya süreci ile başlayan kavramlar ve kurumlar getirmedi mi? 1. Ve 2. Dünya savaşı, Soğuk savaş sonrasında yaşananlar, Bretton Woods anlaşması ile buraya kadar gelmedik mi?
Yarın, bu global tehdit karşısında neyi nasıl yapabiliriz, 10 başlık altında bu konuyu özetlemeye çalışacağım. Bugün sadece genel bir çerçeve çizdim. Biz bu dünyada yaptığımız ve yapmamız gerekirken yapmadığımız herşeyden, her işten, her sözden hesaba çekileceğiz. Bütün bu yapıp-yapmadıklarımızla, sonuçta ya kendi cennetimize kendi sırtımızda tuğla, ya da kendi cehennemimize, kendi sırtımızda odun taşıyor olacağız.
Selam ve dua ile