İran'a Saldırı Manipülasyon

İsrail ABD ilişkilerini iyi bilen Amerikalı gazeteci, İsrailli komutanların iddiaların aksine İran'a karşı savaşmak istemediği iddiasında.

ABD'de yayınlanan Atlantic dergisinde Benjamin Netanyahu hükümetinin gelecek aylarda İran'a saldırabileceğini ileri süren İsrail yanlısı gazeteci Jeffrey Goldberg'in makalesi tepki topladı.

Inter Press Service yazarlarından tarihçi Gareth Porter, Jeffrey Goldberg'a muhalefet eden önemli isimlerden. Porter, Amerika'nın dahli olmaksızın İsrail'in İran'a saldıramayacağını tam da Goldberg'in makalesinin gösterdiğine işaret etti. Porter, önemli bir ayrıntıya dikkat çekerek nükleer İran'ın İsrail'e varoluşsal tehdit olduğu iddiasına İsrailli generallerin ve istihbarat yetkililerinin karşı çıktığını kaydetti

Porter şunları yazdı: "Goldberg makalesi, Obama'nın İsrail'den saldırıdan vazgeçmesini alenen talep etmesine karşı İsrail'in gösterdiği aşırı hasasiyeti de ifşa etmektedir; bu ise ABD'nin İran'a karşı savaşa doğrudan dahli olmaksızın İsrail hükümetinin saldırı düzenleyemeyeceğini göstermektedir."

İşte O Makale:

İsrailli generaller İran'a saldırıya karşı çıkıyorlar


İsrail yanlısı gazeteci Jeffrey Goldberg'n Atlantic'de yayınlanan makalesi, Obama yönetimi İran nükleer programına karşı daha sert bir tutum takınmadığı takdirde, Benjamin Netanyahu hükümetinin gelecek aylarda İran'a saldırması gibi bir risk aldığını göstermeye çalışıyor. Ancak makale, İsrail istihbaratı ve ordu liderliğinin İran'a karşı bu tür bir saldırıya karşı çıktıklarını ve Netanyahu'nun İran nükleer tehdidinin "varoluşsal bir tehdit" olduğu şeklindeki kıyametçi söyleminin gereksiz ve kendi kendini baltalayıcı bir söylem olduğuna inandıklarını delilleriyle ortaya koyuyor.
Goldberg kaydetmemiş ama İsrail ordu ve istihbarat yetkilileri, bu söyleme karşı muhalefetlerini 1990'ların başlarında ifade etmeye başlamışlardı; Netanyahu 1996'da başbakan olduğunda bu şekilde konuşmaya bir son vermişti.

Goldberg makalesi, Obama'nın İsrail'den saldırıdan vazgeçmesini alenen talep etmesine karşı İsrail'in gösterdiği aşırı hasasiyeti de ifşa etmektedir; bu ise ABD'nin İran'a karşı savaşa doğrudan dahli olmaksızın İsrail hükümetinin saldırı düzenleyemeyeceğini göstermektedir.

Goldberg, muhtemel bir senaryo olarak, İsrail yetkililerinin gelecek aylarda Amerikalı mevkidaşlarını bilgilendirmek üzere çağırıp İsrail uçaklarının İran nükleer tesislerini bombalamak için çoktan yola çıktığını söyleyeceklerini savunuyor. İsrailliler "başka seçenekleri olmadığını" söyleyecekler çünkü "nükleer bir İran, Hitler'den beri Yahudi halkının bekâsına karşı en vahim tehdittir." 40 kadar İsrailli karar alıcıyla yapılan mülâkatlara dayanarak, dünün ve bugünün İsrailli liderleri arasında İsrail'in Temmuz ayına kadar bir saldırı düzenleme şansının yüzde 50/50'den daha hallice olduğuna dair bir "fikir birliğinin" olduğunu iddia ediyor.

Goldberg, Irak hakkındaki haberlerinde neocon çizgiye yontmasıyla tanınmaktadır; özellikle de Saddam Hüseyin'in el Kaide ile geniş bağlantıları olduğundaki ısrarıyla.
Goldberg, Netanyahu'nun düşüncelerine âşina bir İsrailli yetkiliye atıfla şöyle kaydetmiş: "Yahudilerin II. Dünya Savaşı sırasında Hitlerin bizi imha edişini durduracak güçleri yoktu. 6 milyon katledildi. Bugün, İsrail'de altı milyon Yahudi var ve birisi onları imha etmekle tehdit ediyor." Ama gelin görün ki Goldberg'in makalesi için mülâkat yaptığı Netanyahu, İran'ın İsrail'e karşı nükleer silah kullanacağını savunmuyor. Netanyahu, Hizbullah ve Hamas'ın "roket fırlatacaklarını ve diğer terör faaliyetleri yürüteceklerini ve bu esnada nükleer şemsiyenin keyfini süreceklerini" savunuyor.

Fakat İsrail, Hizbullah ve Hamas'a karşı nükleer caydırıcılığa değil konvansiyonel kuvvetlere güvenmektedir ki bu savı büsbütün samimiyetsiz kılmaktadır.
Goldberg'in belirttiğine göre Ehud Barak dâhil diğer İsrailli liderler, nükleer İran ihtimaliyle ilgili gerçek problemin, İsrail'in en yetenekli insanlarını elinde tutma kabiliyetini tedricen aşındıracak olması olduğunu teslim ediyorlar. Fakat aslında kendilerinin yarattığı bir problemdir bu. Goldberg, görüştüğü İsrailli generallerin "varoluşsal tehdit" ifadesinin bizâtihi kendisinin Siyonist projeye karşı - ki Yahudi halkına karşı böylesi tehditleri imkansızlaştırmak amacındadır - varoluşsal tehdit olmasından" dolayı üzüntü duyduklarını kabul ve itiraf ediyor.

