"Irak ve Kerkük Sorunu" Konferansı

Vuslat Dergisi Irak ve Kerkük sorunu adlı bir konferans düzenledi.

 Irak'ın ve Kerkük'ün gündemden düştüğü, haber bültenlerinde ve gazete manşetlerinde artık yer almadığı bir zamanda"gündeme getirirseniz gündemde kalır" diyerek; Irak ve Kerkük sorununu masaya yatırarak, İHH'nın İstanbul Fatih'teki merkezinde bir konferans düzenledi.                                           

Konferansın açılış konuşmasını Vuslat Dergisi adına Mehmet Barazi yaptı.

Sayın Barazi, konuşmasına ABD'nin Irak'ı işgal etmek için öne sürdüğü sebebi açıklayarak sözlerine başladı.

 Katılımcılardan Mustafa Eğilli; Irak'ın siyasi aktörleri ve dengeler, Hüseyin Kulaoğlu; Günümüz verileri aydınlığında Kerkük sorunu, Mustafa Özcan; Amerika'nın Irak'tan çekilme takvimi ve geleceği konularında bilgiler sundu.

 Konferansa Kur'an'ı Kerim tilavetiyle başlanırken okunan ayetlerde ümmetin birlik ve beraberliğine, müslümanın darda olan müslüman kardeşinin derdiyle dertlenmesinin (elinden geliyorsa kardeşlerinin problemlerine çözüm bulmasının) gerekliliğine işaretler vardı.

Programın giriş konuşmasında "Silah denetçilerinin raporları doğrultusunda Saddam'ın kitle imha silahlarına sahip olduğunu gösteren hiçbir kanıt olmamasına rağmen, BM Güvenlik Konseyinin ve çoğunluk dünya devletlerinin rızası alınmadan tek taraflı alınan bir kararla Irak işgal edildi"

Olsun kurt kuzuyu yemeye karar vermişti bir kere. Varsın Irak'ta ne kitle ve nede silah bulunmasın...

zaten "Gerekçe hazırdı: Irak'ı özgürleştirmek ve demokrasi getirmek." 1917'de bu toprakları işgal eden

İngiliz General Sir Stanley'in dediği gibi: "biz buraya işgal için değil, sizi yüzyıllardır süren esaretinizden kurtarmak için geldik"...

Evet, her şey 2003'ün martında başladı. 11 Eylül saldırılarının arkasında El-Kaide olduğunu ileri süren ABD, Afganistan'ı işgal etmesinin üzerinden 1,5 yıl sonra, el-Kaide'ye destek verdiği ve kitle imha silahları bulundurduğu gerekçesiyle Saddam'a savaş açtı" ve şimdi geri çekilme takvimini işletmeye başladı.

Fakat arkasında yıkılmış, yağmalanmış, harabeye çevrilmiş, alt ve üst yapının çöktüğü, binlerce kadının tecavüze uğradığı, güvensizliğin had safhaya çıktığı ve her gün yeni bir şiddet eyleminin olduğu, dini ibadetlerin dahi kana bulandığı bir ülke bırakarak.

        Irak'ı işgaldeki ulaşılan hedef, ülkenin alt yapısı, tarihsel ve kültürel miras ve geleceğine yön verecek belleğiydi, belleğimizdi.

Selçuklulardan bu yana paylaştığımız ortak dünyanın belleği...

Sayın Barazi'nin koşmasındaki bir istatistik, insanlık adına tarihe düşülmüş bir kara lekeydi.

"Irak'taki 113 kütüphanede bulunan 1494'ü Türkçe olmak üzere toplam 82858 elyazması eser kül edildi:  İbn Sina, İbn rüşt, Suyuti, İmam Hanbel, Buhari, İmam ebu Hanife, İbnul cevzi , İbnul esir, Tirmizi, Zemahşeri gibi isimlerini sayamayacağımızyüzlerce alimin el yazması kitapları, ayrıca  bu işgal sonucunda 1,5 milyon civarında Iraklının hayatını kaybettiği, 1-2 milyon dul ve 5 milyon yetimin yan ısıra savaştan dolayı sakat 900 bin insan."

