İnsanlık bizde kalsın

Hakan Albayrak

Türkiye üzerinden Avrupa’ya giden Suriyeli vesair mültecilerle alâkalı geri kabul anlaşması, sahillerimize yeni Aylan Bebek cesetlerinin vurmasını engelleyen, en azından bu riski hatırı sayılır derecede azaltan, can kurtaran bir anlaşma.

Ülkemizde bulunan pek çok mülteci, aslında deniz yoluyla Yunanistan’a geçmeyi arzu ederken ve bu uğurda ölümü bile göze alacakken, geri kabul anlaşması sayesinde “Oradan bizi Türkiye’ye geri göndereceklerse ne anlamı var?” diyerek bu tehlikeli yolculuktan geri duruyor.

Ege kıyılarından Yunanistan’a kaçak geçişler, yüzde 90 nisbetinde azaldı.

Bu, boğularak ölmeye aday olan 100 kişiden 90’ının kurtarılması demektir.

Müslüman’ız elhamdülillah, bir tek insanın hayatını kurtarmanın bütün insanlığı kurtarmak gibi olduğuna iman etmişiz; her gün defalarca kez bütün insanlığı kurtarmanın şerefini bize bahşettiği için Rahmân ve Kerîm Allah’a şükretmeliyiz.

***

Şu günlerde Cumhurbaşkanı ve hükümet üyeleri sık sık geri kabul anlaşmasını iptal etmekten bahsediyorlar.

Bu hiç doğru olmaz.

Evet; biz bu anlaşmada üzerimize düşeni yaparken Avrupalılar yapmıyorlar...

Türkiye’ye karşı sorumluluklarını yerine getirmeyen Avrupa Birliği’ne tepki göstermekte yerden göğe kadar haklıyız; evet...

Ama, ne olursa olsun, geri kabul anlaşmasından önceki durumu yeniden üretmeye hakkımız yok.

Uluslararası ilişkilerdeki mütekabiliyet prensibi bakımından hakkımız varsa da ahlaki bakımdan hakkımız yok.

Dahası; geri kabul uygulamasını biz tek taraflı olarak istemiş olsaydık bile yeriydi.

Avrupa Birliği bize hiçbir söz vermeseydi, hiçbir taahhütte bulunmasaydı bile “Geri kabul anlaşması imzalayıp ölüm pahasına Türkiye’den Avrupa’ya geçmeye çalışan mültecilerin sayısını hatırı sayılır derecede azaltalım” diyebilirdik.

Bence konuya böyle yaklaşmalı ve Avrupa Birliği’ni kendi utancıyla baş başa bırakıp işimize bakmalıyız.

İşimiz insanlıktır bizim.

***

Ülke olarak birçok felaketi Suriyeli muhacirlere ensar oluşumuzun celbettiği rahmet ve bereket sayesinde def edebildiğimizi zannediyor ve Suriyeli bütün muhacir kardeşlerimizin Türkiye’de yaşamaktan memnun kalmalarını, Avrupa sevdasına düşmemelerini, ülkeleri esenliğe kavuşuncaya kadar burada bizimle beraber yaşamalarını ve ülkelerine döndükten sonra da bizimle bağlarını koparmamalarını temenni ediyor, devletin siyasetinin de bu yönde olması gerektiğini düşünüyorum.

Yine de, aradığını Türkiye’de bulamayan ve “İlle de Avrupa’ya gideceğim” diyen bir muhacirin sadece kara yolunu kullanma şansı olsaydı, denizde boğulma tehlikesi söz konusu olmasaydı, geri kabul anlaşmasının iptal edilme ihtimalini o kadar dert etmezdim.

Ama anlaşma iptal edildiği andan itibaren ölümcül deniz yolu yine kaçak göçmen tekneleriyle dolup taşabilir.

Sahillerimize vuran her cesetten sorumlu tutulduğumuzda kendimizi “Avrupalılar taahhüt ettikleri parayı vermediler, vizeyi kaldırmaya da yanaşmadılar” diyerek mi savunacağız?

***

Geri kabul anlaşmasının iptali Avrupa Birliği’nden daha çok Türkiye’nin aleyhine olur.

karargazete