Dahası, Goldberg'in görüştüğü bir dizi kaynak, mesela İsrail genelkurmay başkanı Gabi Aşkenazi "saldırının faydalı olacağından şüphe duyuyor."

Üst düzey İsrail istihbarat yetkilileri ve İran politikalarından sorumlu diğer yetkililer, Netanyahu'nun son yıllarda benimsediği kıyametçi söylemin kendi kendine zarar verici olduğunu uzun zamandır savunuyorlar.

İsrail'n en popüler gazetelerinden biri olan Yediot Ahronot'tan Ronen Bergman, askeri istihbarat eski şefi Tümgeneral Aharon Zeevi Farkaş'ın İsrail kamuoyundaki İran nükleer tehdidi algısının çarpık olduğunu söylediğini Temmuz 2009'da kaydetmişti. Bergman'a göre Farkaş ve diğer askeri istihbarat yetkilileri, Mossad yetkilileri, İran'ın nükleer silah imâl edebilecek yeteneklere sahip olma gayretinin ardındaki ana gerekçenin İsrail'i tehdit etmek değil "ABD müdahalesini ve rejim değişikliği çabalarını caydırmak" olduğuna inanıyorlar.

İran'ı İsrail'e karşı bir tehdit olarak gören çarpık söylemin yaygaracı bir şekilde kullanılması – ve İsrail istihbarat yetkililerinin buna katılmaması – 1990'lara kadar geri gider; Trita Parsi'nin 2007 yılında yayınlanan "Treacherous Alliance" başlıklı kitabında ortaya koyduğu üzere İşçi Partisi hükümeti, İran füze ve nükleer programlarını İsrail'e karşı varoluşsal bir tehdit olarak tasvir etmişti.

Parsi'nin kaydettiğine göre İran meselesinin üstesinden nasıl gelineceği hakkında tavsiyelerde bulunması için 1994'te bakanlıklararası bir komite kurulmuştu; komite, İsrail'in söyleminin kendi kendini baltalayıcı olduğu zira İran'ın İsrail'den daha da çekinmesine ve İsrail'e karşı daha hasmane bir tutum takınmasına yol açtığı" sonucuna varmıştı.

İroniktir, 1996 ortalarında başbakan olduktan sonra bu söylemi kullanmaya son veren kişi Netanyahu'ydu. Mossad istihbarat direktörü Uz Arad, İsrail'in İran'ı kendine düşman yapmakla İran'ın diğer devletlerden gelen tehditlere odaklamasına imkan tanımak arasında bir seçim yapabileceğine Netanyahu'yu ikna etmişti. Netanyahu, İran ve İsrail arasında aracılık için Kazakistan ve Rusya'nın kapısını çalmıştı.
Fakat Tahran'ın Washington'la uzlaşma arayışında olduğuna kâni gelince bu politikayı tersine çevirdi; Parsi'nin izahına göre İsrailli liderler, ABD'nin İsrail'e verdiği desteğin azalmasına yol açacağından dolayı bu uzlaşmadan korku duyuyorlar. Sonuç olarak, Netanyahu seleflerinin o aşırı söylemine ricât etti.

Bu hâdise, İran tehdidinin Hitler Almanyası'yla aynı olduğu iddiasındaki kamusal duruşunun aksine, istihbarat câmiasının daha incelikli İran analizini Netanyahu'nun kavrayabildiğini telkin etmektedir.

Netanyahu yönetimindekiler, Obama'nın İran'a saldıracağına inanmadıkları bu yüzden de saldırıyı İsrail'in yapmak zorunda olduğu mesajını Amerikalılara iletmek için Goldberg'i kullandılar. Fakat İsrail, ABD katılmayı taahhüt etmediği takdirde, İran'la savaş riskini göze alamazlar. Washington'daki İsrail lobisi ve müttefikleri, Obama'nın İsrail saldırısına destek vermesi gerektiğini yani İran, İsrail saldırısına misillemede bulunduğu takdirde tüm gücüyle İran'a yüklenmesi gerektiğini bu yüzden savunuyorlar.

ABD'nin rızası olmaksızın İsrail'in İran'a saldıramayacağı bilgisi, Obama'nın İsrail saldırısını açıkça reddetmesi ihtimaline karşı İsrailli yetkililerin aşırı hassas olmalarını sağlıyor.

"Bazı İsrailli yetkililer" Goldberg'e İsrail'in İran'a saldırma planlarını ABD istihbaratının "saatler" öncesinde öğrenebileceğinden kaygılandıklarını söylemişler. İsrailli yetkililer Goldberg'e şöyle söylemişler: Eğer Obama "ne yaptığınızı biliyoruz. Hemen durdurun" derse, İsrail tükürdüğünü yalamak zorunda kalabilir.


Goldberg, İran'a saldırı ihtimalinin İran ve ABD'yi manipüle etmek için tasarlanmış bir strateji olduğuna kaçamaklı bir şekilde değiniyor. Atlantic online'da 2009 Mart'ında çıkan bir yazısında daha açık sözlüydü. ABD, İran nükleer programını durduramadığı takdirde, Netanyahu'nun İran'a saldırma tehdidinin büyük bir blöf olacağını kabul etmişti.

dunyabulteni

Medya-Makale Haberleri

Ahmet Turgut: Filistin’i hem Siyonistlerden hem Allah’tan korkanlar değil, sadece Allah’tan korkanlar kurtaracak
Abdurrahman Dilipak: Apo’yu İstanbul’a kim getirdi?
Abdurrahman Dilipak: Keyfiniz nasıl?
Abdurrahman Dilipak: Suriye nereye?
Abdurrahman Dilipak: Zamane cinlerinin esrarı