Kanal 7’de yayımlanan “İskele Sancak” programına konuk olan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, gündemdeki konuları değerlendirdi.
Orta Afrika Cumhuriyeti'ndeki olaylar için Türkiye'den asker talep edilip edilmediğiyle ilgili soru üzerine Davutoğlu, şunları söyledi:
"Sakın ola ki kimsenin aklından Orta Afrika Cumhuriyeti'ne ilgimiz olmadı gibi bir fikir geçmesin. Geçen ay Afrika zirvesine katıldığımda Orta Afrika Cumhuriyeti'nin tüm komşularıyla bu meseleyi ele aldım. Son dönemde oradaki Müslümanlara yönelik katliamlarla ilgili tepkimizi gösterdiğimiz gibi her türlü çalışmanın içinde olacağımızı da söyledik. İki kanaldan da şu anda çalışma yürütülüyor. Birincisi İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri Sayın İyad Medeni'yi arayarak bir eylem planı teklif ettim. Bunun için de hemen bir gözlem heyetinin Orta Afrika Cumhuriyeti'ne gönderilmesi ve rapor hazırlanması. Dışişleri Bakanları ve yürütme kurulunun acilen toplantıya çağrılması. Sonra da özel bir temsilcinin atanması. Buna paralel olarak AB Dışişleri Konseyinde konuşuldu. Bizden bazı oradaki AB çalışmaları için destek mektubu geldi. İster AB ister Afrika Birliği veya İİT tarafından oradaki katliamları durdurmaya yönelik ne tür çalışmalar yapılırsa biz elimizden gelen katkıyı yaparız."
"Bize asker diye spesifik bir talep gelmedi" diyen Davutoğlu, "Ancak orada bir AB misyonu kurulması durumunda katkı yapıp yapamayacağımız soruldu. Bütün bunlar değerlendirilir. Nihai bir karar verilmiş değil. Ama İİT konusunda nihai bir tutumumuz var" değerlendirmesini yaptı.
Suriye Türkmenleri ve IŞİD
Davutoğlu, Suriye'ye yardım götürülmesiyle ilgili de "Türkmen General, 'Humusta, Bayırbucak'ta, Türkmenler artık direnecek kabiliyetlerini kaybettiler. Bu savaşa dayanacak takatları kalmadı' dedi. Ama biz bu yardımları göndermeye devam edeceğiz. Bütün Türkmen kasabaları bir bir düşmeye başladı. Kim kime yardım etmiş oldu?" dedi.
IŞİD'in Suriye rejimiyle olan bağına dikkati çeken Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"IŞİD denilen suç yapılanması doğrudan rejimle birlikte çalışan yapılanma. Rejim, Türkmenleri de kendisine direnen herkesi havadan vuruyor. Çünkü rejimin kara savaşı yapacak cesareti yok. Koordineli olarak da IŞİD denilen grup da muhalefet bu bombardımandan çekinmek zorunda kalınca orayı dolduruyor. Şimdi peki siz kimlere yardım ediyorsunuz? Bu yardım kesildiğinde halk açlıktan ölecek. Peki siz kime yardım etmiş oluyorsunuz? Dolaylı da olsa el-Kaide'nin önünü açmış oluyorsunuz. Rejimin önünü açmış oluyorsunuz. Hiç tereddüdünüz olmasın. Hangi hapishaneden hangi IŞİD mensubunun ne zaman bırakıldığını dahi biliyoruz. Sayın Maliki ile görüşmemde siz haklıymışsınız biz yanılmışız. 4 sene önce buraya geldiğimde siz bana Esed'in el-Kaide'yi beslediğini, kamplar kurduğunu, onları o günlerde Irak'a karşı kullandığını, yarın Türkiye veya kendi halkına karşı kullanabileceğini söylemiştiniz. Şimdi 4 yıl sonra siz haklıymışsınız dedim. Tebessüm etti..."
Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Gezi olaylarında sosyal medya üzerinden eylemcilere evimin adresi verildi. Şu anda Davutoğlu’nun evini basmaya gidiyoruz. Herkes şu adreste olsun diye bir mesaj giderse bu mesajı yaymak özgürlük müdür. Bu olay her an başka birinin başına da gelebilir. Özgürlükler başka insanların özgürlük alanlarının başladığı yerde biter. Burada hepimiz olgunlaşacağız. Aynı şeyi bir gazetede yapmış olsaydı o kişiler o gazete suçlu olur ve o gün toplatılırdı."
"Türkiye ve KKTC, Kıbrıs davası başladığından bu yana en güçlü durumundadır"
Kıbrıs'taki barış müzakereleriyle ilgili de Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Kararlı ve çok etkin bir diplomasi yürütüyoruz son 4-5 ay içerisinde. Eskiden beri muhatabım olan Yunanistan Dışişleri Bakanlarına görüşmemde şunu söylerim; Eğer adaya barış getireceksek gelin birlikte adaya gidelim. Ben güneye gitmeye hazırım. Beraber güneyde öğlen yemeği yiyelim veya sabah kahvaltısı. Sonra kuzeyde beraber akşam yemeği yiyelim. Sonra hep beraber ortada nerede istiyorlarsa buluşalım ve kahve içelim. Görsünler ki Türkiye ve Yunanistan birlikte bunu çözmeye karar verdi. Bu, sohbetle başlayan daha sonra böyle bir formüle dönüşen güzel bir adımdı. Arkasından 3 ay şimdi deklare edilen metin üzerinde çalıştım. Kıbrıs’ta tüm yetkilileri toplayarak Sayın Eroğlu (Derviş) ile birlikte uzun bir çalışma yemeğinde o metindeki temel parametrelerin ne olacağı konusunda bir kez daha tam bir mutabakatla yani muhalefet ve iktidarla ele aldık. Çok önemli bir diplomatik başarı oldu. İlk defa KKTC’deki tüm taraflar o parametreler üzerinde anlaştılar."
"Annan planından daha geriye düşmüş noktalar var mı?" sorusuna, Davutoğlu, “Öyle bir sis bulutu oluşturuluyor ki. ‘2004’e göre ne taviz verildi? Ne oldu?’ Şimdi mutlaka kötü olması lazım ya. Bazılarının bu günlerde Türkiye’ye kara basan çökmesi lazım ya. Gerekçe oluşması lazım. İyi bir şey şimdi. Kıbrıs dolayısıyla herkes Türkiye’yi övüyor. Türk Cumhuriyeti'ni övüyor. O zaman birileri, meçhul birileri, meçhul itirazlar yaparlar, meçhul şüpheler doğururlar ki; Türkiye bir meçhule gitsin. Türkiye bir meçhule gitmeyecek. AB fasıllarında nasıl 23 ve 24 bir öz ise şu metin 2004 planı da dahil son 40 yıllık Kıbrıs müzakerelerinin tam da özüdür. Türkiye ve KKTC, Kıbrıs davası başladığından bu yana en güçlü durumundadır" yanıtını verdi.
İsrail ile ilgili Mavi Marmara tazminatı
İsrail ile ilgili Mavi Marmara tazminatına ilişkin, olaydan sonra süreç içerisinde gerçekleşen 5 taleplerinin olduğuna değinen Davutoğlu, "Psikolojik olarak en zor olanı özürdür. Diğerleri teknik süreçlerle müzakere edilir. Bence psikolojik eşiğin aşıldığı yer özürdü. Ondan bu yana da tazminat görüşmeleri devam ediyor. Aradaki açık yavaş yavaş kapanıyor. Gazze her zamankinden daha fazla insani yardıma ihtiyaç duyuyor. İsrail'le ilgili normalleşme veya yakınlaşmadan etkilenebilecek olan Gazze'dir. Gazze ile ilgili kısıtlamanın kaldırılması Gazze halkına nefes aldıracak bir gelişme olacaktır" diye konuştu.