İran bize mutluluk yaşatmıştır ve otuz yıldan beri de yaşatmaktadır. Ve bundan sonra da İran bizi üzmeyecektir inşallah!
Bizim kuşağımız, "İslam Devleti" idealiyle yanıp tutuşan bir kuşaktır.
Osmanlının yıkılışı, Hilafetin yok edilişi ve Müslümanların darmadağın olduğu bir dönemin çocukları olarak müslümanca bir devlete sahip olmak, bizler için ideallerin en ulvisi olmuştur.
Kimilerimiz direkt olarak ve kimilerimiz de dolaylı olarak hep bu ideal için koşmuşuzdur.
Bu yüce ideali "Devletsiz İslam" isimli kitapçıkla dile getirmiş bir kişi olarak, artan bir iştiyakla bugün de aynı çizgide olduğumu belirtmek isterim.
Şu husus iyice bilinmelidir ki, İslam"ın hakim olmadığı bir coğrafyada yaşıyor olmak, Müslümanların yüreğinde en büyük bir acıdır ve asla kabullenecekleri bir durum değildir.
Bu ideal uğrunda koşuşturan Müslümanlara müjdeli haber otuz yıl önce İran"dan geldi. Ne İslam coğrafyası böyle bir haber bekliyordu ve ne de bütün bir dünya, özellikle emperyalist dünya.
Bir ihtiyar adam çıkmıştı meydana. Sonra onunla birlikte, onun gibi yüzlercesi, binlercesi vardı orta yerde. Dünya Ulema ile tanışıyordu.
Evet, bir ihtiyar adam. Akranlarının yavaş yavaş bunama dönemine girdiği, artık evlatlarının, torunlarının bakımına alındığı bir günde bu ihtiyar adam yön veriyordu her şeye.
İran"ın ciğerlerine kadar nüfuz etmiş durumdaki Amerikan emperyalizmini, balkondan bir hali silkeler gibi öyle bir silkeleyiverdi ki, o gün bugündür hâlâ neye uğradığını bir türlü anlayamadı.
Başta zalim İran Şah"ı olmak üzere, emperyalistlerin bütün yerli uşaklarını birer havuç söker gibi söküp söküp fırlatıverdi dışarıya.
Kısacası, otuz yıl önce İran, yeryüzündeki ideal sahibi bütün Müslümanlara özledikleri bir mutluluğu tattırdı, ufuklarını açtı, onlar için bir ümit oluverdi.
Otuz yıl önce olduğu gibi, bütün dünya bugün yeniden İran İslam Cumhuriyeti üzerine kilitlenmiş durumda. Acaba intikamlarını alabilirler mi, otuz yıldan bu yana dünya emperyalizmi karşısına dikilen ve bütün hesaplarını bozan bu engel kaldırılabilir mi?
Müstekbir küfür dünyası şimdi bunun aşkıyla yanıp tutuşmaktadır.
İmam Humeyni tarafından birer havuç gibi dışarıya fırlatılan bütün İslam düşmanları, ABD"de yaşamakta olan eski şahın oğlu başta olmak üzere şimdiden sürgündeki yönetimlerini kurmuşlar ve en kısa zamanda İran"a dönecekleri günün beklemektedirler.
Aynı şekilde Müstekbir Küfür dünyası da İslam İnkılabını, karşı bir devrimle yıkma vaktinin geldiğini tahayyül etmektedir.
Biz inanıyoruz ki İran, Müslümanları sevindirmeye devam edecektir, Müslümanları üzmeyecektir, böyle bir nihai haber gelmeyecektir.
Şu anda İran İslam Cumhuriyetinde neler olup bittiği hususunda hepimiz çok şeyler okuyoruz, ben size fazladan bir şeyler söylemeyeceğim.
İran bizi sevindirmeye devam edecektir. Küfür güçlerinin yapabileceği fazla bir şey yoktur.
Çünkü, İran İslam Cumhuriyeti"nde iktidarda bulunanlar ve muhalefetin başını çekenler dahil olmak üzere, lider kadronun içerisinde İslam"a ihanet içerisinde olabilecek bir tek kişi tanımıyoruz..
Kötü olan, üzücü olan şudur:
Özellikle otuz yıldan bu yana bir çok vesileyle imanlarının imtihanlarını veren bu liderler, seçim dolayısıyla öfke ve hırslarına hakim olamayarak sınırlarını aşmış olmalarıdır.
Bir de, gerek İran içinde, gerek İran dışındaki İslam düşmanlarının Muhalefet liderlerinin arkasına saklanmış olmaları, onların omzundan ateş ediyor olmalarıdır.
İran Müslümanları sevindirmeye devam edecektir biiznillah.
İran, Telaviv"i sevindirmeyecektir, Londra"yı, Newyork"u sevindirmeyecektir, sevinçlerini kursağında bırakacaktır.
Bu nasıl olacaktır? Öfkeler yatışıp birbirlerine hain olmadıklarını telaffuz ederek, iktidar biraz daha müsamaha kuşanarak, merhamet kuşanarak olacak. Muhalefettekiler de, pusudaki küfür dünyasının arzularını kursaklarında bırakmak suretiyle yapacak bunu.
Doğru Haber