Merhum Mustafa Taşar, galiba “ANAP’tan Çevre Bakanı” olduğu günlerde; bir “pazar yeri”ne gitmiş, orada “esnaf”la sohbet ediyor... Bir ara, “üniversite öğrencisi Ramazan Yeğenli” adlı bir genç; “eski görüşlerini değiştirmekle” suçlamış Mustafa Taşar’ı...
O da cevap vermiş:
“Aradan yıllar geçti... Sen hâlâ benim bıraktığım yerde otluyorsun!”
İnsanoğlu, elbette değişecektir.
“Fikir”leri de değişecektir, “bakış” ve “değerlendirme”leri de!..
“Hayvan” olsa, boynuna bir “ip” geçirir, “kazığa” bağlarsın!.. Yıllar geçse de orada durur, eğer ot kaldıysa, “otlamaya” devam eder!.. Yoksa, “açlık”tan ölür, gider!..
Ama, insanoğlu değişir...
Meselâ, ömür boyu “kâfir” olur, ama “İslâm”la tanıştıktan sonra değişip, “Müslüman” olur!..
Ya da “Müslüman” iken sapıtır, “Şeytanın Ayetleri”(!)ni yazacak derecede “kâfir” olur!..
Şahsen ben; “kâfir iken Müslüman” olan birine “niye Müslüman oldun?” diye sormam... Ama, “kâfir” olan birine, elbette acırım, acımasızca eleştiririm!..
MICHAEL JACKSON VE ÖZDİL!
Bu “girizgâh”ı niye yaptım?.
Yaptım, çünkü; “Soma’daki faciada şehit olan madenciler” için, sırf “AK Parti’ye oy verdikleri” için; “Siz buna müstehaksınız!” diyen Yılmaz Özdil, gelen tepkiler üzerine demişti ki;
“Bu tepkiler bana vız gelir, tırıs gider... Tepkilere bakıp da diz çökmem... Ben ancak Zeybek oynarken diz çökerim!”
Başbakan Tayyip Erdoğan da, Yılmaz Özdil için “sürüngen” demiş ve eklemişti: “Sürüngenler ayağa kalkamaz ki, diz çöksünler!”
Devam eden tartışmaya geleceğim ama, bir “parantez” açalım ve bir gerçeği paylaşalım:
Efendim, “Zeybek” denilen oyun, bir “Ege halk oyunu”dur... Yılmaz Özdil de, kendisini “İzmirli”, dolayısıyla “Egeli” olarak yutturmaktadır ki, “Beyaz Türkler” arasında “yer” edinebilsin!..
Oysa Yılmaz Özdil, “Beyaz Türk” değil, Michael Jackson gibi “zenci”lerdendir!..
Michael Jackson, “siyah derisini beyazlaştırmak” için, nasıl ki; operasyon üzerine operasyon geçirmiş, ilaç üzerine ilaç almış ama yine de “beyaz” olamamış ve “zenci” olarak ölmüşse, Yılmaz Özdil de; ısrar ve inatla, kendisini “Beyaz Türk” olarak yutturmaya çalışıyor...
Yılmaz Özdil, “Anneannesinin Giritli, kendisinin İzmirli olduğunu” iddia etse de, ya da “Sürekli İzmir güzellemeleri” yapsa da, Barış Yarkadaş adlı solcu gazeteci; 26 Eylül 2012’de, TV Net’teki bir programda diyordu ki;
“Yılmaz Özdil’in bu İzmir aşkı beni yormaya başladı. Özdil’in İzmir güzellemesi yazmak yerine, memleketi Mardin’e de dönüp bakmasını istiyorum. O aslında Mardinlidir.”
Demek istiyorum ki;
Michael Jackson ne kadar “beyaz” ise, Yılmaz Özdil de o kadar “beyaz”dır!..
Ama, işin içine “aşağılık kompleksi” girince, insanlar sapıtıyor!..
1985’TEKİ O FOTOĞRAF!
Her neyse... Biz gelelim; Taşar’dan aldığımız “otlama” meselesine...
Efendim, işbu Yılmaz Özdil; Başbakan’ın kendisine “sürüngen” demesine pek içerlemiş olmalı ki, o da, Başbakan’ın; “Hikmetyar’ın dizinin dibinde oturduğu fotoğrafı”(!) hatırlatmış!..
Demek istemiş ki;
“Ben patronun önünde diz çöküyorsam, sen de Hikmetyar’ın dizinin dibinde oturmuştun!”
Ne alâka?..
Kel alâka!..
Hani, “kadın”ın biri “hamur” yoğururken, çok afedersiniz; biraz sesli olarak “yellenmiş” de; kocası da, “özür” dilemediği için “Ayıp olmuyor mu hanım?” diye sorunca, kocasına “kel alâka” bir cevap verip; “Ama sen de geçen yıl baltanın sapını kırmıştın ya!” demiş ya, Yılmaz Özdil’inki de o hesap!..
