Amir OREN
Tarihçiler, İsrail'in yaşadığı belki en sakin on yılı ve beraberinde bu on yıllık sürecin ardından gerçekleşen, bedeli ağır savaşları mirası arkasında miras olarak bırakan bu askeri operasyonun, artılarını ve eksilerini değerlendirmeye meyilli.
29 Ekim Cumartesi günü, Kadeş Operasyonu ya da Sina Seferinin 55. Yıldönümüydü. Süveyş Kanalına yakın olan Mitla Geçidinin doğusunda, 890. Birliğin paraşütle aktarılması ile başladı ve amacı, İngiltere ve Fransa'ya, bir askeri müdahale için bahane üretmekti. Bu eylemin, Genelkurmay başkanı Moshe Dayan'ın, "sonunda savaşı başlatın, ... İsrail sınırına doğru" çağrısına uyup uymadığı ise bir soru işareti.
Tarihçiler, İsrail'in yaşadığı belki en sakin on yılı ve beraberinde bu on yıllık sürecin ardından gerçekleşen, bedeli ağır savaşları mirası arkasında miras olarak bırakan bu askeri operasyonun, artılarını ve eksilerini değerlendirmeye meyilli. İsrail, sönmek üzere olan iki Avrupa ülkesiyle, Kuzey Afrika'daki ulusal kurtuluş hareketlerine karşı komplolar düzenlemekle, kendi adını lekeledi. Fakat İsrail Savunma Güçleri, cesur manevraları ve korkunç derecedeki çevikliğiyle dünyayı kendine hayran bıraktı; ve Kızıl Denize doğru bir hattın açılması, bağımsızlığına yeni kavuşan Asya ve Afrika ülkeleriyle ilişkilerin geliştirilmesini mümkün kıldı.
Bu hesapların, bir de, Sina Seferinin mimarı olan Shimon Peres ve zamanın başbakanı ve savunma bakanının rehberliğinde hareket eden Dayan tarafından şekillendirilmiş günümüz boyutu var. Peres'in, Kadeş operasyonundan çıkardığı dersleri unutmadığı görülüyor. Zamanın başbakanı ve savunma bakanı Ben-Gurion'un varisleri Netanyahu ve Barak, henüz şanlı zaferlere imza atma hırslarının farkına vararak, kendi Sina Seferleri üzerine düşünemediler.
Netanyahu ve Barak'la olan ilişkileri ile kıyaslandığında, Peres'in, Amnon Lipkin Shahak, Gabi Ashkenazi ve Meir Dagan'ın durumlarını ve karakterlerini kabul etmesinin daha kolay oluşu tesadüf değildir.
Son yıllarda araştırmacı ve öğrencilerle yaptığı konuşlarda Peres, 1956 savaşından çıkardığı derslerden bahsetti. Birincisi, savaşın amaçlarını; Mitla geçidinin açılması, Gazze Şeridindeki Fedayeen Teröristlerinin zayıflatılması ve köklü Mısır ordusunun mağlup edilmesi olarak sıraladı.
İkincisi, Moshe Sharett'in defedilmesi yoluyla hükümet koalisyonunun sağlamlaştırılması ve Ahdut ha'avoda grubunun desteğinin kazanılması.
Üçüncüsü, Peres, Ben Gurion'un, savaş lehine son kararını duyurmayı ertelemesi; ve bu sırada savaş planlarını, askeri planlamacılara ve kurnaz kimselere satmamasından çıkarılacak dersler var. Dördüncüsü, genelkurmay başkanı ve üstdüzey generallerin, olanaklı bir plan önerdiği gerçeği de çok önemlidir.
Beşincisi, bu savaş, bombardıman karşısında zayıf olan İsrailli sivil halkın savunulması ile ilgili bazı derslere işaret ediyor. Altıncısı, Washington ve de Amerika'nın emirlerine hürmet eden diğer güçlerle ittifak meselesi"
İngiliz ve Fransız ordularının, Londra, Paris ve Tel Aviv'in hatalarının yanı sıra savaşın sonuçları, ABD başkanı Dwight Einshower'in eğilimleri tarafından da etkilendi. Macaristan'a yapılan Sovyet saldırısı ve ABD'deki yaklaşan seçimler, Başkan'ın tepkisini yumuşatmadı; tersine, bu faktörler, Einshower'in tutumunu sertleştirdi. Amerikan desteğinden mahrum kalınca, operasyon, başarısızlığa mahkûmdu; operasyona sponsor olan Batı Avrupa liderleri, büyük bir siyasi bedel ödediler ve de İsrail Savunma Güçleri Sina Yarımadası ile Gazze Şeridinden çekilmeye zorlandı.
Net olan şu ki; İran'ın nükleer programına yönelik bir İsrail saldırısı, Kadeş Operasyonunun eksilerinin tekrar gündeme gelmesinden sorumludur. Bu korku, bu tarz da bir askeri maceraya karşı olanları kuşatmış durumda. Eleştirmenlere göre böyle bir eylemin eksileri, sağlayacağı diplomatik ya da askeri avantajlardan daha ağır basar. Her şeyden önce Barak, Moshe Dayan değil; Bibi de Ben-Gurion değil.
Sadece Peres, bu sefer ki askeri eyleme karşı sesini yükseltiyor. Önemli siyasi-askeri kararların alındığı piyesler, bugün İsrail'de, senarist, yapımcı ve aktör bulmakta sıkıntı çekiyor.
velfecr