Sanki tarih tekerrür ediyordu" Moğolların Dicle nehrine attığı binlerce cilt kitapların mürekkeplerinin rengiyle ve Müslümanların kanıyla kırmızı, siyah olarak aylarca akmasından sonra şimdi 21.nci yüz yılda insanlığın gelmiş olduğu  nokta yine aynı"

Gazeteci olarak ilk söz alan Mustafa Eğilli Irak'ki siyasi aktörler ve dengeler konusuna "Irak'taki siyasi yapının 600 partiden oluştuğu ve bu partilerin ittifaklar kurarak" birbirleriyle rekabet ettiklerini söyledikten sonra bu ittifaklar ve meclistekisandalyeleri hakkında bilgiler sundu.


Sayın Eğilli'de Irak halkı hakkında 1 milyondan fazla komşu ülkelerde ki mülteci kamplarında ve dışında açlık sınırında yaşayan Iraklı ve ülke içinde 1,5 milyon yerleşkelerinden farklı yerler göç etmiş Iraklıların bulunduğunu aktardı.

Eğilli işgalin sonuçlardan en önemlilerinden birisinin Arap/Kürt, Şii/Sünni çatışması gibi fitnelerin getirmiş olduğunun altını çizerek, işgalin Irak halkının arasına kan girmiştir vurgusunu yaptı. Bu anlamda işgal sayesinde planlı bir girişimle ülkeyi bölünmüşlüğe sürüklenmiş, sonuçta üst kimlik İslam olarak algılanması lazımken taassuplar gündeme gelmiştir tespitinde bulundu.

Eğilli konuşmasında Kuzey Irak'a Arapların sokulmadığını ama Kürtlerin Bağtad'ta, Kerkük'te, Basra'da rahatça dolaşmakta olduğunu, Iraktaki bölünmüşlükten seküler, laik Kürtlerin karlı çıktığı, müslüman Kürtlerin bu nimetlerden faydalandırılmadığını sözlerine ekledi.

      

Kerkük sorununa değinen Kulaoğlu, Kerkük'teki resmi kurumların başında Kürtlerin bulunduğu, bu sebepten dolayı Türkmenlerin ve Arapların Kürtlere güvenmediklerini Kürtlerin kendi dışındaki etnik gruplara zulüm ettiği dolayısıyla bölgedeki emniyeti Kürtlerin sağlayamayacağı, bölgedeki maddi imkanların eşit bir şekilde kullanılması yani devlet ihalelerine ve devlet dairelerine şit imkanlarla ulaşılması noktasında bir çözümün üretilmesi sonucunda bölgede barış ortamı olacağı, aksi taktirde Kürtlerin Kerkük'ten dışarı çıkarılmasıyla bölgedeki kaosun çözüle bileceğini anlattıktan sonra, ABD'nin Kerkük petrollerindeki menfaatleri yüzünden böyle bir çözüme yanaşmayacağı dolayısıyla Irak'tan geri çekilme takviminin daha uzun olacağı, çekilme takviminde Kerkük'ün en sona bırakılacağı görüşünün ağırlık bastığını vurguladı. Kulaoğlu sözlerini Kerkük'te 8 bin Peşmerge gerillasının bulunduğunu aktararak tamamladı.

 

         Son olarak söz gazeteci yazar Mustafa Özcan'a verildi. Sayın Özcan "Irak'ta aktörler değişti ama zulüm değişmedi, büyük Saddam gitti, küçük Saddamlar geldi" diyerek konuşmasına başladı.

Konuşmasının devamında emperyalist güçlerin Irak'ın işgal etme sebeplerinin birisinin de üç "K" projesini uygulamaya geçirmek olduğu yani Kudüs, Kerkük, Kandahar.

 

       Emperyalist güçlerin hedefinde olan bu üç yerin her zaman patlamaya hazır yerler olduğuna vurguyla şu saptamada bulundu.

Emperyalist güçler tarihten beri parçala böl yönet taktiği ile hedefteki yerleri sömürürler. Şimdiki hedef üç "K".

Sayın Özcan, ABD Irak'a neden geldi sorusunu kendine sorarak, bu soruya Tarık Aziz'in bir röportajından alıntı ile cevap verdi.

"ABD'nin Irak'ta olma sebebi: petrol, İsrail'in güvenliği, bölgeyi denetim altında tutarak İslami gelişimleri engellemek olduğunudur.

