İran"ı Yalnız Bırakmak mı, Yoksa Hep Birlikte Yanında Olmak mı?
İslam İnkılabı"nın zafere ulaşmasının üzerinden 30 yıl geçmesine karşın İran ile Amerika arasındaki amansız çatışma derinleşerek devam ediyor. Gelinen nokta, "İran-ABD" ya da "İran-İsrail" savaşının ne zaman patlak vereceği üzerinde yapılan değişik spekülasyonlar. ABD Başkanı Bush"un başkanlık süresinin bitiminden önce İran"a yönelik geniş çaplı bir saldırı olacağı noktasındaki spekülasyonlar ise gittikçe ağırlık kazanmakta.
Başta ABD Başkanı Bush olmak üzere, Beyazsaray"ın Neo-Con -envangelist- yöneticilerinin bir ileri bir geri İran"a yönelik "askeri saldırı" seçeneğini sürekli gündeme taşımalarının yanında siyonist rejim alt yapı bakanı Binyamin Ben Eliezer"in "İran bize saldıracak olursa İran"ı bütünüyle yok ederiz" şeklindeki üstü örtülü "nükleer saldırı" tehdidi, bölgede esen savaş rüzgarlarının korkunç bir çatışma zeminine işaret ettiğini ortaya koyuyor.
İlk planda doğrudan bir "ABD-İran" ya da "İran-İsrail" savaşı çıkmasa da, siyonist rejimin Lübnan, Suriye ve Gazze"ye yönelik yapacağı büyük çaplı bir saldırı sürecinin İran"ı da kaçınılmaz olarak çatışma zeminine çekeceği, bu durumda savaş alanının Lübnan Suriye, İran ve Filistin"i içine alacağı, -Seyyid Mukteda Sadr"ın açıklamalarında da belirtildiği üzere- bir saldırı durumunda Mehdi Ordusu savaşçılarının da işin içine gireceği noktasından hareketle- Irak"ın da bu savaşın yan cephesi haline geleceği bir gerçek.
Afganistan ve Irak"ta büyük bir bozgunla karşılayan Amerika ile, Lübnan ve Filistin"de tarihinin en ağır darbeleriyle karşılaşan Siyonist İsrail rejiminin böylesi bir savaşı ne denli göze alabileceği önemli bir soru olmakla birlikte, Ortadoğu"da sürmekte olan çok yoğun diplomatik trafik, stratejik görüşme ve işbirliği arayışları, böyle bir savaşın hızla yaklaştığı anlamını da vermektedir.
Annapolis konferansı sonrası gelişmeler, ABD başkanı Bush"un Ortadoğu ziyareti, ABD Dışişleri Bakanı Condolizza Rice"nin neredeyse bölgeye haftalık rutin ziyaretleri, ABD Başkan yardımcısı Dick Cheney ile savunma Bakanı Robert Gates"in peşi sıra Ortadoğu"ya gelişleri bölgede patlayacak yaygın ve yıkıcı bir savaşın ön hazırlıkları olduğu kabul edilmekte.
Burada göz önünde bulundurulması gereken temel nokta, İran"ın niçin suçlandığı ve sürekli hedef tahtasına neden oturtulduğudur; yani İran"ın ABD ve İsrail nezdindeki suçları nelerdir?
Sık sık haber ajansları ve basına yansıyan açıklama suçlama-larda da takip ettiğimiz üzere Amerika ve İsrail"in İran"a yönelik kronik suçlamalarını şu şekilde sıralayabiliriz:
Amerika açısından İran"a yönelik suçlamalar;
1- İran, Amerika"nın Ortadoğu"daki askeri varlığını, ekonomik ve politik çıkarlarını sürekli tehdit etmekte "aşırılık" yanlıları aracılığıyla ABD"ye karşı sürekli saldırgan ve kışkırtıcı bir rol üslenmektedir.
2- Afganistan, Irak, Lübnan, Filistin ve dünyanın diğer bazı ülkelerinde Amerika ve İsrail karşıtı güçleri silahlandırmakta, eğitmekte ve parasal olarak desteklemektedir.
3- Amerika"nın inisiyatifinde ortaya atılan barış görüşmeleri ve süreçlerini baltalamakta, desteklediği direniş örgütleri vasıtasıyla "silahlı direniş" seçeneğini güçlendirmektedir.
4- İran nükleer enerji alanında yaptığı gizli çalışmalarla nükleer silah üretmeye çalışmaktadır.
5- Ürettiği ve nükleer başlık takılabilecek uzun menzilli balistik füzeleriyle başta İsrail olmak üzere Amerika"nın müttefiklerini, Batı ülkelerini, Amerika"nın bölgedeki ve Avrupa"daki askeri üslerini tehdit etmektedir.
