Bir sabah, İran'ın nükleer denemesiyle uyanırsak ne olur? Nasıl bir Ortadoğu, nasıl bir dünya ile karşı karşıya kalırız? Ya da, İran'ın nükleer deneme yapma aşamasına geldiğini farkeden veya geldiği iddiasıyla İsrail üzerinden İran topraklarına herhangi bir saldırının gerçekleşmesi bütün bölgeyi nasıl sarsar?
Tahran'ın reaksiyonu, Pakistan'dan Yemen'e kadar nasıl bir bölgesel kaosa yol açar? Bazılarına göre, İsrail ve ABD'nin Kuzey Irak üzerinden İran nükleer tesislerine yönelecek olası saldırısından sonra yedi ya da on gün içinde bölgenin bu hale gelmesi muhtemel.
İran yönetiminin, ABD'nin yaptığı nükleer santrale yakıt sağlamak için, elindeki yüzde 3.5 zenginleştirilmiş uranyumu yüzde 20 oranında zenginleştirme kararı üzerine korku senaryoları yeniden piyasaya verilmeye başlandı. ABD Savunma Bakanı gibi bazı yetkililer, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin derhal toplanıp yeni yaptırım kararı olmasını isterken, bir hafta içinde böyle bir kararın çıkarılabileceğini ve bunun sağlanması gerektiğini söylüyor.
İsrail'in ortalığı ayağa kaldıran kampanyasının etkisinde kalanlar ise, artık zamanın bittiğini, Tahran'ın nükleer deneme aşamasına geldiğini iddia ederek, askeri seçeneğin devreye girmesini, nükleer tesislerin vurulmasını istiyor. Tahran ise, uranyum zenginleştirme programının Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'na (UAEK) bildirildiğini, denetim altında yapılacağını belirterek, sivil amaçlı olarak bu yakıta ihtiyacı olduğunu, bunun üzerinden yeni bir psikolojik kampanya yapılmaması gerektiğini ifade ediyor.
Uluslararası diplomasiyi hareketlendiren yeni gelişme ile aynı anda Amerikan AP Ajansı, korkuyu daha da besleyen bir iddiayı dünyaya duyurdu. "Tahran'ın nükleer savaş başlığı üretme aşamasına geldiği" iddiasını içeren, bir an önce harekete geçilmesini ima eden metinde, uranyumun yüzde yirmi zenginleştirilmesi ile nükleer başlık üretilebileceğine dair uzman görüşlerine yer verildi. İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak ise, İran'a "doğru cevabın" verilmesi çağrısı yaptı.
Bu gürültü içinde başka iddialar da var ve endişeler bu şekilde besleniyor. Dini lider Ayetullah Ali Hamaney'in; Devrimin 31. yıldönümünde uluslararası güçlerin taş kesileceği bir gösteriden söz etmesine atıfta bulunan bazı çevreler, "11 Şubat'taki Devrim kutlamalarında İran'ın dünyaya ve kendi iç kamuoyuna büyük bir gösteriye hazırlandığı"nı belirtiyor. Sert tavır isteyen çevreler, bu gösterinin nükleer deneme olabileceğini bile düşünebiliyor!
İşte böylesine zihin karıştırıcı bir süreç var izlediğimiz. Türkiye'nin, krizin tam merkezinde, iki taraf arasında kolaylaştırıcı rol üstlenme arayışı, bölgesel bir kaosa giden yolları daraltma yolunda çok önemli. En küçük girişimler bile etkili sonuçlar doğurabilir ve gerçekten buna ihtiyaç var. Şu an dünyayı etkisi altına alan bir panik kampanyası yürütülüyor, kriz pazarlanıyor.
İsrail'in Güney Lübnan'a saldırısı, daha sonra Gazze'ye yönelik saldırısı aslında İran'a saldırı tatbikatlarıydı. Hem Hizbullah ve Hamas'ın, böyle bir saldırı sırasında İsrail'e vereceği zararı hesaplamak istediler hem de saldırı sırasında ayak bağı olacak güçleri tasfiye etmek... Ama ne kadar başarılı olduğu tartışılır. Yine İsrail'in Türk hava sahasını da kullanarak Suriye'ye saldırması, bir tesisi bombalaması aynı zamanda Suriye hava savunma sistemlerinin test edilmesini amaçlıyordu. ABD ve İsrail'in, Akdeniz'de yaptığı "Juniper Cobra 10" tatbikatı da, her hangi bir saldırı sonrası İran'ın vereceği reaksiyonu ölçme, ona hazırlanma eğitimiydi. Tatbikatta, orta ve uzun menzilli füze saldırılarına karşı savunma taktikleri çalışıldı. Yani taraflar, uzunca bir süredir İran'ı askeri açıdan durdurma yolunda türlü yöntemler deniyor, hazırlık yapıyor.
Tahran'ın yüzde yirmi zenginleştirilmiş uranyumla nükleer deneme yapamayacağı, nükleer silah üretemeyeceğini söyleyenler ve durumun endişe verici olmadığını ifade edenler çok. Yeni durumun, İran karşıtı kampanya için kullanıldığı, kullanılmak istendiği de ortada. Dikkatle bu kadar İran'a yönelmişken bölgenin nükleer gücü olmasına rağmen dünyayı ayağa kaldıran İsrail'le ilgili birkaç notu ekleyelim.
Bu baharda ABD'nin nükleer silah müzakerecesi İsrail'den Nükleer Silahsızlanma Anlaşması'nı imzalamasını istedi. İsrail reddetti. Birleşmiş Milletler, İsrail'e aynı anlaşmayı imzalama çağrısı yapan bir tasarıyı kabul etti. İsrail reddetti. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, İsrail'den aynı anlaşmayı imzalamasını ve denetimlere izin vermesini istedi. İsrail reddetti. Devam edebiliriz ama gerek yok...
İran söz konusu anlaşmayı imzaladı. İran'ın nükleer tesisleri UAEK tarafından sürekli denetleniyor. UAEK ve ABD'nin 16 istihbarat kuruluşu, İran'ın nükleer silah programı olmadığına dair rapor yayınladı. Tahran'ın son çıkışı, uranyumu yüzde yirmi zenginleştirme kararı da UAEK'ya gönderilen iki mektupla ortaya çıktı. Yani İran kendisi yaptığı şeyi açıkça yapıyor ve denetim altında yapıyor.
Öyleyse ne bu telaş! Birilerinin telaşa, öfkeye, kaosa ihtiyacı var. Başarabilseler, İran üzerinden bütün bölgeyi, Pakistan'dan Yemen'e uzanan kuşağı ateşe verecekler.