“Yellenme” ile “geçen yıl kırılan balta sapı”nın ne kadar alâkası varsa; Yılmaz Özdil’in “sürüngen”liği ile “Kasım 1985’teki Erdoğan fotoğrafı”nın da o kadar alâkası var!..
Demek ki, Yılmaz Özdil;
“Hâlâ bıraktığımız yerde!..”
İşin ilginç yanı;
1985’teki “o fotoğraf karesi”nde Cengiz Çandar da varmış, iyi mi?..
Ama Cengiz Çandar; dün “destek” verdiği Erdoğan’ı bugün “toplumu bölmek”le suçluyor.
Dahası;
“Erdoğan’a çaktığı” için, Ertuğrul Özkök, Çandar’a “methiyeler” diziyor, Aslı Aydıntaşbaş da Çandar’ın yazısı üzerine “Harika!.. Harika!..” diye “twet”ler atıyor!..
Yılmaz Özdil, “o fotoğraf” üzerinden Tayyip Erdoğan’a saldırırken, o fotoğrafta Cengiz Çandar’ın da bulunduğunu bilmiyor muydu acaba?..
Biliyorsa;
“Cengiz Çandar’a niye çakmıyor?”
Yoksa;
“Orası bize lâzım değil” mi?..
Ya da;
“Düşmanımın düşmanı dostumdur” mu?
Bu mudur seviye,
Bu mudur tutarlılık?
GÜLEN MEDYASI DA DEĞİŞTİ!
Neyse, geçelim...
Gelelim “değişim”e..
Dedik ya;
İnsanlar değişir... “Ortam”a göre değişir, “etkilenme”lere göre değişir, “şart”lara göre değişir, “yeni bilgi”lere göre değişir... Eğer değişmeseydi, insanlar hâlâ “Yontma Taş Devri”ni yaşıyor olurlar, bir türlü “Cilalı Taş Devri”ne geçemezler ve dolayısıyla “tekerleği” hâlâ bulamamış olurlardı...
Herkes değişir... Bir tek “hayvan”lar değişmez ki, “bıraktığımız yerde otlamaya” devam ederler!..
Bakın, “Fetullah Gülen Cemaati” bile değişti... Hele “Gülen medyası”na bir bakın... Düne kadar yerden yere vurdukları CHP’yi, bugün “baştacı” yapıyorlar!..
“SSK Genel Müdürü” iken eleştiri bombardımanına tuttukları Kemal Kılıçdaroğlu’na; “Şehit 301 madencinin ismini tek tek okudu” diye, bugün, “En yakışanı o yaptı” diyerek övgüler yağdırıyorlar!..
Daha düne kadar, “Yargıdaki Alevi yapılanma”ya ateş püskürüp, onların “Tunceli-Sivas-Erzincan”dan oluşan bir “tröst” kurduğunu, dolayısıyla “Yargıya TSE damgası” vurulduğunu iddia ederken, bugün; “Cemevi-Cami Projesi”ni destekliyorlar, “Alevi göstericileri masum göstermeye” çalışıyorlar!..
Daha düne kadar “Hürriyet’in yalanları”nı, “CHP’nin palavraları”nı çarşaf çarşaf haber yaparken, bugün “Cemaat medyası” da, “Aydın Doğan Medyası” da “sarmaş-dolaş!”
Hepsi, “aynı Paralel”de!..
Ya, “Paralel’in Alman ayağı”na ne diyecek, onu nereye koyacağız?..
Malûm, Der Spiegel dergisi;
“Doğan medyasının ortak olduğu Axel Springer grubuna ait”tir!..
İşte bu Der Spiegel;
Soma’daki maden faciası üzerine; “Cehenneme git Erdoğan” başlıklı bir haber yayınlamıştı...
Ne ilginç değil mi;
“Amaçları, Yahudi çıkarlarını savunmak” olan Axel Springer grubunun çıkardığı Der Spiegel ve yine aynı grubun gazetesi Bild’de çıkan “Erdoğan aleyhtarı” tüm haberler, “Paralel Medya”da geniş yer buldu...
GÜLEN İÇİN YAZDIKLARI!
Oysa, daha 2 yıl önce, Der Spiegel, “Gülen Grubu” için “çok ağır suçlamalar”da bulunmuş ve bu suçlamalar; “bugünlerde aynı paralelde yayınlar” yaptıkları Odatv’nin internet sitesinde şöyle duyurulmuştu:
“Almanya’da yayımlanan haftalık Der Spiegel dergisi son sayısında ‘Der Pate’ (Godfather) başlığı altında yayınlanan haberde Gülen hareketinin Almanya’daki ayağını Almanya’daki en önemli ve en tehlikeli İslami hareket olarak niteledi.