6- Lübnan"da Batı yanlısı Fuad Sinyora hükümetine karşı Hizbullah önderliğindeki muhalefete verdiği destekle Lübnan"ı istikrarsızlaştırmakta ve Lübnan"ın içişlerine karışmaktadır.
7- Suriye"ye verdiği askeri destek ve kurduğu stratejik ilişkiler ile İsrail işgali altındaki Golan tepelerini askeri yolla geri alma noktasında Şam yönetimini cesaretlendirmektedir.
8- İran sadece İsrail ve Amerika"yı değil, aynı zamanda Modern Batı dünyasının değerlerini ve yaşam tarzını tehdit etmektedir.
İsrail açısından İran"a yönelik suçlamalar;
1- İran İsrail"e karşı silahlı mücadele veren Hizbullah, Hamas, İslami Cihad ve diğer direniş hareketlerini askeri ve mali açıdan desteklemekte, silahlandırmakta ve eğitmektedir.
2- Mahmud Ahmedinejad"ın cumhurbaşkanı olmasıyla birlikte İsrail İran tarafından sürekli haritadan silinmekle tehdit edilmekte, İsraillilere ikinci bir "holocaust" (soykırım) korkusu yaşatılmaktadır.
3- İsrail rejimi ile Filistin Özerk yönetimi arasında sürdürülmekte olan ve ılımlı Arap rejimlerinin de destek verdiği "İsrail-Filistin barış görüşmeleri"ni ve Arap barış planlarını engellemekte, Holocaust"u reddetmekte ve İsrail"in yok edilmesi gerektiği idealini sürekli gündemde tutmaktadır.
4- Nükleer silah üretmeye çalışmakta, nükleer başlık takılabilecek uzun menzilli Shahab 3 ve Shahab 4 füzeleriyle bütün İsrail"i ateş menziline almaktadır.
5- Temmuz 2006 savaşı öncesinde olduğu gibi, ateşkes sonrasında da Hizbullah"ı, sürekli uzun menzilli füzeler ve diğer askeri mühimmat ile donatmakta, İsrail"e karşı yeni bir savaşa Hizbullah'ı hazırlamaktadır.
6- Gazze"deki Hamas hükümetinin arkasında bütünüyle durarak, Hamas"ın direnişi sürdürme ve İsrail"i tanımama kararlığını güçlendirmekte, Gazze"nin yanı sıra Batı Şeria"nın da Hamas"ın kontrolüne geçmesine çalışmaktadır.
Amerika ve Siyonist İsrail rejiminin İran İslam Cumhuriyeti"ne yönelik bu suçlamalarını sıraladıktan sonra, bu şeytan eksininin İran"a karşı ne tür bir saldırganlık ve komplolar içine girdiğini de genel başlıklar altında sıralayacak olursak şu noktaları belirtebiliriz:
1- Amerika Fars körfezindeki askeri varlığını sürekli artırmakta, körfeze nükleer silah taşıyan savaş gemileri göndermekte, İsrail ile birlikte askeri tatbikatlar yapmaktadır.
2- İran"ın Irak"taki siyasi misyon görevlilerini, direnişçilere silah sağladığı, onları eğittiği ve yönlendirdiği suçlamasıyla tutuklamaktadır.
3- Uluslar arası Atım Enerjisi Kurumu"nun gözetiminden uzak gizli nükleer faaliyetlerde bulunduğu gerekçesiyle BM Güvenlik Konseyi"ni kullanarak İran ekonomisini çökertme amacıyla yaptırım kararları çıkarmakta ve uygulatmaktadır.
4- Afganistan, Irak, Filistin ve Lübnan"daki direniş hareketleriyle bağlantılı olduğu, Amerika ve müttefiklerine yönelik saldırılara lojistik destek sağladığı gerekçesiyle İran İslam Cumhuriyeti"nin resmi ordusunun bir parçası olan İslam Devrimi Muhafızları Ordusu"nu "terör örgütleri" listesine alarak örtülü bir savaş ilanında bulunmaktadır.
5- İran"ın güneyindeki Huzistan eyaleti ile Belucistan eyaletlerinde terörist saldırıları organize etmekte ve İran"da etnik ve mezhebi çatışma çıkarma amacıyla provokasyonları sahneye koymaktadır.
6- Nükleer tehdidi, Şii Hilali ve bölgede artan nüfuzunu önleme gerekçesiyle Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman, Katar, Kuveyt, Mısır, Ürdün ve Türkiye"yi yanına alarak İran"a karşı ortak bir cephe oluşturmaya çalışmaktadır.
7- İran İslam Cumhuriyeti"nin İslam dünyasında yalnızlaştırmak ve Sünni Müslümanları İran"a karşı kışkırtmak için "Şii-Sünni savaşları" provokasyonlarına yönelmekte, bunun için de işbirlikçilerini kullanarak yoğun bir dezenformasyon ve propaganda faaliyeti içine girmektedir.
