ABD, Nükleer Silahların Yayılmasını Engelleme Anlaşması'nı delmekle suçladığı İran'ı, önleyici vuruş doktrinine dayanarak hem de nükleer silahla vurabilir. İronik olansa, nükleer silahlara sahip olduğu bilinen ama bu anlaşmayı imzalamayan İsrail'in, böyle bir projeyi desteklemesi
Yeni muhafazakârların amigolarından Oliver Kamm'ın 62 yıl önce Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan atom bombalarının hayat kurtarıp, acılara son verdiğini öne sürmesi şaşırtıcı olmasa da ürkütücü. Buradaki altmetin aşikâr. Sözlü saldırılarını Irak'taki mevcut felakete kadar vardıran kesim şimdi de şahin bir tavırla İran'ı gözüne kestirmiş durumda. 1945'teki nükleer kıyımları savunan saçma ve tehlikeli mantığın aynısı şimdi de İran'a yönelik nükleer silahlarla yapılacak önleyici bir müdahaleyi desteklemek için de kullanılabilir; sadece bu ihtimalin varlığı bile konvansiyonel bir saldırı fikrinin daha kabul edilebilir görünmesini sağlıyor. Ahlaki konumumuz artık her zamankinden daha net olmalı; Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) Başkanı Muhammed el Baradey'in söylediği gibi, sadece nükleer silah bulundurmaya bile, günümüzün modern dünyasında kölelik ve soykırıma yapıldığı gibi, kınama ve nefretle bakmak gerekiyor.
İran'a karşı kanıt yok
Şaşırtıcı olan, Irak'taki facianın Beyaz Saray'daki saldırgan hizbi yumuşatmayı başaramaması. Denetimleri tartışmak amacıyla UAEK'dan bir heyetin dün Tahran'a gelmesinin nükleer veya konvansiyonel saldırı taraftarlarını caydırması da ihtimal dahilinde değil. Böylesi bir saldırı Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması'nın açık bir ihlali olacaktır ama bu ABD'nin 1968 tarihli anlaşmayı ilk kez göz ardı edeceği manasına gelmez.
Söz konusu anlaşma nükleer güçleri nükleer silah yarışını bırakmak ve silahsızlanmaya başlamak konusunda iyi niyetle müzakereler yürütmekle, sorumlu tutuyor. Ayrıca nükleer güç olmayan ülkelerin barışçıl amaçlarla nükleer bilgi ve teknolojiye erişmesini, bu konuda yardım almasını garanti altına alıyor.
Anlaşmanın imzalandığı dönemde nükleer güç sahibi olan beş ülkenin tümü de, silahsızlanma yönünde etkin adımlar atmadıkları için anlaşmayı ihlal ediyorlar. Batılı ülkeler ve şirketlerin yanı sıra Çin ve Rusya'yı da İran'la nükleer işbirliğine girmemeleri konusunda zorlayan ABD, 1980 ve 1990'larda anlaşmaya sistematik biçimde karşı geldi, zira anlaşmanın imzacılarından biri olarak İran'ın 1970'ten beri barışçıl amaçlarla nükleer materyel, teknoloji ve bilgi almaya hakkı var. Irak'ın Osirak nükleer tesisinin 1981'de İsrail tarafından bombalanmasından sonra bu tablo İran'ın nükleer programını yürütmek için karaborsaya yönelmesine yol açtı. Bunun ardından İran'ın nükleer faaliyetlerinin kısmen bir giz perdesiyle örtülmesi bu ülkenin nükleer arzuları hakkında Batı'nın şüphe duymasına neden oldu ama medyada konuyu aktarırken karaborsaya yönelmeye yol açan şartlara ancak nadiren değiniliyor. Tıpkı UAEK'nın İran'ın nükleer tesislerindeki 2 bin 200 saatlik sıkı denetimine rağmen silah programı yürütüldüğüne dair bir kanıt bulamamasına pek değinilmemesi gibi.
Batı'nın İran hakkındaki kuşkularına tezat biçimde, İsrail'de yürütülen nükleer program Fransa, Britanya ve ABD tarafından şevkle desteklendi. Bu ülkeler İsrail'in tahminen 200'den fazla savaş başlığı içeren nükleer cephanelik kurmasına etkin biçimde yardım ettiler. Bu, Tel Aviv'in saklamakta kararlı olduğu türden bir silah programı. Mordehay Vanunu 1986'da İsrail'in nükleer silahlarından kamuya söz ettiği için 12 yılı hücre cezası olmak üzere 18 yıl hapse çarptırıldı. Vanunu yabancılarla konuştuğu gerekçesiyle geçen ay da altı aylık hapis cezası daha aldı.
İran, UAEK'yla denetimlerin yeniden başlamasını müzakere etse bile nükleer tesislerine yönelik saldırı riski hâlâ yüksek. İran'ın silah üretme ihtimalini ortadan kaldırmak için İsrail'in beton delici nükleer bombalarla saldırı düzenleme tehdidi, ABD'nin 2006 ulusal güvenlik stratejisi ve nükleer gücü bulunmayan ülkeler üzerinde 'caydırıcı' olarak taktik nükleer silah kullanılmasını haklı bulan Pentagon doktriniyle uyum içinde. Esas ironiyse şurada: 1968 tarihli anlaşmanın en baş ihlalcisi ABD ve bölgenin tek nükleer gücü olmasına rağmen anlaşmayı imzalamayan İsrail, nükleer silahların yayılmasını sınırlama bahanesiyle nükleer saldırı tasarlıyor.
Yarışı İsrail durdurabilir
Cumhuriyetçi başkan adaylarından biri olan ve İran'a karşı askeri seçeneğin masada tutulması savunan John McCain'e böyle bir saldırının sonuçlarının ne olabileceği soruldu. Yanıtı tek bir kelimeydi: Kıyamet. 11 Eylül'den sonra ABD, Britanya ve İsrail tarafından yürütülen üç yıkıcı savaşın ardından İran'a karşı feci bir savaş olasılığı bölge üzerinde dolaşmakta.
Dünya Hiroşima ve Nagazaki'yi anarken, Nobel ödüllü beş kişinin yanı sıra Britanya, ABD ve İsrail'deki bir düzine barış yanlısı, nükleer karşıtı örgütün destek verdiği uluslararası bir bildiriyle kitle imha silahlarından arınmış Ortadoğu çağrısı yapıldı. İsrail hemen nükleer cephaneliğini kullanılmaz hale getireceği yönünde bir açıklama yaparak bu bölgeye büyük bir hizmette bulunabilir.
(Londra'daki Imperial College'da bilgisisayar bilimleri profesörü ve 'İran'a Yönelik Yaptırımlara ve Askeri Müdahaleye Karşı Kampanya'nın kurucusu/Kampanyanın yöneticisi,)guardian