Gülen’in hayat hikayesini anlatan dergi, cemaatin, başta Almanya’daki yapılanması olmak üzere, dünya çapında artık etkili bir tarikat haline dönüştüğünü yazdı. Bazı Alman politikacıların cemaat ile içli dışlı olduğunu yazan dergi, cemaati yakından tanıyan çok sayıda uzmanın da görüşüne yer verdi.
Bilinenin aksine Gülen hareketinin ‘Batı düşmanı’ olduğunu söyleyen Maximilian Popp imzalı haber-araştırmada, cemaatin Almanya’da her gün yandaşlar kazanarak büyümesini sürdürdüğü bildirildi.
Dergiye görüş bildiren Hollandalı tarihçi Martin van Bruinessen ‘Gülen cemaati gizli Katolik örgütü Opus Dei ile paralellikler arz ediyor’ derken, ABD’li tarihçi Michael Rubin ise, Gülen’in Humeyni’den farkının olmadığını söyledi. Ünlü ekonomi profesörü Dani Rodrik ise şunları söyledi:
‘Hareket kirli işlerin içine batmıştır. Hareketin yayın organı Zaman gazetesi ise bu hareketi yalan ve manipülasyonlarla aklamaya çalışıyor.’
Alman kamuoyunun Gülen ve hareketi hakkında bilgi sahibi olmadığını söyleyen Der Spiegel; ‘Marburglu İslambilimci Ursula Spuler-Stegmann’a göre Gülen hareketi, Almanya’da en önemli ve en tehlikeli harekettir’ diye yazdı.”
Lütfen dikkat;
Odatv yazmamış ama, “Gülen Hareketi kirli işlerin içine batmıştır... Hareketin yayın organı Zaman gazetesi de bu hareketi yalan ve manipülasyonlarla aklamaya çalışıyor” diyen Doni Rodrik, hem “Musevi asıllı”dır, hem de “Balyoz Dâvâsı’nın 1 Numarası Çetin Doğan’ın damadı”dır!..
********************************************************************************
BUNLARA KİM İNANIRDI?
Nereden, nereye?..
Dün öyleydi, bugün böyle!..
Bir gün gelip de; “Zaman” gazetesi ile, başında Soner Yalçın’ın bulunduğu Odatv’nin, Erdoğan’a karşı “aynı Paralel’de” yayınlar yapacağını söyleseler kim inanırdı?..
Aynı şekilde;
İki yıl önce, Der Spiegel’deki haber için “sert bir açıklama” yapıp; o haberi; “Komik, tutarsız, mesnetsiz, haksız, iftira ve yalan” olarak niteleyen Gülen’in avukatı Nurullah Albayrak’ın; bugün “Akit’e dâvâ yağdıracağı” söylenseydi, kim inanırdı!..
Ama, fotoğraf ortada!..
“Der Spiegel’e özgürlüğün yolları, Akit’e mahkeme yolları!”
Hayır, şikayetçi değiliz...
Herkes değişiyor... “Biz” de değiştik... Dün “Hocaefendi” diyorken, bugün sadece “Fetullah Gülen” diyoruz... Ama, Fetullah Gülen de değişti... O da, Tayyip Erdoğan’a “Türkiye’nin medar-ı iftiharı” diyordu, bugün “Firavun”lukla suçluyor!..
Herkes değişiyor...
Değişmeyen, bir tek “hayvan”lar!..
Onlar, hâlâ;
“Bıraktığımız yerde otluyorlar!”
Boko Haram üzerinden İslâm’a kin kusanlar!
Hasan Sabaz’ın, Doğruhaber’deki yazısından bir bölüm:
“Dünya basını Nijerya’da kime hizmet ettiği belli olmayan Boko Haram örgütünden ve örgütün kaçırdığı kızlardan söz ederek önlem alınması gerektiğinden söz ediyor.
Türkiye’deki solcu ve liberaller de Boko Haram’ı fırsat bilerek İslam’a olan kinlerini kusuyor.
İlginç olan ise PKK’ya yakın çevrelerin de Boko Haram’ın eylemlerine tepki göstermesi.
Bakın bir ara BDP’de yöneticilik de yapan Filiz Koçali’nin yazdıklarına:
‘Allah adına boğaz kesen, Allah adına darbe yapan, Allah adına sivilleri katleden, Allah adına kadın taşlayan, muhalif idam eden, kız çocuk satan, zorla baş örten devletlere de devletçi örgütlere de yüz bin kere lanetler olsun!’
Peki, Boko Haram’a kızları kaçırmış diye lanet eden Koçali, (kız-erkek) çocukları kaçıran, köyde bir çocuk annesi kadını kurşunlayan PKK’ya da lânet edebilecek mi?
Tabiî ki lânet edemez...
(...)
Lice’de PKK’nın iğrenç yüzü ortaya çıktığı gibi ikiyüzlülerin de maskesi düşmüştür.”
yeniakit