8- İran"ı çevreleyen ülkeler üzerinden İran"a karşı askeri caydırıcılık oluşturmaya çalışmakta, İran"a yönelik casusluk faaliyetlerini yoğunlaştırmaktadır.
9- Halkın Mücahidleri Örgütü ve PJAK gibi İran İslam Cumhuriyeti muhaliflerine yüklü miktarda askeri ve mali destek vererek politik ve askeri açıdan İran"a saldırma noktasında cesaretlendirmektedir.
10- İran"a yönelik televizyon yayınları ve diğer propaganda araçları vasıtasıyla yoğun bir kültürel saldırganlık sürdürerek İran neslini fesada sürüklemeye ve uyuşturucu maddelerine müptela etmeye çalışmaktadır.
11- İran içerisinde ve dışarısında politik ve entelektüel düzlemde İranlı bazı kişi ve çevrelerle işbirliği yaparak batı yanlısı bir yönetim ve yaşam tarzını oluşturma amaçlı faaliyetler için teşvik etmekte ve bu girişimlere büyük destek sunmaktadır.
12- İran"ı komşu ülkelere yönelik "devrim ihracı" amaçlı terörist faaliyetler içine girmekle suçlayıp bu ülkeleri İran"a karşı düşmanca tavır almaya zorlamak.
Amerika-İngiltere ve İsrail şeytan eksenin İran İslam Cumhuriyeti"ne yönelik böylesi askeri, siyasi, ekonomik, kültürel ve ideolojik saldırganlık içine girmesini ve bölgesel bir savaş tamtamları çalmaya başlamasını yadırgayacak değiliz. Zira, Habil ile Kabil"den bu yana sürmekte olan hakk ile batıl savaşının doğası gereği bu karşıtlık ve çatışma kaçınılmaz bir durumdur.
Burada yadırgama durumunda olduğumuz nokta, dünya Müslümanlarının, özelde de sorumluluk mevkiinde bulunan öncü ve kanaat önderlerinin Haçlı ve Siyonist saldırganlık karşısında İran İslam Cumhuriyeti"nin yanında olma sorumluluğunun gereklerini yerine getirmemesi, bilakis, bu şeytan üçgeninin İran İslam Cumhuriyeti"ne yönelik kuşatma ve saldırganlığına cesaret verecek bir tepkisizlik ve duyarsızlık sergilemesidir.
İran İslam Cumhuriyeti"nin sorgulanacak ve tartışılacak politikaları, eleştirilecek yanları Müslümanlar tarafından içtenlikle ve açık yüreklilikle dile getirilmeli, ancak Amerika ve İsrail tarafından İran"a yönelik yapılan suçlamaları göz önüne getirdiğimizde, İran İslam cumhuriyeti"ni yalnız bırakmanın ne denli büyük bir günah ve vebal olduğunun da farkında olunmalıdır.
Eğer bugün bizler dünya müslümanları olarak, ümmet olma bilinci ve sorumluluğuyla haçlı ve Siyonist saldırganlık karşısında İranlı kardeşlerimiz ile omuz omuza veremeyeceksek, İslam Ümmeti"ne yönelik küresel haçlı savaşı ve siyonist saldırganlık karşısında bir daha üzerimizden kaldıramayacağımız bir esaret ve zilletin ağırlığı altında ezilip kalacağımızın farkında olma durumundayız.
Sorun, ümmetin kenarında ABD-İsrail ekseninin İran ile sürdürdüğü bir savaş değildir. Bizler dünya ve bölge müslümanları olarak bu savaşın dışında değiliz; tüm İslam Ümmeti ve yeryüzünün bütün özgürlük aşıkları olarak geleceğimiz ve şerefimiz söz konusu. Amerika ve İsrail"in İran ile olan savaşı, öz itibariyle gerçekte İslam ve Ümmet ile, insanlık ve onur ile olan savaşıdır. Dolayısıyla, Amerika, İngiltere ve İsrail şeytan ekseni karşısında İran İslam Cumhuriyeti'nin yanında yer almak, Kur'an ve Resulüllah'ın bize buyurduğu ümmet kardeşliğinin bir gereği olduğu gibi, hangi din ve ideolojiye mensup olursa olsun yeryüzündeki anti-emperyalist ve anti-siyonist bütün onurlular ve erdemlilerin dayanışmasıdır...
İçinde bulunduğumuz durumu gözden geçirmeye bir katkı olması umuduyla bu konuya şimdilik burada son verirken, Allah Tebareke ve Teala"dan bütün dünya Müslümanlarına büyük şeytan Amerika ve Siyonist İsrail"e karşı tek yumruk ve tek cephe olma gayretini bağışlamasını niyaz ediyor, haçlı ve Siyonist saldırganlık karşısında direnen bütün kardeşlerimize nusret ve zafer diliyorum.
velfecr