Sayın Özcan bölgede İsrail'le savaşacak iki devlet var bunlar Mısır ve ırak devletleri, ama Mısır yerli işbirlikçiler sayesinde devre dışı bırakıldı, Irakta işgal edilerek, diyerek konuşmasına şu şekilde devam etti.

         Irak devletinin İsrail'le 1991–2000 yılları arasında gizli görüşmeleri ve anlaşmaları olmayan bir devlet olması İsrail'in güvenliği açısından tehlikeli görünmüş, Irak'ın bu anlamda bölgede tehlike arz ettiği varsayılmış, Irak işgal edilerek İsrail'in güvenliği sağlanmış olduğunu anlatan Sayın Özcan Saddam'ın devrilmesine yapmadıkları değil, yaptıkları sebep olmuştur şeklinde bir iddiayı gündeme getiren Özcan buna örnek olarak petrol işletmesini devletleştirmesidir dedi.

    İşgalci güçlerin Irak'ta işinin kolay olmasının etnik yapısının çeşitliliğine bağlayan Özcan bu Irak için bir talihsizlik olmuştur.

Emperyalistlerin mezhep ve ırk farklılıklarını kullanarak bu toplumsal rengi bir taassup haline sokmuş halkı bu özelliklerle kışkırtmış ve halende çatışmaları toplumun bu mozaik özelliklerini kaşıyarak yapmaktadır.

Bu yapılan fitne hareketi o hale gelmiştir ki, ABD Irak'tan çekilirse biz birbirimizi yeriz anlayışı halk arasında yaygınlaşmaya başlamıştır.

Artık, ABD gitsin mi? Gitmesin mi? İkilemi içinde halk geleceğe ümitle bakmamaktadır, tespitinden sonra sayın Özcan sözlerine kendimizi yeniden Müslümanlaştırmalıyız referansımızı İslam'dan alarak milliyetçilik ve mezhepçilik taassubundan kurtulmalıyız, yoksa ABD'nin Irak'ı terkinden sonra Irak'ı bir kaos ortamı beklemektedir Irak'ı sıkıntılı günler bekliyor sözlerinden sonra sayın Özcan emperyalistlerin Irak'ta kadınları kullanarak post modern bir dönüşümün temellerini atmaya da çalıştığını bununla da İslam'ı kendi istedikleri çizgide (modern) tutabileceğini düşünmekte oldukları bilgisini dinleyicilere aktaran Özcan ABD'nin Irak'tan tamamen çekilme gibi bir niyetinin olmadığını halen Irak'ta bululan 50 bin askerini ilk etapta 20 bin e indireceği ve sonrasında, Irak'ın kuzeyini 2'nci İsrail gibi kullanacağını bu şekilde de 100 yıl kadar kendisine yetecek Irak petrollerini sömüreceği görüşünü dillendirdi.

Özcan farklı bir iddiada bulunarak şu görüşü de serdetti: ABD, 2010 yıllarının sonuna Irak'tan çekileceği bunun sebebinin deiç ekonomik meseleler olduğu, askeri harcamalar yüzünden dış borç kıskacında kaldığını söyledi.

 

Sayın Özcan ABD'nin Irak'ı terkinden sonra bölgeyle tarihsel bağı olan Türkiye'nin burada büyük rol alacağı bu önemli rolde Türkiye'nin olmasına da Irak halkının sıcak baktığını isteğini. Ayrıca ABD ve diğer emperyal güçler bölgede İran,Suriye ve Irak'tan oluşan Şii bir üçgenin var olmaması için tampon devlet olarak Türkiye'ye bu bölgede görev verileceği görüşünde de bulundu.

    Bu açıklamalardan soru cevap kısmına geçildi ve sonrasında Vuslat Dergisi'nin katkılarıyla hazırlanan program sona erdi.

 

Vuslatdergisi

Sivil Haber Haberleri

Katil İsrail'e kucak açan Uluslararası Olimpiyat Komitesi sınıfta kaldı
Paris Olimpiyatlarının güvenlik işlerinde neden İsrail güçleri kullanılıyor?
Alimlerden Gazze bildirisi: HER MÜSLÜMANA FİLİSTİN SORULACAK
PKK'nin kanlı tarihinden bir kesit: Susa Katliamı!
Diyarbakır bu akşam da Gazze için meydanlardaydı