İnsanlıktan bu denli uzaklaşabilmek

Merve Kavakçı

Kamu görevi başında halka hizmet ederken aslında Hakk’a hizmet etmiş olan bir hukuk insanı hunharca katledildi. Şehit savcı Mehmet Selim Kiraz son görevine henüz gelmiş. Meslek hayatında ondört yılını doldurmuş. Çalışırken okumuş, çocukluk yılları yoklukla geçmiş. Beş çocuklu bir ailenin tek erkek evladı. Lisede terzilik yapmış. Hukukçu olunca, Osmaniye’de görev yapmış sonra, Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu kararnamesiyle Gaziosmanpaşa’da dört sene çalışmış. Daha çok yakın bir geçmişte de Çağlayan’a atanmış. Ailesi aslen Siirtli, yıllar önce kan davasından dolayı memleketlerini bırakıp göç etmişler. Anne babası Mersin’e yerleşmiş. Şimdi ise torunlarına bakmak için Savcı Kiraz’la birlikte İstanbul’dalarmış. Fedakar bir aile görüyoruz karşımızda. Merhum Mehmet Selim Kiraz bir Anadolu insanı. Bu topraklarda yetişmiş bir vatan sevdalısı. Halka hizmeti Hakk’a hizmet sayan bir adalet gönüllüsü. Son olarak da Berkin Elvan’ın davasına bakıyordu şehit Savcı Kiraz. Adaletin tesisi için titiz bir şekilde çalıştığı konusunda bütün meslektaşları hemfikir. Cinayetin faillerini bulmak için çalışırken kendi cinayete kurban gitti... Mekanı Cennet olsun...

Birileri yine düğmeye bastı belli ki. Ne zaman ki Türkiye bir hamle ilerliyor, ne zaman ki bir seçim yaklaşıyor, ne zaman ki halk muktedirlik yolunda adım atıyor, ne zaman ki millet iradesi idarede tecelli ediyor birileri yeniden düğmeye basıyor. Artık o düğme ne getirirse...kan, can, kaos, savaş, çatışma... Ellerinde ne varsa harcıyor, yek vücut çözüme, barışa, kardeşliğe, sekınete karşı savaşıyorlar. Kimi bombası, kimi silahı, kimi de kalemiyle... Bu sefer kurban bir savcı oluyor. Bir baba, bir eş, bir oğul oluyor. Vatan bir evladını kaybediyor.

Katillere cani demekten, terörist diye tasvir etmekten çekinenleri anlamak mümkün mü... Bir insan ki her gün rızkını kazanıp evine dönmek için çıktığı o yoldan geri dönmedi o gün. Kanunların kendisine çizdiği çerçevede adaleti tesis etmek için başına geçtiği masasından kalkamadı o gün. Kafasına dayanan silahla ekranlara servis edildi o gün. Basın hürriyeti arkasına sığınan canavar gazeteci kılıklılar katillerden daha mı masumdu o gün... Silah dayanan o baş kendi başları, onu ekranda gören kendi çocukları olsaydı hâlâ yaparlar mıydı görüntü servislerini o gün... Ne uğruna uzaklaşabildiler insanlıklarından... Anlayamıyoruz.

Düğmeye basıldı. Basanlar kadar, basılmasına sessiz kalanlar, basılmasıyla olanları düğün bayram ilan edenler de suçlu. Teröriste terörist demeyen de terörist kadar ortak bu kaosta. Memleketi millete bırakmamakta, millet millet iradesine teslim etmemekte ısrarlı gözüken bu grup, aslında grupçukların paydaşlığında oluşmuş bir kitle. Düşmanımın düşmanı dostumdur mantalitesinin tezahürü olarak ortaklıkta birleşmiş grupçuklar yığını. Konjonktürel olarak kümeleşen bu çıkar müptelaları şimdi dört bir elden algı operasyonu yapmaya yelteniyorlar. Patlayan bedenler üzerinden de, kafaya dayanan silahlardan da çiçek böcek ağaçtan umdukları ile de ülkedeki hürriyetlerin tehdit altında olduğu algısını oluşturmaya çalışıyorlar. Hedefleri siyasi istikrarsızlık üretmek, bundan da ekonomik ve sosyal instabilite çıkartmak. Ancak başaramayacaklar. Onların bir planı varsa, alemlerin Rabbi’nin de bir planı var.

yeniakit